Rakka iskanından firar eden bazı aşiretlerin Listesi. (Doç. Dr. Murat Çelikdemir'in doktora tezinden alınmıştır.)
HASAN ODABAŞI VE TENCİRLİ OBALARININ MİLLİ AŞİRETİ İLE
BAĞLANTISI NEREDEN GELİYOR?
Daha önceki makalelerimizde Milli aşiretine bağlı Hasan
Odabaşı obasının Çulpara, Şıhoğlu ve Koyuncu köylerini, Tencirli obasının Gafarlı ve
Tencirli köylerini oluşturduklarını yazmıştık. Bugünkü makalemizde bu obaların
Milli aşireti ile bağlantısının nereden geldiğini ele alıp, belge, bilgi ve
resmi yazışmalara dayanarak değerlendirmelerde bulunacağız.
“Çulpara Köyünün kısa Tarihçesi” adlı makalemizde Dr. Sabit
Genç’in Osmanlı arşivlerine dayanarak yazdığı “19. Yüzyılda aşiretlerin İskanı
ve Ortaya Çıkan Sorunlar: Mecitözü Aşiretler Örneği” adlı makalede Hasan
Odabaşı ve Tencirli obalarının Milli aşiretine bağlı olduğu belirtiliyordu.
Buradan ve sözlü gelenekten elde ettiğimiz bilgiler doğrultusunda yaptığımız araştırmalardan sonra, Hasan Odabaşı
obasının geride kalanlarının Çemişgezek sancağının Keban nahiyesine bağlı
Mişelli (Meşeli) köyünde yaşamaya devam ettiklerini Prof. Dr. Enver Çakar’ın
bir makalesinde öğrenmiştik. “Keban Köylerinin Demografik Yapısı” isimli makalede Aşağı
ve Yukarı Mişelli köylerinin aşiret yerleşkesi olduğu da belirtiliyordu. Yine aynı
makalede, Aşağı ve Yukarı Mişelli köyünde Mişelli (Meşeli) oğulları, Kaçaroğlu,
Fatmalıoğlu ailelerinin hane ve nüfus sayıları da verilmişti. Bu bilgilerden
sonra her üç ailenin de cemaat isimleri olduğuna ulaştık. Osmanlı arşiv uzmanı
Cevdet Türkay’ın yazdığı “Osmanlı İmparatorluğu’nda “Oymak, Aşiret ve
Cemaatler” adlı eserde Kaçaroğlu, Meşeli ve Fatmalıoğlu cemaatleri hakkında şu
bilgiler verilmektedir:
KAÇAROĞLU: “Konar-Göçer Türkman taifesinden olan Kaçaroğlu
Yörükanı, Hamid, Beğşehri, Karahisar-ı Sahip (Afyon), Aydın, Saruhan, Rakka, Ankara,
Teke, İçel, Alaiye, Kütahya, Akşehir, Söke, Hüsrevpaşahanı kazası (Karahisar-ı
Sahip sancağı), Boğazlıyan kazası (Bozok sancağı-Yozgat), Adala ovası (Saruhan
sancağı), Çarşancak kazası (Akpazar-Mazgirt) Diyarbakır Eyaleti, Keban kazası
(Harput Eyaleti), Kuruçay kazası (Erzurum sancağı), Sirke kazası (Kütahya
sancağı), Kafkasya, Gürcistan, Birgi kazasına (Aydın sancağı) iskan
olmuşlardır. Kaçaroğlu Cemaati Musacalı aşiretine bağlıdır.” (Sayfa, 383)
Burada dikkatimizi çeken; Kaçaroğlu cemaatine bağlı obaların
Çarşancak, Keban ve Kuruçay kazalarında bulunmuş olmaları oldu. Zira bu bilgiler,
Mişelli (Meşeli) köyünde bulunan Kaçaroğlu ailesinin kayıtları ile örtüşmektedir.
1840 yılındaki nüfus sayımında Yukarı Mişelli köyünün ikinci muhtarının Kaçaroğlu Kaçar
olduğu belirtiliyordu. Bu nüfus kayıtları Cevdet Türkay’ın verdiği bilgileri
doğruluyordu. Bu konuya, makalemizin ileriki bölümlerinde tekrar geleceğiz.
MEŞELİ CEMAATİ: “Yörükan taifesinden olan Meşeli cemaati,
Bozok, Meraş Eyaletleri ve Edirne kazasına (Paşa Sancağı) iskan olmuşlardır.”
(Sayfa, 498)
Meşeli cemaatinin Maraş ve Bozok eyaletlerinde bulunması,
Musacalı-Musa Hacılı aşireti ve ona bağlı olan Kaçaroğlu cemaati arasındaki ilişkiyi
anlamamıza yardımcı olacaktır. Zira, Bozok ve Maraş Eyaletleri Dulkadirli
Beyliğine aitti. Musacalı aşireti de Dulkadirli beyliğini oluşturan
kabilelerdendi. Maraş ve Bozok (Yozgat) Eyaletleri 1522 yılından sonra, Osmanlı
Devletine katılmıştı. İki aşiret arasındaki ilişkilere tekrar geleceğiz.
