hamdullahdedeoglu.blogspot.com
TARİKAT VE CEMAATLER ATATÜRK’E VE CUMHURİYET’E NEDEN
KARŞILAR?
Tarikat ve Cemaatlerin Atatürk’e ve Cumhuriyete karşı
oldukları herkesin malumudur. Peki bunun nedeni neydi? Bugünkü makalemizde bu
konuyu ele alıp cevaplar vermeye çalışacağız.
Arapça kökenli olan Tarikat, tarik kelimesinden gelmektedir.
Türkçedeki karşılığı “gidilen yol” “takip edilen yol” anlamına gelmektedir.
Tarikatların tarihi çok eskilere dayanmaktadır. İslamiyet’ten önce Musevilikte
ve Hristiyanlıkta da tarikatlar bulunuyordu. Bir kısmı daha sonra genişleyerek
Mezhep olarak kabul görmüşlerdir. Tarikat ve mezheplerin ortaya çıkış nedeni
tebliğ edilen dinin farklı yorumlarına dayanıyordu. Örneğin Musevilikte
SADUKİLER, FERİSİLER VE ESENİLER, İslamiyet de MUTEZİLE, MÜRCİE, CEHMİYE, İSMAİLİ
gibi.
Tarikatlar ilk dönemlerinde tebliğ edilen dinin geniş
kitlelere yayılmasında önemli roller üstlenmişlerdir. Ancak, dinlerin devletler
tarafından resmi din olarak kabul edilmesinden sonra, asıl amaçlarından
kopmuşlardır. Yani, peygamberlerin tebliğ ettiği dinin özünü boşaltarak
yönetici sınıfın çıkarlarını esas alan bir çizgiye gelmişlerdir. Çok az bir
kısmı dinlerin özüne sadık kalmışlardır. Oysa, bütün dinler barış içinde bir
arada yaşamaya, hoşgörüye, adalete, iyi ahlaka, fakire, yoksula ve yetime
sosyal haklar verilmesine dayanıyordu. Bu ilkeler, semavi dinlerin kitaplarında
sık sık belirtilmektedir. Kutsal Kitaplarda yer alan ilgili ayetleri
verdiğimizde konumuzu daha iyi anlatmış olacağız.
Önce, Museviliğin
kutsal kitabı Tevrat da yer alan ilgili ayetleri verelim:
“İnsanın süsü, onun iyi işidir. Fakir, yalancılardan daha
iyidir.” (Meseller, 19/22)
“Fakir azarlanmamalı. Fakiri, fakirliğinden ötürü kendinden
ayırma, kapına gelen yoksula hakaret etme.” (Mezmurlar,13/8-22)
“Yoksullara acıyın. Kimsesizlere, çaresizlere yardım edin.”
(Mezmurlar,22/4)
“Fakire zulmeden, Yaratan’ı kötülemiş olur. İyilik eden
Yaratan’ı övmüş olur.” (Meseller, 14/31)
“Fakire bol bol veren muhtaç olmaz. Fakirden yüz çevirene
binlerce lanet olsun.” (Meseller, 28/27)
Fakir ve yoksullarla ilgili Hristiyanlığın kutsal kitabı İncil’de yer alan ayetler ise,
şöyledir:
“İsa şöyle dedi: “Eğer Kamil insan olmak istiyorsan git ve malını
satıp yoksullara dağıt. O zaman gökte senin de bir hazinen olacak. Ondan sonra
gel, bana yaklaş” Genç bu sözleri işitince hüzünlenerek oradan ayrıldı. Çünkü
çok fazla malı olan biriydi.” (Matta
İncili, 19/21-22)
“Veyl (yazıklar) olsun size, ey riyakar yazıcılar, ey Ferisiler! Siz
dulların evlerini zimmetinize geçirip, sonra da riya için uzun uzun namaz kılıp
dua ediyorsunuz.” (Matta İncili, 23/14, Markos İncili, 12/40, Luka İncili,
20/47)
İslam’ın kutsal kitabı Kur’an’ı Kerim’de yoksul ve
yetimlerle ilgili ayetlerde ise, şöyle denilmektedir:
“FECR
SURESİ: 17-20 Ayetler: “Hayır, siz ne yetimi doyuruyorsunuz ne de yoksulu
beslemek için birbirinizi teşvik ediyorsunuz. Mirası hak gözetmeden, helal
haram demeden yiyorsunuz. Serveti de pek çok seviyorsunuz. “
“MAUN
SURESİ: “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte öksüzü iten kakan odur. Yoksulu
doyurmaya önayak olmayan odur. Vay haline o namaz kılanların ki, onlar
gafildirler. Onlar riyakarlık yapanlardır. Onlar zekat vermeyi de men ederler.
