VATAN VE HÜRRİYET ŞAİRİ BİR BEKTAŞİ: NAMIK KEMAL
Bugünkü makalemizde Vatan ve Hürriyet şairi olarak tanınan yazar, gazeteci, fikir adamı ve aynı zamanda bir Bektaşi olan Namık Kemal’i tanıtacağız. Bu vesile ile yurtsever bir aydın olan Namık Kemal’i Hakka yürümesinden 176 yıl sonra tekrar saygı ve rahmetle anıyoruz. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Namık Kemal 21 Aralık 1840 tarihinde Tekirdağ'da doğdu. Asıl adı Mehmet Kemal'dir. II. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık (yazı işleri-özel kalem müdürlüğü) yapmış olan Mustafa Asım Bey'in oğludur. Annesi Fatma Zehra’dır. Annesini sekiz yaşında kaybedince, çocukluğunu Bektaşi bir aileden gelen dedesi Abdüllâtif Paşa’nın yanında, Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde geçirdi.
Mutasarrıf (sancaklardaki mülki amir) olan dedesinin yanında özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşında İstanbul’a babasının yanına döndü. Dedesi ve anne annesinden Alevi-Bektaşi inancı ve yaşam tarzı hakkında bilgiler aldı. Bunun etkisi şiirlerinde belli olur. Şiirlerinde Kerbela şehitleri anılır, Hz. Ali'nin cengaverliği ve Ehli-Beyt sevgisi anlatılır. Ayrıca şiirlerindeki stili Alevi-Bektaşi ozanlarla benzerlikler göstermektedir.
Namık Kemal 1863 yılında Babıali (Sadrazamlık sarayında) Tercüme Odası’na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. Tercüme odasındaki arkadaşlarından Fransızca dersler aldı. Bu sayede Fransız aydınlanma hareketinin düşünür ve fikir adamlarından Voltaire, Monteskiyö’nün eserlerini okudu ve onlardan çok etkilendi.
1865’te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bu cemiyeti oluşturanların çoğu tercüme odasında çalışan kişilerdi. Yeni Osmanlılar Cemiyetinin kurucuları ve üyeleri arasında çok sayıda Bektaşi de bulunuyordu. Bunlardan en tanınanları Ziya Paşa ve Mithat Paşaydı. Burada bir parantez açarak Mithat Paşa hakkında kısa bir bilgi vermek gerekir.
Mithat Paşa, bir dönem Abdülhamit’in Sadrazamlığını (Başbakanlığını) yaptı. Abdülhamit’i padişah yapanlardan biriydi. Ancak Meclisi Mebusanın (Millet Meclisi) kapatılmasından sonra, Hicaz bölgesindeki Taif’e sürgün edildi. Üç yıl sonra da Abdülhamit’in cellatlarınca Taif’de boğdurularak katledildi.
Tekrar Namık Kemal’e gelecek olursak, Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılarına devam etti. Bu yazılarda genellikle rüşvet ve yolsuzlukların devlet kademesinde yaygınlaştığını, liyakatın yerine torpil ve adam kayırmanın hakim kılındığını yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yayın yapması nedeniyle 1867 yılında kapatıldı.
Gazetenin kapatılmasından sonra, Namık Kemal, Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine, yine bir Bektaşi olan Ziya Paşa’yla birlikte Paris’e gitti. Burada Yeni Osmanlılar Cemiyeti adına çıkarılan "Muhbir" gazetesinde yazılar yazdı. Daha sonra gene Fazıl Paşa’nın desteğiyle Londra’da "Hürriyet" gazetesini çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklar yüzünden desteksiz kalınca 1870 yılında zaptiye nazırı Hüsnü Paşa’nın çağrısıyla İstanbul’a döndü.
Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872 yılında "İbret" gazetesini çıkardı. Aynı yıl hükümeti eleştiren bir yazısı nedeniyle gazete dört ay kapatıldı. Bu kez Namık Kemal’i İstanbul’dan uzaklaştırmak isteyen hükümet, onu Gelibolu mutasarrıflığı görevine atadı. Üç ay sonra görevinden alındı. Orada yazmaya başladığı "Vatan Yahut Silistre" oyunu, 1873 yılında Gedik Paşa Tiyatrosunda sahnelendi. İzleyiciler oyunun bitiminde “Hürriyet ve vatan” sloganları ile yürüyüş yaptılar. Bu olay üzerine, Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle (kale içinde hapis) Magosa’ya (Kıbrıs) sürgüne gönderildi. Magosa’da üç yıl sürgün ve hapis hayatı yaşadı.
1876 yılında I. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi’yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca, Meclis-i Mebusan kapatıldı. Meclisin kapatılmasını eleştirmeye başlayınca, Namık Kemal yine tutuklandı. Midilli Adası’na sürüldü. 1879 yılında Midilli mutasarrıfı oldu. 1884 yılında aynı görevle Rodos'a, üç yıl sonra da Sakız Adası’na gönderildi ve hayatının sonuna kadar orada yaşadı. 1888’de rahatsızlığı nedeniyle vefat etti. Naaşı, vasiyeti üzerine Sakız adasından Gelibolu’ya getirildi ve oraya defnedildi.
Yukarıda kısaca Namık Kemal’in hayatını özetledik. Kırk sekiz yıllık yaşamın çoğunu sürgün ve hapislerle geçirdi.
Osmanlı toplumuna hürriyet ve vatan sevgisini aşılayan Namık Kemal, ömrünü bu
uğurda harcayan bir mücadele adamıydı.
Üyesi olduğu Yeni Osmanlılar Cemiyeti, Osmanlı İmparatorluğunu modern bir devlet yapmak istiyordu. Zira, son iki yüz yılda hep toprak kaybetmişti. Avrupa ülkeleri gerek silah sanayinde gerek teknolojide atılım üstüne atılım yapıyordu. Osmanlı Devletinde halkın eğitim seviyesi de çok düşüktü. Bu nedenle, Onlar ülkenin her tarafına okullar açarak, bilime ağırlık vermek, halkı aydınlatmak ve bilinçlendirmek istiyorlardı. Ayrıca, Avrupa ülkelerinden geriye kalmamak için meşrutiyet siteminin (anayasaya dayanan bir meclis) getirilmesini, adaletin hakim kılınmasını, planlı kalkınmanın esas alınmasını, rüşvet ve yolsuzluklara karşı amansız bir mücadelenin yürütülmesini savunuyorlardı.
İşte tüm bu isteklerin gerçekleştirilmesi için kendilerine bu konuda söz veren Abdülhamit’in padişah olmasına destek verdiler. Bunu da başarmışlardı. Ancak Balkanlarda çıkan isyanlar ve Osmanlı-Rus savaşları buna engel oldu. Padişah Abdülhamit verdiği sözlerden cayarak hem meclisi kapattı hem de kendisini iktidara taşıyanlara baskı ve zulüm uygulamaya başladı. Ülke otuz üç yıl istibdatla yönetildi.
Namık Kemal'in vatan ve hürriyet ile ilgili şiirler yazmasının nedeni de Abdülhamit'in bu baskıcı rejimi ve imparatorluğun bu dönemde aşırı derecede toprak kaybetmesiydi. Zira, toprak kaybedilen bölgelerde (Balkanlar ve Kafkasya) yaşayan Müslümanlar ve Türkler eziyetlere, baskılara ve katliamlara uğruyordu. Bu olaylar onu fevkalade üzmüştü. Vatan ile ilgili şiirlerinin kaynağı da buradan geliyordu. Aşağıda örneklerini vereceğimiz bu şiirleri okuduğumuzda bunu görebiliriz.
Yeni Osmanlılar cemiyetinin gerçekleştirmek istedikleri reformları, kırk beş yıl sonra Mustafa Kemal ve arkadaşları başardı. Atatürk de Cumhuriyeti kurduktan ve reformları gerçekleştirdikten sonra bunu şöyle ifade etmişti:
Makalemizi Namık Kemal’in Vatan Şiiri, Vatan Türküsü ve Hürriyet şiirinden bölümler ile tamamlayalım.
Rus ordularının İstanbul Yeşilköy’e kadar gelmesi üzerine yazdığı Vatan adlı şiirden dört kıta:
Iyd kurbânı mıdır kesdiğimiz kurbanlar
Ka’be’yi yıkmak için mi
dökülür hep kanlar
Müslümânım diyene rahm
ediyor şeytânlar
Vatanın bağrına düşman
dayadı hançerini
Yoğimiş kurtaracak bahtı
kara mâderini
Vatanın yâreledi sînesini
düşman eli
Girye-i mâtem imiş tâli’imiz
tâ ezelî
Kerbelâ’da dökülen hûn-ı şehîdân-ı
Ali
Vatanın bağrına düşman
dayadı hançerini
Yoğimiş kurtaracak bahtı
kara mâderini
Vatan eyvâh hakir oldu perîşân
oldu
Düşman İstanbul’a girdi bu
dahi şân oldu
Memesinden dökülen süt
yerine kan oldu
Vatanın bağrına düşman
dayadı hançerini
Yoğimiş kurtaracak bahtı
kara mâderini
Ey vatan, hasretini ıyd-i
visâl eyle bize
Bâri rü’yâda görün arz-ı
cemâl eyle bize
Sütünü, ni’metini gayrı
helâl eyle bize
Vatanın bağrına düşman
dayadı hançerini
Yoğimiş kurtaracak bahtı
kara mâderini
Girye: Göz yaşı
Hün: Kan
Visal: Kavuşma
İyd: Bayram
Mader: Ana
Rahm: Acımak, merhamet
etmek
VATAN TÜRKÜSÜ
İşte adû, karşıda hâzır-silah,
Arş yiğitler vatan imdâdına.
Arş ileri, arş bizimdir felâh,
Arş yiğitler vatan imdâdına!
Cümlemizin vâlidemizdir vatan
Herkesi lûtfuyle odur besleyen.
Bastı adû göğsüne biz sağ iken;
Arş yiğitler vatan imdâdına!
Şân-ı vatan, hıfz-ı bilâd û ibâd
Etmededir süngünüze istinâd
Milleti eyler misiniz nâ-murâd?
Arş yiğitler vatan imdâdına!
Rehberimiz gayret-i merdânedir
Her taşımız bir nice bin cânedir
Câna değil meyl bugün şânedir
Arş yiğitler vatan imdâdına!
Yâre nişandır tenine erlerin,
Mevt ise son rutbesidir askerin.
Altı da bir, üstü de birdir yerin
Arş yiğitler vatan imdâdına!
- Adû: düşman
- Felâh: kurtuluş
- Hıfz: sakıma, koruma
- Bilâd: şehirler, memleketler
- İbâd : kullar, köleler (burada halk anlamında)
- İstinâd: güvenme, kuvvet alma
- Nâ-murad: isteğine kavuşamamış
- Merdâne : mertçesine
- Mevt: ölüm
Namık Kemal’in Hürriyet ile
ilgili şiirinden beş beyit:
Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet
yolunda bir azîmetden
(Felek her türlü eziyet
sebeplerini toplasın gelsin
millet için çıktığım yoldan
dönersem namussuzum.)
Anılsın mesleğimde çektiğim
cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki â'lâdır
vezâretten sadâretden
(Uğraşımda çektiğim eziyet
ve güçlükler anılsın,
ki bunun en ufak bir zevki
bile vezirlikten, sadrazamlıktan daha iyidir.)
Civân-merdân-ı milletle
hazer gavgâdan ey bi-dâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i
hûn-i hamiyetden
(Milletin yiğitleri ile
mücadeleden sakın ey zalim!
Senin zulmünün kılıcı şehadet
kanının ateşinde erir.)
Ne mümkün zulm ile bi-dâd
ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır
muktedirsen âdemiyetten
(Zulümle, adaletsizlikle
hürriyeti yok etmek ne mümkün
Çalış, anlama yeteneğini
kaldır gücün yetiyorsa insanlıktan.)
Ne efsunkâr imişsin âh ey
didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi
kurtulduk esâretden
(Ne kadar büyüleyiciymişsin
ah ey hürriyetin yüzü
Aşkının esiri olduk gerçi
kurtulduk esaretten.)
Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu.
11.12.2024.
Kaynaklar:
--Semiramis Kanbak, Namık
Kemal, 1840-1888
--Dr. Mehmet Ali Gündoğdu, “Namık
Kemal’in Şiirlerinde Millet, Vatan ve Şehitlik Kavramları” adlı makalesi, İstinye
Üniversitesi, 2016.
--Ali Polat, "Namık Kemal'in Şiirlerinde Ehli-Beyt Sevgisi adlı makalesi" 2023.
--Oğuzhan Köseoğlu, “Namık
Kemal’in Hayatı ve Fikirleri” Yüksek lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat
Fakültesi, 2023.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.