FATMALIOĞLU CEMAATİ: Harpırt (Harput) kazası (Diyarbakır
Eyaleti), Eğridir kazasına (Hamid Sancağı) iskan olmuşlardır.” (Sayfa, 312)
Fatmalıoğlu cemaatinin Harput kazasında olduklarının
kayıtlarda yer alması, onların 1642'de Keban’da olduklarını
göstermektedir. Zira, o tarihte Keban Harput kazasına bağlı bir nahiyeydi.
Harput da Diyarbakır Eyaletinin bir kazasıydı. Bu kayıtlar da Fatmalıoğlu
cemaatinin 1835 yılındaki nüfus sayımında Mişelli (Meşeli) köyünde olduklarını
doğrulamaktadır. Çemişgezek, Harput bölgesi Dulkadirli aşiretlerinin
yaylaklarındandı. Kaçaroğlu ve Meşeli obaları ile aynı yaylakları paylaşması da
bunu göstermektedir. Fatmalıoğlu cemaatine de tekrar döneceğiz.
Yukarıdaki bilgileri verdikten sonra, konumuz olan
cemaatlere dönebiliriz. Önce Meşeli obasından başlayalım. Bazı araştırmacılar
Mişelli’yi Meşeli olarak okumuşlardır. Bizce de doğru olanın meşeli olması
gerekir. Mişelli’nin o dönemdeki Meşeli’nin söyleniş şekli olduğu kanaatindeyiz.
Zira, Taşkesen köyü adını alan yukarı Mişelli’nin eski muhtarı ile yaptığımız
görüşmede, civarda hala meşe ağaçlarının bulunduğunu ifade etmiştir. Kanımca
obanın ismi buradan gelmektedir. Oba ve cemaatlerin mezra adları ile anılmaları,
konar-göçerlerin sık sık verdiği isimler arasında bulunuyordu.
Meşe adıyla bir mezra da Arapgir kazasında bulunmaktaydı. Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğünün yayınladığı Diyarbakır Tahrir Defterinde ve Osmanlı
Yer Adları eserde, Meşe mezrası Arapgir kazasına bağlı Abad nahiyesi sınırları
içinde görünmektedir. Coğrafi olarak bakıldığında, birbirine yakın olan
bölgenin aynı cemaat ve obalar tarafından yaylak ve kışlak olarak kullanıldığı
anlaşılmaktadır. Meşe mezrasının bugünkü adı GÖZELİ olup, Arapgir kazasının bir
köyüdür. Bu köyün yakınlarında da meşe ağaçları ile kaplı ormanlık bölgeler
olduğu öğrenilmiştir. Gözeli köyü Alevi-İslam inancını bugün de devam ettirmektedir.
Hasan Odabaşı Obasının kayıtlarına ise, sözlü gelenekten gelen
bilgilerin desteği ile ulaşmıştık. (Çulpara köyünün Kısa Tarihçesi) Ancak bu aşiret ve
cemaatlerin bölgemize ne zaman, nasıl ve ne şekilde geldikleri konusundaki
sorulara cevap veremiyorduk. Burada da rahmetli baba annemin elli yıl önceki
sözleri aklımıza geldi. Aynen şöyle demişti: “Oğlum dedenlerin sülalesi
Sivas’a beş kişi geliyor. İkisi orada kalıyor. Üçü bu tarafa geliyor.” Buradan
yola çıkarak önce Sivas eyaletine ait nüfus ve vergi kayıtlarını inceledik.
Ancak bir ipucuna rastlayamadık. Sonradan Sivas sancağına bağlı “Yeni İl”
kazasının defterlerini incelemeye başladık. Sonunda aradığımızı Prof. Dr. İlhan
Sahin’in 1980 yılında yazdığı doktora tezinde bulduk. ”Yeni İl
Kazası ve Yeni İl Türkmenleri -1548-1653” adlı Doktora tezi, sorularımızın büyük
çoğunluğuna cevap veriyordu. Hasan Odabaşı obasının Meşeli köyündeki
yaylaklarda Kaçaroğlu, Meşeli ve Fatmalıoğlu cemaatleri ile birlikte olduklarına
ulaşmıştık. Yeni İl kazasında da aynı obaları bulursak düğüm çözülecekti. Sonunda
tezin 229-230-231-232 sayfalarına geldiğimizde Musa Hacılı (Musacalı) aşireti bölümünde,
aşirete bağlı cemaat ve obaların nüfus adetleri ve sahip oldukları koyun
sayıları yer alıyordu. Bunlar arasında Meşeli, Tacirli (Tencirli), Anamaslu
obaları da bulunuyordu. Kaçaroğlu ise, Aşiretin ana gövdesini oluşturanlar
içinde kethüdalar tarafından yönetiliyordu. Düğümü tam çözdük dediğimiz anda, yeni
il kazasındaki konar-göçer aşiretlerin 1691 yılında Rakka’ya iskan edileceğini bildiren
padişah fermanı ile karşılaştık. Bu kez de Rakka’ya iskan edilen aşiretleri
bulmamız gerekecekti. Araştırmalarımız sonunda Rakka’ya iskan edilen aşiretlerle
ilgili en detaylı çalışmanın Doç. Dr. Murat Çelikdemir tarafından yapıldığını
öğrendik. 2001 yılında yayınlanan doktora tezinin konusu; “Osmanlı Döneminde
Aşiretlerin Rakka’ya İskanı 1690-1840” Tez, çok güzel yazılmıştı. İskana ait tüm
bilgiler en ince ayrıntısına kadar verilmişti. Doktora tezinde, Yeni il
kazasından Rakka’ya iskan edilen Musacalı aşiretinin 700 hanesi ile Rakka
bölgesindeki Belih çayı kenarına yerleştiği, ancak gerek çöl iklimi, gerek Arap
aşiretlerinin saldırıları nedeniyle, Anadolu’ya firar ettiği belirtiliyordu.
1733 yılında da merkezde alınan bir kararla Musacalı aşiretinin Rakka iskanından
muaf tutulduğu, buna bağlı olarak aşiretin küçük parçalar halinde Anadolu’ya
dağıldığı ifade ediliyordu. Rakka iskanından firar edenler arasında Musacalı’ya
bağlı Kaçaroğlu, Tacirli, Meşeli ve Yeni İl aşiretlerinden Fatmalıoğlu da
bulunuyordu. İşte bu oba ve cemaatler kaçak oldukları dönemde, Çemişgezek
sancağında Mişelli köyündeki akrabalarına sığındılar. Çemişgezek bölgesinin en
büyük aşireti ise, Milli aşiretiydi. Burada Milli aşiretinin koruması altına
girdiler. Zira, Milli aşireti de iki bin hanesiyle Rakka’ya iskan olunmuş,
ancak o da Anadolu’ya firar etmişti. Hasan Odabaşı, Tacirli (Tencirli) Meşeli
obalarının Musacalı aşiretinden kopup, Milli aşiretine bağlanmasının nedeni de
buradan geliyordu. 1733 yılında Rakka’ya iskan kararı kaldırılınca, Yeni İl kazasındaki
(Bugünkü Kangal-Şarkışla-Gürün-Ulaş ve Divriği’nin bir kısmı) yaylaklarına dönmeye
başladılar. Buradaki yaylakların başka aşiretlerce paylaşıldığını görünce, Hasan
Odabaşı obası, kuzey-batıya yönelerek Yozgat üzerinden Göynücek ilçesinin Kuyulu köyüne geldiler.
Köyün üzerindeki tepeye obalarını kurdular. Aynı yerde “Şeyh Kuyluca zaviyesi”
de bulunuyordu. Ancak zaviye boşaltılmıştı. Zira, zaviyedeki görevliler
Osmanlı-Şah İsmail arasındaki mücadelede Safevileri (Şah İsmail) desteklemişti. Geride sadece
zaviyenin yıkılmış duvarları kalmıştı. Takriben 1820-1830’lara kadar burada
kaldılar. Zira Kuyulu bölgesinde Hasan Odabaşı obasına ait 40-50 arasında mezar
bulunmaktadır. Kuyulular bu bölgeye hala “Çulpara’lıların mezarlığı” demeye
devam etmektedirler. Tacirli obası da Gafarlı köyüne yakın bir yerde obalarını
kurdular. Buraya “Tencirli” ismini verdiler. Tacirli obası aynı yerde kalmaya
devam ederken, Hasan Odabaşı obasının bir kısmı Şıhoğlu, bir kısmı Koyuncu,
diğer kısmı da Çulpara’ya yerleşti.
Hasan Odabaşı, Tencirli obalarının yaşadıklarının bir benzerini Yazıcıoğlu, Kalecik, Hasan
bey ve Süleyman ağa obaları da yaşadı. Tahminimize göre bu obalar Tecirli (Tencirli), Meşeli, Kaçaroğlu, Fatmalıoğlu cemaatlerinden ayrılan Kethudaların (Kahya) kurmuş olduğu obalar olması gerekir. Bu obaların Milli aşiretine bağlı cemaatler olarak,
Göynücek, Ortaköy, Mecitözü ve Alaca ilçesinin köylerine yerleşmeleri kısaca
böyle oldu.
Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu.
19.01.2022.
EKLER:
--Yeni İl Kazasında bulunan Musa Hacılı
aşiretine bağlı Meşeli ve Tacirli obalarını gösteren kayıtlar.
--Rakka’ya iskan edilen aşiretlerin tahmini nüfusları.
--Rakka'ya iskan edilen aşiretleri gösteren liste.
--Fatmalı Cemaatini Yeni İl Kazasındaki kayıtları.
--Rakka iskanından firar eden aşiretlerin listesi.
--Belgeler, Prof. Dr. İlhan Şahin ve Doç. Dr. Murat Çelikdemir'in doktora tezinden alınmıştır.