“
ARAF Suresi 44. Ayet: “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine
olsun.”
Kutsal
kitaplardaki ayetlerden de anlaşılacağı gibi bütün semavi dinler de yoksullar
ve yetimlerin korunması önemsenmiş, zalimler lanetlenmiştir.
Burada
din adına faaliyet yürüten o sözde tarikat ve cemaatlere şu soruları yöneltmemiz
gerekmiyor mu?
--Siz
kutsal kitaplarda yer alan ayetler doğrultusunda, iktidarlar tarafından yapılan haksızlıklar ve uygulanan adaletsizlikler karşısında neden susuyorsunuz?
--Siz,
neden yetimlerin ve yoksulların haklarını savunmuyorsunuz?
--Dini
bir tarikatın ve cemaatin ticaretle uğraşması ve devletten ihaleler alması
savunduğunuz dinin değerlerine uyuyor mu?
--Bir
tarikat ve cemaatin, iktidarlara her şart altında destek olması ve onu koruma
altına alması dini değerlerle bağdaşıyor mu?
Bu
gibi soruları daha da çoğaltabiliriz. Ancak, bu tarikat ve cemaatlerin dini değerlerle
bağlantıları kopmuştur. Din istismarı üzerinden çıkar ve rantı esas
almışlardır. Yani din adına söyledikleri ve yaptıklarının hepsi göstermeliktir.
Bu nedenle hep iktidarda ya da iktidara ortak olmak istemişlerdir. İşte Mustafa
Kemal Atatürk de bu tarikat ve cemaatlerin Osmanlı döneminde ve kurtuluş savaşı
yıllarında yaptıklarını hem görmüş hem de bire bir yaşamış bir askerdi. 1909’da
31 Mart gerici ayaklanmasını bunlar çıkarmıştı. Kurtuluş savaşı sırasında, işgalcilere
hizmet eden Bozkır, Konya, Anzavur, Düzce, Yozgat, Zile isyanlarının arkasında bu
tarikat ve cemaatler vardı. Cumhuriyet’ten sonra 1925 yılındaki Şeyh Sait
isyanın arkasında yine bu tarikat ve cemaatler bulunuyordu.
Atatürk bunları yaşayıp gördüğü için; 1925 yılında tüm tarikat ve cemaatlerin tekke
ve zaviyelerini kapatmış, bu gerici ve işbirlikçilere karşı kararlı bir duruş
sergilemişti. Atatürk’e ve cumhuriyete düşmanlıkları da buradan gelmektedir.
Zira çıkarları bozulmuştu. Atatürk, tarikatlara istismar edecekleri alanları
kapatmıştı. Halkın aydınlanması için Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuş, Kur’an’ı
Kerim’in Türkçe mealini yayınlatmış, İslam Enstitüleri açmıştı. Dolayısıyla din
tüccarı olan tarikat ve cemaatlere istismar edecekleri bir alan bırakmamıştı. İşte
tarikat ve cemaatlerin Atatürk’e ve kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyete
karşı olmalarının nedeni buydu.
Saygılarımla.
Hamdullah
Dedeoğlu.
29.07.2024.