23 Nisan 2022 Cumartesi

İMAM RIZA OCAĞININ CİHANBEYLİ AŞİRETİ İLE BAĞLANTISI NEREDEN GELİYOR?


İRAN EYALETLER HARİTASI (1979'DAN ÖNCEKİ)

İRAN EYALETLERİ HARİTASI (1979 'DAN SONRAKİ )


HAREZMŞAHLAR DEVLETİ HARİTASI

İMAM RIZA OCAĞININ CİHANBEYLİ AŞİRETİ İLE BAĞLANTISI NEREDEN GELİYOR?

İmam Rıza Ocağına mensup dedelerin ikamet etiği bölgeler ve köyler yakından incelendiğinde, Cihanbeyli aşireti ile bağlantılı olduğu açıkça görülebilmektedir. Ancak bu ilişki çok daha öncelere gitmektedir. Bunu daha iyi anlatabilmemiz için aşiretin isminin nereden geldiğine bakmamız gerekmektedir. Aşiretin bu ismi İran’ın Mazenderan ya da diğer adıyla Taberistan eyaletinde bulunan Elburuz dağlarının devamı olan Cihan isimli dağdan aldığı tahmin edilmektedir. Zira aşiret bu bölgeden Anadolu’ya gelmiştir. Aşiretlerin bulunduğu bölgenin coğrafi isimlerini almaları ya da yayla, mezra isimleri ile anılmaları çok sık görülen bir adlandırmadır. Örneğin; Anadolu’ya İran’ın eski adı Taberistan (Mazenderan) bölgesinden ayrılan şimdiki Gülüstan eyaletine bağlı Ramyan kasabasından gelen aşiretin “ Rumiyan” ismini alması gibi.  (Cihan dağı bölgesinde bugün Geray Türkleri yaşamaktadır ve Alevi inancına sahiptirler.) 

Cihanbeyli aşiretinin Mazenderan bölgesinden geldiğini doğrulayan kanıtlardan biri de Prof. Dr. Faruk Sümer’in “ OĞUZLAR-TÜRKMENLER” adlı eserinde yer alan bilgidir. İlgili eserde, “İran’da yaşayan Türkmen asıllı oymaklar” bölümünde İngiliz asıllı gezgin bayan Lady Shell’in “Mazenderan Oymakları” listesinde “Can Beğlü” aşireti elli hane olarak yer almaktadır. 1850’li yıllarda yapılan bu geziye ait notlarda “Can Beğlü” aşiretinin Türkçe konuştuğu ifade edilmektedir. (F. Sümer Oğuzlar-Türkmenler, 6. Baskı, Türk Dünyası Araştırma Vakfı Yayınları, 2016)

Cihanbeyli aşireti ile İmam Rıza Ocağının arasındaki ilişki, bize göre Mazenderan bölgesinde başlamaktadır. Zira Mazenderan eyaleti eski Horasan bölgesi içinde yer almakta olup, 8. İmam İmam Rıza'nın türbesinin bulunduğu Meşhed’e çok yakındır. Cihanbeyli aşiretinin Anadolu’ya gelmesi ise, Horasan ve İran’ın Moğol işgaline uğramasından sonra olmuştur. 13. Yüzyılın başında, Mazenderan bölgesi Harezm Türkmenlerinin denetimi altında bulunuyordu. Herezmlilerin 1221’de Moğollara yenilmesinden sonra, şehzade Celaleddin kendisini destekleyen aşiretlerle birlikte Anadolu’ya kadar çekilmişti. Burada Anadolu’ya girebilmek için, Selçuklu devleti ile karşı karşıya geldi. Erzincan yakınlarında Yassı Çemen bölgesinde yapılan savaşta Selçuklulara yenildi. Bu yenilgiden sonra Dersim dağlarına sığınan şehzade Celaleleddin burada hayatını kaybetti.  İşte şehzade Celaleddin ile birlikte Anadolu’ya gelen aşiretlerden biri de Cihanbeyli aşiretiydi. Bu aşiret Harput, Malatya ve Diyarbakır’ın güneyini kendisine mekan yaptı. Erzurum meliki Rükneddin Şah, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın onayı ile Harput ve Diyarbakır bölgesini Harzemşahlı aşiretlerin kullanımına vermişti. Buradaki amaç, Moğollara karşı Harezmlilerden yararlanmaktı. Bölge Karakoyunlu, Akkoyunlu ve kısa bir süre de Safevilerin denetiminde kaldı. 1514 yılında Çaldıran’da yapılan Osmanlı-Safevi savaşından sonra, doğu Anadolu bölgesi ile birlikte Osmanlı devletinin topraklarına katıldı. 998 NUMARALI, 1530 TARİHLİ  “MUHASEBEY-İ VİLAYET-İ DİYAR-İ BEKR VE ARAB VE ZÜLKADRİY-E  DEFTERİ” inde Cihanbeyli aşiretinin Harput’da olduğu kayıtlarda yer almaktadır. (Sayfa, 59)

