7 Kasım 2019 Perşembe

OSMANLI DÖNEMİNDE KIZILBAŞ-ALEVİLERİN KATLİ İÇİN YAYINLANAN EMİR-BUYRUK- FETVA VE FERMANLAR


OSMANLI DÖNEMİNDE KIZILBAŞ-ALEVİLERİN KATLİ İÇİN YAYINLANAN EMİR-BUYRUK- FETVA VE FERMANLAR


Osmanlı döneminde  Kızılbaş, Rafizi, Alevilerin katli için yayınlanan  emir, buyruk, ferman ve fetvaları okuyunca inanın irkildim. Oysa, Alevi-Bektaşi tekke ve dergahların tümü Osmanlı devletinin kuruluşuna destek vermişti. Yeniçeri ocağının inanç bakımından Bektaşi dergahına bağlı olmasının nedeni de buydu. Ancak, 16. yüzyılda doğuda Şah İsmail önderliğinde Safevi devletinin kuruluşundan sonra, dinlere, mezheplere ve tarikatlara karşı tarafsız duran Osmanlı devletinin bu anlayışını terk ederek, Nakşibendi ve diğer tarikatlara mensup şeyh ve ulemanın da yönlendirmesi ile Kızılbaş ve Alevi düşmanlığını esas aldığını görmekteyiz. 

Elbette bunun siyasi ve ekonomik nedenleri de vardı. Çin ve Hindistan’dan gelen ticaret yollarının (ipek ve baharat) Safevilerin kontrolüne geçmesi Osmanlı’yı rahatsız etmişti. İkinci nedeni, Müslüman dünyasının çoğunluğunu oluşturan “Sünni” mezheplerin temsilciliğini üstlenen ve topraklarında yaşayan vatandaşlarının Şah İsmail’in  “ Kızılbaş” inancına yakınlık göstermesini kendi geleceği için bir tehdit olarak görüyordu.

Osmanlı padişahları ve bürokrasisi Safevi devletine karşı savaş kararı almadan önce (1514 Çaldıran savaşı öncesi) Anadolu’daki kızılbaşların tespitini yaptırmış ve kayıtlara geçen belgelere göre kırk bin civarında Kızılbaş Türkmeni katlettirmişti. Bunu, Kürt kökenli İdrisi Bitlisi “ Selim Şahname” adlı eserinde övünerek anlatmaktadır.  Kızılbaş ve Alevilere karşı halkın desteğini almak için akla hayale gelmez, insaftan yoksun ve bugün hala etkileri devam eden yalan ve iftiralara dayanan karalama, aşağılama propagandalarına uzun yıllar devam ettiklerini  tespit etmekteyiz.

Bu yalan ve iftiraların öne çıkanları şunlardı: “ Kızılbaşlar, ana bacı tanımazlar. Hz. Ali’yi tanrı olarak kabul ederler. Sahabelere küfür ederler, içki içerler, beş vakit namaz kılmazlar, oruç tutmazlar. Bu nedenle de kafirdirler.  Öldürülmeleri vacip, katli helaldir.”

Çaldıran savaşından sonra, Osmanlı’nın Alevi ve Kızılbaşlara yönelik şiddet ve katliamlarına devam ettiğini resmi belgelerinde  açık seçik  görmekteyiz. Osmanlı belgelerinde çoğunlukla  Kızılbaş ve Aleviler “ Rafizi” olarak belirtilmektedir. Rafizilik, Osmanlı döneminde “Şiilik” yerine kullanılan bir kelimeydi.. Bütün Şii fırkalarını kapsamaktaydı. İslam  ve din dışı olarak kabul ediliyordu. Bu nedenle “düşman” kategorisinde görülüyordu.  Osmanlı devleti, Ehlibeyt taraftarı olan Safevi devletini Şii olarak görüyor, ona yakınlık duyan tebaasındaki insanları da “ düşman” olarak algılıyordu. Şiddet ve katliamlara başvurmasının nedeni de buydu.

Bu katliamların yapılması için Padişah tarafından eyalet beylerine ve kadılara emir, buyruk ve fermanlar gönderiliyordu. Öğretmen-tarihçi-yazar Baki Öz, “ ALEVİLİK İLE İLGİLİ OSMANLI BELGELERİ “  isimli eserinde bu belgelerin bir kısmını yayınlayarak tarihe bir not düştü. Biz de bu yazımızda sayın Baki Öz hocamızın yayınladığı bu eserde yer alan emir, buyruk, fetva ve fermanlardan bazılarına yer vermek istedik. Belgeleri okuyanların Alevi- Kızılbaş kitlesinin geçmişte neler yaşadığını daha iyi anlayacaklarını sanıyorum. Bu belgelerden seçtiklerimi hiçbir ek yapmadan size sunuyorum.

ZÜLKADİR (ELBİSTAN-MARAŞ) BEYLERBEYİNE GÖNDERİLEN HÜKÜM (EMİR)

İran ile ilişkisi bulunan Rafizileri (Alevi-Kızılbaş) başka bir nedenle suçlayarak toplayıp öldürün. Yalnız Rafizi olanları hapsedin. Sonucu da başkente bildirin. (Fermanın bir sureti Halep Beylerbeyine yollanmıştır) 29 nolu Mühimme Defteri, No 488, yıl 1576.

BOSYAN VE BOZYAN (KULP-HARPUT) BEYİ BEHLÜL BEYE HÜKÜM (EMİR-BUYRUK)

İran ile ilişkisi bulunan Alevilerin gizlice araştırılması. Bunların bir başka bahaneyle idam edilmeleri (…) 29 Nolu Mühimme Defteri, No 489, yıl, 1576.

BOZOK (YOZGAT) BEYİ ÇERKEZ BEYE HÜKÜM

Sancağınızda bulunan Rafizilerden İran ile ilişkisi bulunanların araştırılarak saptanması… Bunların bir başka bahaneyle idam edilmeleri.. İran ile ilişkisi bulunmayan Alevilerin ise, saptandıktan sonra Kıbrıs’a sürülmeleri buyruğumdur. Bir sureti Kırşehir beyine, 29 Nolu Mühimme Defteri, No: 490, yıl, 1576.

BOZOK BEYLERBEYİNE HÜKÜM

 Kızılbaşlıkla suçlanan kişilerin yazıldığı defter suretleri gönderilmişti. Bu kişiler soruşturulsunlar. Kızılbaşlıkları gerçek ise, idam edilsinler. Lakin, yalnız ithamla kalmışsa, (Kızılbaşlıkları kanıtlanmamışsa bunlar Kıbrıs’a sürülsün) Yıl 1577, 30 Nolu Mühimme defteri, No 488.

AMASYA, ÇORUM, ZİLE, TURHAL, İSKİLİP, OSMANCIK, ARTUKABAD, HÜSEYİNABAD, GÜLEŞ, ORTAPARE, İNEBAZARI, MECİTÖZÜ, KAZABAD, KATAR, KARAHİSAR-I DEMİRLİ VE HAVSA KADILARINA BUYRUK

Anılan ilçelerden kimi kişiler Kızılbaş olup, dört halifeye hakaret edip, Müslümanları görünce “ Yezid geldi” demekteymişler. Geceleri toplanıp eşlerini ve kızlarını da meclislere getirerek birbirlerinin eş ve kızlarını kullanırlarmış. Namaz, oruç bilmeyip, Ebubekir, Osman ve Ömer adlarını kullanmazlarmış. Böylece dinsiz oldukları açığa çıkmıştır. … Ahmet çavuşu onların durumlarını soruşturup yargılasın diye görevlendirdim. ….Haklarında yüce buyruğumun çıktığı biçimiyle yerine getiresin. (öldüresin demek isteniyor) Amma bu bahane ile kendi hallerinde olanları sırf çağırıp tutmak için incitme ve gücendirmeyip, zorla şahitlik ve nisbet ve taassup ile kendi hallerinde olanlara zulüm ve baskı yapmaktan kesinlikle kaçasın. (Adı geçen çavuşun kardeşi Hasan’a verildi.) 28 b. 992 (M. 1583)

