OSMANLI DÖNEMİNDE KIZILBAŞ-ALEVİLERİN KATLİ İÇİN YAYINLANAN EMİR-BUYRUK- FETVA VE FERMANLAR
Osmanlı döneminde Kızılbaş, Rafizi, Alevilerin katli için yayınlanan emir,
buyruk, ferman ve fetvaları okuyunca inanın irkildim. Oysa, Alevi-Bektaşi
tekke ve dergahların tümü Osmanlı devletinin kuruluşuna destek vermişti. Yeniçeri
ocağının inanç bakımından Bektaşi dergahına bağlı olmasının nedeni de buydu.
Ancak, 16. yüzyılda doğuda Şah İsmail önderliğinde Safevi devletinin
kuruluşundan sonra, dinlere, mezheplere ve tarikatlara karşı tarafsız duran
Osmanlı devletinin bu anlayışını terk ederek, Nakşibendi ve diğer tarikatlara mensup şeyh
ve ulemanın da yönlendirmesi ile Kızılbaş ve Alevi düşmanlığını esas aldığını görmekteyiz.
Elbette bunun siyasi ve ekonomik nedenleri de vardı. Çin ve Hindistan’dan gelen ticaret yollarının (ipek ve baharat) Safevilerin kontrolüne geçmesi Osmanlı’yı rahatsız etmişti. İkinci nedeni, Müslüman dünyasının çoğunluğunu oluşturan “Sünni” mezheplerin temsilciliğini üstlenen ve topraklarında yaşayan vatandaşlarının Şah İsmail’in “ Kızılbaş” inancına yakınlık göstermesini kendi geleceği için bir tehdit olarak görüyordu.
Elbette bunun siyasi ve ekonomik nedenleri de vardı. Çin ve Hindistan’dan gelen ticaret yollarının (ipek ve baharat) Safevilerin kontrolüne geçmesi Osmanlı’yı rahatsız etmişti. İkinci nedeni, Müslüman dünyasının çoğunluğunu oluşturan “Sünni” mezheplerin temsilciliğini üstlenen ve topraklarında yaşayan vatandaşlarının Şah İsmail’in “ Kızılbaş” inancına yakınlık göstermesini kendi geleceği için bir tehdit olarak görüyordu.
Osmanlı padişahları ve bürokrasisi Safevi devletine
karşı savaş kararı almadan önce (1514 Çaldıran savaşı öncesi) Anadolu’daki
kızılbaşların tespitini yaptırmış ve kayıtlara geçen belgelere göre kırk bin civarında
Kızılbaş Türkmeni katlettirmişti. Bunu, Kürt kökenli İdrisi Bitlisi “ Selim
Şahname” adlı eserinde övünerek anlatmaktadır. Kızılbaş
ve Alevilere karşı halkın desteğini almak için akla hayale gelmez, insaftan yoksun ve
bugün hala etkileri devam eden yalan ve iftiralara dayanan karalama, aşağılama
propagandalarına uzun yıllar devam ettiklerini tespit etmekteyiz.
Bu yalan ve iftiraların öne çıkanları şunlardı: “ Kızılbaşlar,
ana bacı tanımazlar. Hz. Ali’yi tanrı olarak kabul ederler. Sahabelere küfür
ederler, içki içerler, beş vakit namaz kılmazlar, oruç tutmazlar. Bu nedenle de
kafirdirler. Öldürülmeleri vacip, katli
helaldir.”
Çaldıran savaşından sonra, Osmanlı’nın Alevi ve
Kızılbaşlara yönelik şiddet ve katliamlarına devam ettiğini resmi belgelerinde açık seçik görmekteyiz. Osmanlı belgelerinde çoğunlukla Kızılbaş ve Aleviler “ Rafizi” olarak belirtilmektedir.
Rafizilik, Osmanlı döneminde “Şiilik” yerine
kullanılan bir kelimeydi.. Bütün Şii fırkalarını kapsamaktaydı. İslam ve din dışı olarak kabul ediliyordu. Bu
nedenle “düşman” kategorisinde görülüyordu. Osmanlı devleti, Ehlibeyt taraftarı olan Safevi
devletini Şii olarak görüyor, ona yakınlık duyan tebaasındaki insanları da “
düşman” olarak algılıyordu. Şiddet ve katliamlara başvurmasının nedeni de
buydu.
Bu katliamların yapılması için Padişah tarafından
eyalet beylerine ve kadılara emir, buyruk ve fermanlar gönderiliyordu. Öğretmen-tarihçi-yazar
Baki Öz, “ ALEVİLİK İLE İLGİLİ OSMANLI BELGELERİ “ isimli eserinde bu belgelerin bir kısmını
yayınlayarak tarihe bir not düştü. Biz de bu yazımızda sayın Baki Öz hocamızın
yayınladığı bu eserde yer alan emir, buyruk, fetva ve fermanlardan bazılarına yer
vermek istedik. Belgeleri okuyanların Alevi- Kızılbaş kitlesinin geçmişte neler yaşadığını daha iyi anlayacaklarını sanıyorum. Bu belgelerden seçtiklerimi hiçbir
ek yapmadan size sunuyorum.
ZÜLKADİR (ELBİSTAN-MARAŞ) BEYLERBEYİNE GÖNDERİLEN
HÜKÜM (EMİR)
İran ile ilişkisi bulunan Rafizileri (Alevi-Kızılbaş)
başka bir nedenle suçlayarak toplayıp öldürün. Yalnız Rafizi olanları hapsedin.
Sonucu da başkente bildirin. (Fermanın bir sureti Halep Beylerbeyine
yollanmıştır) 29 nolu Mühimme Defteri, No 488, yıl 1576.
BOSYAN VE BOZYAN (KULP-HARPUT) BEYİ BEHLÜL BEYE HÜKÜM (EMİR-BUYRUK)
İran ile ilişkisi bulunan Alevilerin gizlice
araştırılması. Bunların bir başka bahaneyle idam edilmeleri (…) 29 Nolu Mühimme
Defteri, No 489, yıl, 1576.
BOZOK (YOZGAT) BEYİ ÇERKEZ BEYE HÜKÜM
Sancağınızda bulunan Rafizilerden İran ile ilişkisi
bulunanların araştırılarak saptanması… Bunların bir başka bahaneyle idam
edilmeleri.. İran ile ilişkisi bulunmayan Alevilerin ise, saptandıktan sonra
Kıbrıs’a sürülmeleri buyruğumdur. Bir sureti Kırşehir beyine, 29 Nolu Mühimme
Defteri, No: 490, yıl, 1576.
BOZOK BEYLERBEYİNE HÜKÜM
Kızılbaşlıkla
suçlanan kişilerin yazıldığı defter suretleri gönderilmişti. Bu kişiler
soruşturulsunlar. Kızılbaşlıkları gerçek ise, idam edilsinler. Lakin, yalnız
ithamla kalmışsa, (Kızılbaşlıkları kanıtlanmamışsa bunlar Kıbrıs’a sürülsün)
Yıl 1577, 30 Nolu Mühimme defteri, No 488.
AMASYA, ÇORUM, ZİLE, TURHAL, İSKİLİP, OSMANCIK,
ARTUKABAD, HÜSEYİNABAD, GÜLEŞ, ORTAPARE, İNEBAZARI, MECİTÖZÜ, KAZABAD, KATAR,
KARAHİSAR-I DEMİRLİ VE HAVSA KADILARINA BUYRUK
Anılan ilçelerden kimi kişiler Kızılbaş olup, dört halifeye
hakaret edip, Müslümanları görünce “ Yezid geldi” demekteymişler. Geceleri
toplanıp eşlerini ve kızlarını da meclislere getirerek birbirlerinin eş ve
kızlarını kullanırlarmış. Namaz, oruç bilmeyip, Ebubekir, Osman ve Ömer
adlarını kullanmazlarmış. Böylece dinsiz oldukları açığa çıkmıştır. … Ahmet
çavuşu onların durumlarını soruşturup yargılasın diye görevlendirdim. ….Haklarında
yüce buyruğumun çıktığı biçimiyle yerine getiresin. (öldüresin demek isteniyor) Amma bu bahane ile kendi
hallerinde olanları sırf çağırıp tutmak için incitme ve gücendirmeyip, zorla
şahitlik ve nisbet ve taassup ile kendi hallerinde olanlara zulüm ve baskı
yapmaktan kesinlikle kaçasın. (Adı geçen çavuşun kardeşi Hasan’a verildi.) 28 b.