Osmanlı devleti 1691 yılında Rakka, Harran ve Urfa bölgelerini istila eden ve güvenlik sorunu haline gelen Arap kökenli Aneze ve Şemmar aşiretlerini dengelemek için bölgeye konar-Göçer aşiretleri iskan etme kararı aldı. Bu aşiretlerin arasında Cihanbeyli’ye bağlı yerleşiklerin dışında kalan konar-göçer hayatı yaşayan cemaat ve obalar da bulunuyordu. Kayıtlarda yer alan bilgilere göre, Rakka eyaletine iskan edilen Cihanbeyli obaları ve hane sayıları şöyleydi;

--Zeyveli Aşireti, 70 hane,

--Parçikanlı Aşireti, 314 hane,

--Diricanlı (Dırejanlı) Aşireti, 138 hane,

--Herdili Aşireti, 274 hane,

--Koyunoğlu Aşireti, 200 hane. ( Doç. Dr. Murat Çelikdemir, “Osmanlı Döneminde Aşiretlerin Rakka’ya İskanı- 1690-1840)

Rakka’ya iskan edilen bu obalar, gerek bölgenin çöl iklimine gerek Arap Aneze ve Şemmar aşiretlerinin silahlı saldırılarına dayanamayarak tekrar Anadolu’ya firar ettiler. Çok az bir kısmı Urfa-Rakka bölgesinde kaldı. Rakka bölgesinden firar eden aşiretler eski bölgeleri olan Harput-Malatya-Arapkir bölgesine dönemediler. Zira, döndüklerinde devletin askeri gücü ile tekrar Rakka’ya iskan ediliyorlardı. İşte, bu zorunlu iskandan kaçan aşiretler iç Anadolu’ya sığındılar. Yani, Konya, Sivas, Ankara, Bozok (Yozgat-Çorum-Amasya’nın güneyi) bölgesini yaylak ve kışlak olarak kullanmaya başladılar. Aşiretlerin bu kaçak yaşamı 18. ve 19. Yüzyıla kadar devam etti. Bu tarihten sonra, Osmanlı devleti bu kaçak aşiretleri bulundukları bölgede iskan etme politikası izlemeye başladı. Aşiretin İç Anadolu'daki bugün ki dağılımı bu iskandan sonra oluştu.

İmam Rıza Ocağı ile Cihanbeyli aşireti arasındaki ilişkiye tekrar dönecek olursak, aşiretin yaşadığı bölgenin Osmanlı devletinin denetimine girdiği 16. Yüzyılda yapılan sayım ve kayıt defterlerinde bölgede çok sayıda tekke ve zaviyenin bulunduğu görülmektedir. Bunların hemen hemen hepsinin Ehlibeyt taraftarı olduğu ve Alevi-Bektaşi inancında oldukları anlaşılmaktadır. Örneğin; bugün bir alevi köyü olan Ulupınar’ın bulunduğu yerde 16. Yüzyılda Şeyh Sadi zaviyesi bulunuyordu. Adı “Pirvan” ya da “Birvan” olarak kayıtlara geçmişti. Yine aynı tarihlerde Herdi tekkesi de bölgede yaşayanlara din hizmeti veriyordu. Cihanbeyli aşiretine bağlı Zeyveli ve Herdili obalarının isimleri bu tekke ve zaviyelerden gelmektedir. 16. Yüzyılda bunların dışında, Harput sancağında Ankuzu, Mansuriye, Mevlana Ahmet Peykerci, Seyyid Kasım, Şeyh Kainat zaviyeleri bulunuyordu. Cihanbeyli aşiretine bağlı oba ve oymakların bulunduğu bölgede çok sayıda tekke ve zaviyenin bulunması, Şeyh ve Seyyidlerin Horasan’dan Anadolu’ya Cihanbeyli Aşireti ile birlikte geldiklerini göstermektedir. İmam Rıza ocağına mensup dedelerin Cihanbeyli aşiretinin kurduğu köylerde bulunmaları da bu görüşümüzü doğrulamaktadır. Örneğin; Malatya’nın Pötürge ilçesine bağlı olan GÜNDEĞER köyünde, Yozgat’ın Çekerek ilçesine bağlı KIRKDİLİM köyünde İmam Rıza Ocağına mensup dedeler bugün de yaşamaya devam etmektedirler. Kayıtlarda, her iki köyün Cihanbeyli aşireti mensupları tarafından kurulduğu belirtilmektedir. (Sevan Nişanyan, Yer Adları Sözlüğü, Ebubekir Güngör, Kızılkünbed-Aydıncık Nüfus defterleri, 1838 -1841, Aydıncık Belediyesi Yayınları ) Bu da aşiret ile derviş ve Seyyidler arasında bir ilişki olduğunu göstermektedir. Bu ilişki olmadan, bir tekke ve zaviyenin barınma ve yaşama şansı olamazdı. Bölgedeki tekke ve zaviyelere en başta aşiret yöneticilerinin de destek verdiği anlaşılmaktadır. Zira, karar merciinde onlar bulunuyordu. Onların onayı olmadan, aşiret mensuplarının o tekke ve zaviyelere bağlanmaları sağlanamazdı.  Aynı ilişkiyi Sivas-Kangal ilçesindeki Cihanbeyli aşireti ile İmam Rıza Ocağı dedeleri arasında da görmekteyiz. Bu da, Cihanbeyli aşireti ile İmam Rıza Ocağı arasındaki ilişkinin Horasan’dan beri devam ettiğini doğrulayan diğer bir örnektir. 

Cihanbeyli aşiretinin Kurmanç dili ile konuşmasını da ele alacak olursak, Mazenderan bölgesinde yerli halkın konuştuğu dil, Farsça'nın bir lehçesiydi. Tarihçi-yazar Biruni, bölgenin konuştuğu bu dilin Soğdça'dan farklı bir dil olduğunu ve "Pers ağacının bir dalı" olarak nitelemiştir. (Osman Karatay, Türklerin İslam'ı Kabulü. Sayfa, 41, Kripto Yayınları) Cihanbeyli aşiretinin de Horasan bölgesine gelen Türkmen aşiretleri ile yerli halkın kaynaşması sonucunda oluştuğu anlaşılmaktadır. Osmanlı kayıtlarında "Türkman Ekradı" "Türkmen Kürdü" denilmesinin de buradan kaynaklandığı akla gelmektedir. Zira, Osmanlı yönetimi İran dillerini konuşan bütün aşiretleri "Ekrad"-Kürd olarak kaydetmiştir. Oysa, 13. yüzyılda Horasan bölgesinde "Kürd" bulunmuyordu. Kürt aşiretlerinin Horasan'a iskanı 16. yüzyılda Safeviler Devleti- Şah İsmail döneminde olmuştur.

Sonuç olarak, Cihanbeyli aşireti ile İmam Rıza Ocağı arasındaki ilişki en az bin yıllık bir ilişkidir. Bu bin yıllık zamanda aşiretin büyük bir kısmının merkezi devletin izlediği politikalar sonucunda İmam Rıza Ocağı ile olan bağlarının koptuğu ve Sünnileştiği anlaşılmaktadır. İlişkisini devam ettirmeyi başaran obalara bakıldığında, orada ehlibeyt mensuplarının bulunmasının etkili olduğu  görülmektedir. Yani, İmam Rıza Ocağına mensup dedelerin o obalarla birlikte yaşaması bu inancın devam ettirilmesinde belirleyici olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda verdiğimiz Gündeğer ve Kırkdilim köyü örnekleri de bu tezimizi doğrulamaktadır. İnancımızı bugünlere taşıyanları tekrar saygı ve hürmetle anıyoruz. Mekanları cennet, ruhları Şad olsun.

Saygılarımla.

Hamdullah Dedeoğlu

22.04.2022.

EKLER:

--Harezmşahlar Devleti haritası,

--İran Eyaletleri Haritası,

KAYNAKLAR:

--998 nolu Diyarbakır Eyalet defteri, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları.

--387 Nolu Rum Eyaleti Defteri, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları.

--Doç. Dr. Muammer Gül, "Harezmlilerin Anadolu ve Yakın doğudaki Rolleri ve Tesirleri" adlı makalesi.

--Dr. Erol Keleş, "Moğol işgali sırasında Van gölü havzasına gelen Türk-moğol boyları" adlı makalesi.

--Buket Yaşa Şahin, "Anadolu Selçuklu Devleti ile Harzemşahlar Devleti Münasebetleri"adlı Yüksek lisans tezi.

--Babak Javanshir, İran’daki Türk Boyları, Doktora Tezi, 2007.

--Dr. Recep Albayrak, Türklerin İranı, 2012.

--Doç. Dr. Murat Çelikdemir, Osmanlı Döneminde Aşiretlerin Rakka’ya İskanı, Doktora tezi, 2001.

--Dr. Ebubekir Güngör, Kızılkünbed-Aydıncık Nüfus defterleri, 1838-1841,  Aydıncık Belediyesi Yayınları. 

--Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar-Türkmenler, 6. Baskı,    

--Sevan Nişanyan, Yer Adları Sözlüğü.

                              






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular