27 Ocak 2024 Cumartesi

ARABİSTAN'IN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI: EBU ZER GİFFARİ

ARABİSTAN'IN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI:

EBU ZER GİFFARİ 

Hz. Muhammed'in sahabelerinden, Alevilerin on yedi Kemerbest olarak cemlerde ve dualarda saygıyla andığı isimlerden olan Ebu Zer Giffari kimdir? Bu makalede bu konuyu inceleyeceğiz.

Ebu Zer Giffari, adından anlaşılacağı üzere Arapların Giffar kabilesine mensuptu. Bu kabile, Mekke ile Medine arasındaki bölgede yaşıyordu. Bu bölge Şam'a ve kuzeye giden kervan yolu üzerinde bulunuyordu. Yaşadıkları alan çölle kaplıydı. Tarım yapılacak alan çok azdı. Bedir su kuyularının kullanımı bu kabileye aitti. Kuyulardan aldıkları gelir ve ektikleri toprak kendilerine yetmiyordu. Bu nedenle, bazı kervanların mallarına el koymak zorunda kalıyorlardı. Adları soyguncu ve yağmacı kabileye çıkmıştı. Peki gerçek böyle miydi?

Giffar kabilesi gibi, çölde yaşam süren kabilelerin büyük çoğunluğu aynı durumdaydı. Bu yoksul kabileler arasında dayanışma vardı. Fakir ve yoksullara yardım etmeyen kervan sahiplerinin mallarına el koyup, bunları ihtiyacı olanlara dağıtıyorlardı. Kervanlara el koyma, bu kabilelerle yapılan ortak görüşmede belirleniyordu. Ele geçirilen mallar kabileler arasında eşit dağıtılıyordu. Bu aşiretlerin içinde yasadışı doğan çocuklar, siyahi renkte olan bireyler ve kabilelerinden dışlananlar da yaşıyordu. Kısaca, Giffari kabilesi kimsesiz kalanlara kucak açan bir aşiretti. İşte Ebu Zer Giffari de bu aşiretin liderlerindendi. Yoksul aşiretlere yardım etmeyenlerin kervanlarına el koyma ve soyma konularında çok uzman bir savaşçıydı. Bunlar kendilerine “Saluklar-Suluklar” diyordu. Türkçeye çevirdiğimizde “ÖZGÜR İNSANLAR” anlamına geliyordu. Yaptıklarını şu felsefeye dayandırıyorlardı:

“Cimri zenginlerden alınan mal helaldir. Çünkü, bu mallar ALLAH tarafından, bütün insanlara sunulmuştur. Cimri zenginler bunları insanların elinden zorla almıştır. Bu malların sahibi ALLAH'TIR. Mülk de ALLAH'INDIR.”

Saluklar, bu düşünceyi İslamiyet'ten önce savunuyordu. Hanif dinine mensuptular. Tek tanrıya inanıyorlardı. Hazreti Muhammed'in tebliğ etmiş olduğu dinin, fakir ve yoksulları koruduğunu duyduklarında Mekke'ye ilk giden Giffari kabilesi üyesi Ebu Zer olmuştu. O dönemde Müslümanlar üzerinde çok ağır baskılar vardı. Ebu Zer Giffari'nin, Hz. Muhammed'le görüşme talebi geldiğinde kuşku ile karşılandı. Zira peygamberin güvenliği önemliydi. Ebu Zer, Hz. Ali refakatinde Kabe önünden alınarak Hz. Muhammed'le görüştürüldü. İlk görüşmeden sonra, kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu. Kendisi de ilk Müslümanlar arasındaki yerini aldı. Hz. Muhammed, Ebu Zer'i kabilesine göndererek haber verinceye kadar beklemesini ve kabilesini İslam’a davet etmesini istedi. Fakat Ebu Zer, Kabe'nin önüne geldiğinde, yüksek sesle kelime-i şehadet getirerek Müslüman olduğunu bağıra, bağıra haykırdı. Bunun üzerine, orada bulunan bazı Mekkeliler onu feci şekilde dövdü. Ebu Zer Giffariyi, Hz. Muhammed'in amcası Abbas müdahale ederek kurtardı ve şöyle dedi:

“Saldırdığınız adam Giffar kabilesindendir. Bütün kervanlarınız onların bölgesinden geçiyor. Bu kişi öldüğünde hiçbir kervanınız oradan geçemeyecektir. Bunu bilerek davranın; Çok büyük zarar görürsünüz.”

Bu sözler üzerine, saldırganlar geri çekildi. Ebu Zer Giffari'nin kabilesine dönmesine izin verdiler.

Aynı Ebu Zer, Yıllar sonra Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye Şam'da vali olunca oraya gittiğinde çok lüks bir yaşamla karşılaştı. Muaviye kendisine saray yaptırmış, özel aşçıları ve hizmetçileri bulunuyordu. Aykırı görüşleri ve asiliği değişmeyen Ebu Zer, Muaviye ile karşılaşınca şöyle der:

“Bu sarayı halkın parasıyla yapmışsan haramdır. Yok, kendi paranla yapmışsan israftır. İslam'a aykırıdır. “

Ebu Zer, Şam'da rahat durmaz. İslam dinini çıkarları için kullanarak zengin olanların çok büyük mal biriktirdiklerini görünce, halktan haklarını aramasını ve bu malların paylaşılmasını ister. Olayları yakından izleyen Muaviye, Ebu Zer'i öldürmek ister. Ancak eski Sahabelerden olduğu için çekinir. Halife Hz. Osman'a durumu bildirir. Halife'de, Ebu Zer'in deveye bindirilerek Medine'ye gönderilmesini ister. Halife'nin emri yerine getirilir. Fakat Ebu Zer, Medine'de de kendi görüşlerinden taviz vermez. Şam'da söylediklerini burada da tekrar eder. Sonunda, halife Hz. Osman'ın emriyle Rebeze Çölüne sürgün edilir. Rebeze çölüne sürgüne giderken kendisinin yanında sadece Hz. Ali bulunuyordu. Hz. Ali bu karara karşı çıkmasına rağmen, Ebezer Giffari’nin Sürgün edilmesine engel olamadı. Ebuzer Giffari, çölde yoksul bir hayat yaşamaya devam etti. Ve orada vefat etti. (M. 653) Allah, İyi kalpli, yiğit ve eşitlikçi düşünceyi savunan bu güzel insana rahmet eylesin. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.

Ebu Zer Giffar'nin hayatı kısaca böyleydi. O Saluklardan gelen asi ve paylaşımcı ruhunu sonuna kadar devam ettirdi. Eline geçen paraları ve malları yoksul olanlara verdi. Kendi görüşlerinden dolayı kimseye taviz vermedi. Kendisine en yakın bulduğu Hz. Ali ve ailesine hep bağlı kaldı. Aleviler de bu nedenle, kendisine çok büyük saygı duyarlar. Bütün dualarda ve Cemler'de anılmasının ve on yedi Kemerbest içinde yer almasının nedeni budur. Biz de kendisini saygı ve hürmetle anıyoruz.


Hamdullah DEDEOĞLU

*Türkçedeki “salak” kelimesinin “Saluk”tan geldiği belirtilmektedir.

Kaynaklar:

-Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

- M. Asım Köksal, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular