SOL’UN EMPERYALİZMLE İMTİHANI
Son otuz yılda sol-sosyalist parti ve örgütlerin değerlerinden koptuğuna şahit olmaktayız. Bu kopuş neticesinde boşluğu Avrupa’da aşırı sağ, İslam ülkelerinde ise, İslam görünümlü gerici partiler doldurdu. Birisi aşırı milliyetçiliği, diğeri de yedinci yüzyıldaki şeriat hükümlerini kendilerine referans almış bulunmaktadırlar. Peki bu iki akımın yükselişi nasıl oldu? Bu makalemizde bunu ele alacağız.
Bize göre bunun nedeni, 1990’lı yıllarda iki kutuplu dünyanın tek kutba dönüşmesi ve ABD’nin dünyanın tek süper gücü olmasıdır. Sovyetler Birliği ve doğu blokunun çökmesi ile rakipsiz kalan ABD, dünya hegemonyasında pervasız saldırılarına hız verdi. İlk hedefi petrol ve doğalgaz kaynaklarının yer aldığı Ortadoğu bölgesi oldu. En zayıf halka olarak da Irak’ı seçmişti. Bunun nedeni, halkına zulmeden bir diktatör olan Hüseyin Saddam’ın ülkenin başında bulunmasıydı. Zira, bu durum ABD’nin işini biraz daha kolaylaştırmıştı. Ülke içinde birlik dağılmış, halk yönetimden nefret ediyordu. Ayrıca ABD daha önce örgütlediği "ILIMLI İSLAM" görünümlü KESNİZANİ tarikatı aracılığı ile Irak ordusunun generallerini de kendisine bağlamıştı. Bu nedenlerden dolayı, ABD fazla bir direniş görmeden Irak’ı işgal etti. Bu işgal sonucunda yüz binlerce Iraklı kadın ABD askerlerinin tecavüzüne uğradı. Yüz binlerce insan da hayatını kaybetti. Tüm bunlar olurken, ideolojilerinin temel dayanağı emperyalizme karşı olmak olan sol ve sosyalist partiler ne yaptı? Avrupa’daki ve Türkiye’deki solun büyük çoğunluğu maalesef bu işgale ve katliamlara sessiz kaldı. Sloganları da şöyleydi: “NE SAM NE SADDAM” Bu sloganın özü emperyalist işgali dolaylı olarak onaylamaktı. Meydanı boş bulan ABD ve Avrupalı işbirlikçileri önce Libya’ya arkasından da Suriye’ye saldırdılar. Tüm bunları yaparken bir tarafta yıllar öncesi yetiştirdikleri ve örgütledikleri "ILIMLI İSLAMCI" partileri diğer taraftan da radikal Selefi-Vahabi mezhebine mensup terörist grupları işgallerde piyon olarak kullandılar.
ABD ve Avrupalı ortakları, İslam coğrafyasına bu saldırı ve işgalleri gerçekleştirirken dünyadaki Sol partiler neden sessiz kaldılar? Emperyalistler önce “Liberal sol” adıyla sosyalist partileri ele geçirip işlevsiz hale getirdiler. Yani diğer bir deyimle sol partileri devşirdiler. Sonra da örgütledikleri "sol" gruplara “Çevreciler-Yeşiller Partisi” adı altında onlarca dernek ve örgütçükler kurdurdular. Bu da yetmedi sol partileri LGBT destekçisi yaptılar. Tüm bunları sözde “ilericilik” “modernlik” adıyla pompaladılar. Kısaca Emperyalizm, karşısında en büyük direnç olarak gördüğü sol-sosyalist partileri tasfiye etti. Sonuçta onları da kendisine bağımlı kıldı. Son örnek Filistin ve Lübnan halkına yapılan saldırılardır. Avrupa'daki sol-sosyalist partiler saldırı ve işgale uğrayan halkı desteklemek yerine, tam tersine Siyonist İsrail yönetiminin yanında mevzilendiler. Bu örnekler de sol ve sosyalist partilerin geldiği son noktayı bize açık olarak göstermektedir.
O halde, sol-sosyalist partiler ne yapmalı? Öncelikle köklerine ve ideolojilerine geri dönmelidirler. Yirmi birinci yüzyılın koşullarına uygun yeni stratejiler belirlemelidirler. Emperyalizme karşı en geniş ittifakı oluşturmalıdırlar. Emperyalist saldırılara karşı direnen tüm parti ve devletlerle birleşik cephe kurmalıdırlar. Emperyalist saldırılar ancak bu şekilde alt edilebilir. Zira karşıdaki güçler dünyadaki en büyük askeri ve ekonomik gücü elinde bulunduruyorlar. Bunlara karşı ülke bazındaki mücadele ile başarı elde edilemez. Emperyalizme karşı yapılacak olan mücadeleye sol partilerin önderlik yapması zorunludur. Herhangi dini bir inançla ya da mezheple bu önderlik sağlanamaz. Zira din veya mezhep kökenli örgütler bu birleşik cepheyi kuramazlar, birleştirici olamazlar, liderlik de yapamazlar. Emperyalist saldırılara ancak sol partilerin önderliğinde kurulacak birleşik cephe stratejisi ile başarı elde edilebilir. Aksi taktirde, dünyamızı çok kötü bir gelecek beklemektedir.
Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu.
29.10.2024.