992 (M. 1583)
YAVUZ SULTAN SELİM’İN ALEVİ KIRIMI YAPABİLMEK İÇİN
MÜFTÜ HAMZA’DAN ALDIĞI FETVA (1514 ÇALDIRAN SAVAŞI ÖNCESİ)
“ Ey Müslümanlar, bilin ve haberdar olun ki, reisleri
Erdebil oğlu İsmail olan Kızılbaş topluluğu, peygamberimizin şeriatını,
sünnetini, İslam dinini, din ilmini, iyiyi ve doğruyu açıklayan Kur’an’ı küçük
gördüler. Yüce Tanrının yasakladığı günahlara helal gözü ile baktılar. Kutsal
Kur’an’ı, öteki din kitaplarını aşağıladılar. Onları ateşe atarak YAKTILAR.
Hatta kendi mel’un reislerini TANRI yerine koyup, ona secde ettiler. Hz.
Ebubekir’e, Hz. Ömer’e, sövüp, onların halifeliklerini inkar ettiler.
Peygamberimizin eşi Ayşe anamıza iftira ettiler ve sövdüler. Peygamberimizin
şeriatını ve İslam dinini ortadan kaldırmayı düşündüler. Onların burada sözü
edilen ve bunlara benzeyen öteki kötü sözleri ve hareketleri benim ve öteki İslam
dininin alimleri tarafından açıkça bilinmektedir. Bu nedenlerden ötürü şeriat
hükmünün ve kitaplarımızın verdiği haklarla, bu topluluğun KAFİRLER ve DİNSİZLER
topluluğu olduğuna dair fetva verdik. Onlara sempati gösteren, batıl dinlerini
kabul eden ve yardımcı olanlar da KAFİR ve dinsizdirler. Bu gibi kimselerin
topluluğunu dağıtmak bütün Müslümanların görevidir. Bu arada Müslümanlardan ölen
kutsal şehitlerin yeri yüce CENNETTİR. O kafirlerden ölenler ise, hakir olup,
cehennemin dibinde yer tutacaklardır. Bu topluluğun durumu kafirlerin halinden
daha kötüdür. Bu topluluğun kestiği veya gerek şahinle, gerek ok ile, gerekse
köpek ile avladığı hayvanlar MURDARDIR. Onların gerek kendi aralarında, gerekse,
başka topluluklarla yaptıkları evlenmeleri geçerli değildir. Bunlara miras
bırakılmaz. Sadece İslam’ın sultanının, onlara ait kasaba varsa, o kasabanın
bütün insanlarını ÖLDÜRÜP, mallarını, miraslarını, evlatlarını alma hakkı
vardır. Ancak, bu mallar İslam gazileri arasında paylaşılmalıdır. Bu
toplanmadan sonra, onların tövbe ve pişmanlıklarına inanmamalı ve hepsi öldürülmelidir.
Hatta bu şehirlerde onlardan olduğu bilinen veya onlarla birlik olduğu tespit
edilen kimseler ÖLDÜRÜLMELİDİR. Bu türlü
topluluk hem kafir ve imansız hem de
kötülük yapan kimselerdir. Bu iki sebepten onların öldürülmesi VACİPTİR.
Dine yardım edenlere Allah yaedım eder. Müslümana kötülük yapanlara Allah da
kötülük eder. “
"(Not: Bu fetvayı veren Müftü Hamza, Semendire valisinin
yolsuzluklarını araştırmak üzere görevlendirilir. Kur’an üzerine yemin etmesine
rağmen validen elli bin akçe rüşvet alarak yolsuzlukların üstünü kapatır. Bunu öğrenen Yavuz Sultan Selim,
canının bağışlanması karşılığında yukarıdaki fetvayı onaylamasını ister ve o da
kabul eder.)"
Belgelerde yer alan ifadeleri aynen yazımıza aldık.
Şimdilik yorum yapmayacağız. Sadece şunu belirtmekte yarar görüyoruz.
İlahiyatçılara ve din adamlarımıza şunu sormak isteriz: Bu müftünün fetvasını, padişahların
emir ve buyruklarını, Kur’an’a uygun
buluyor musunuz ?
Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
06.11. 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.