YAVUZ SULTAN SELİM’İN ALEVİ KIRIMI YAPABİLMEK İÇİN MÜFTÜ HAMZA’DAN ALDIĞI FETVA  (1514 ÇALDIRAN SAVAŞI ÖNCESİ)

“ Ey Müslümanlar, bilin ve haberdar olun ki, reisleri Erdebil oğlu İsmail olan Kızılbaş topluluğu, peygamberimizin şeriatını, sünnetini, İslam dinini, din ilmini, iyiyi ve doğruyu açıklayan Kur’an’ı küçük gördüler. Yüce Tanrının yasakladığı günahlara helal gözü ile baktılar. Kutsal Kur’an’ı, öteki din kitaplarını aşağıladılar. Onları ateşe atarak YAKTILAR. Hatta kendi mel’un reislerini TANRI yerine koyup, ona secde ettiler. Hz. Ebubekir’e, Hz. Ömer’e, sövüp, onların halifeliklerini inkar ettiler. Peygamberimizin eşi Ayşe anamıza iftira ettiler ve sövdüler. Peygamberimizin şeriatını ve İslam dinini ortadan kaldırmayı düşündüler. Onların burada sözü edilen ve bunlara benzeyen öteki kötü sözleri ve hareketleri benim ve öteki İslam dininin alimleri tarafından açıkça bilinmektedir. Bu nedenlerden ötürü şeriat hükmünün ve kitaplarımızın verdiği haklarla, bu topluluğun KAFİRLER ve DİNSİZLER topluluğu olduğuna dair fetva verdik. Onlara sempati gösteren, batıl dinlerini kabul eden ve yardımcı olanlar da KAFİR ve dinsizdirler. Bu gibi kimselerin topluluğunu dağıtmak bütün Müslümanların görevidir. Bu arada Müslümanlardan ölen kutsal şehitlerin yeri yüce CENNETTİR. O kafirlerden ölenler ise, hakir olup, cehennemin dibinde yer tutacaklardır. Bu topluluğun durumu kafirlerin halinden daha kötüdür. Bu topluluğun kestiği veya gerek şahinle, gerek ok ile, gerekse köpek ile avladığı hayvanlar MURDARDIR. Onların gerek kendi aralarında, gerekse, başka topluluklarla yaptıkları evlenmeleri geçerli değildir. Bunlara miras bırakılmaz. Sadece İslam’ın sultanının, onlara ait kasaba varsa, o kasabanın bütün insanlarını ÖLDÜRÜP, mallarını, miraslarını, evlatlarını alma hakkı vardır. Ancak, bu mallar İslam gazileri arasında paylaşılmalıdır. Bu toplanmadan sonra, onların tövbe ve pişmanlıklarına inanmamalı ve hepsi öldürülmelidir. Hatta bu şehirlerde onlardan olduğu bilinen veya onlarla birlik olduğu tespit edilen kimseler ÖLDÜRÜLMELİDİR.  Bu türlü topluluk hem kafir ve imansız hem de  kötülük yapan kimselerdir. Bu iki sebepten onların öldürülmesi VACİPTİR. Dine yardım edenlere Allah yaedım eder. Müslümana kötülük yapanlara Allah da kötülük  eder. “

"(Not: Bu fetvayı veren Müftü Hamza, Semendire valisinin yolsuzluklarını araştırmak üzere görevlendirilir. Kur’an üzerine yemin etmesine rağmen validen elli bin akçe rüşvet alarak yolsuzlukların üstünü  kapatır. Bunu öğrenen Yavuz Sultan Selim, canının bağışlanması karşılığında yukarıdaki fetvayı onaylamasını ister ve o da kabul eder.)"

Belgelerde yer alan ifadeleri aynen yazımıza aldık. Şimdilik yorum yapmayacağız. Sadece şunu belirtmekte yarar görüyoruz. İlahiyatçılara ve din adamlarımıza şunu sormak isteriz: Bu müftünün fetvasını, padişahların emir ve buyruklarını, Kur’an’a uygun buluyor musunuz ?

Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
06.11. 2019






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular