21 Eylül 2019 Cumartesi

MAZENDERAN EYALETİNDEKİ EHLİ BEYT MENSUPLARI VE CANBEK AŞİRETİ

MAZENDERAN EYALETİNDEKİ EHLİ BEYT MENSUPLARI VE CANBEK AŞİRETİ

Prof. Dr. Faruk Sümer hocanın  “ OGUZLAR-TÜRKMENLER”  adlı kitabını okurken “ İran’da yaşayan Türkmen asıllı oymaklar ile ilgili listeler” bölümünde İngiliz asıllı seyyah Lady Shell’in  “Mazenderan Oymakları”  kısmında yer alan “ Can Beğlü “ ismi dikkatimi çekti. Seyyah Shell, Türkçe konuşan bu cemaatin elli hane olduğunu belirtmektedir. Bu bilgiden sonra  Can beğlü-Canbek, ya da Osmanlı kayıtlarındaki adıyla Cihanbeyli aşireti ile Mazenderan bölgesi arasındaki bağı merak ettim. Cihanbeyli aşiretinin İmam Rıza ocağı taliplerinden olması bu merakımı daha da artırmıştı. Elde ettiğim bilgilerin özetini size sunmak istedim. Önce, İran’ın Mazenderan eyaletinin kısa bir tarihçesini anlatalım:

MAZENDERAN NERESİ ?

İran İslam Cumhuriyeti’nin otuz bir eyaletinden biri olan Mazenderan eyaleti, Hazar denizinin güneyinde yer almaktadır. İran platosuyla arasında Elburz dağları bulunmaktadır. Elburz dağlarının en yüksek noktası olan  Nehavend (5.610 metre ) Mazenderan sınırları içinde kalmaktadır. Mazenderan’ın batısında Gilan (eski adı Deyleman), kuzey doğusunda Kuzey Horasan, kuzeyinde Hazar denizi, güneyinde ise, Tahran eyaleti yer almaktadır. Nüfusu 2016 sayımına göre, 3.283.582 ‘dir. Amerika Birleşik Devletleri istihbarat örgütü CİA’ye göre, nüfusun yüzde 90’nını yerli halk (Mazenderi) yüzde yedisini Fars kökenli, yüzde üçünü ise Azerbaycan Türkleri oluşturmaktadır.

Mazenderan eyaletinin İslam fetihleri dönemindeki adı Taberistan’dır. “ Taber “  Farsça’da balta demektir. Ormanlık bir bölge olduğu için bölgede yaşayanlar eskiden geçimlerini sağlamak için odun satarlarmış. Türkçeye çevirirsek “ Baltacıların memleketi” anlamına gelmektedir. 15. Yüzyıldan sonra adı  “ Mazenderan” olmuştur. İran’ın portakal ve limon ihtiyacı bu bölgeden karşılanmaktadır. Ayrıca pirinç ekimi ve balıkçılık da yapılmaktadır.

TABERİSTAN’DA EHLİBEYT MENSUPLARI

Taberistan ve Deyleman (Gilan-Deylem bölgesi), İslam ordularına karşı en şiddetli direnç gösteren bölgelerdi. Uzun çarpışmalardan sonra ele geçirildi. Ancak inançlarından asla vaz geçmemişlerdi. Taberistan ve Deylaman bölgesindekilerin büyük çoğunluğu, Mecusi-Zerdüşt dinine mensuptu.

Ehlibeyt mensupları baskı ve zulümler nedeniyle,Gerek Emeviler, gerek Abbasiler döneminde çok sayıda isyan hareketine önderlik yapmışlardı. Emevi iktidarını da Abbasilerle kurdukları ittifak sayesinde yıkmışlardı. Ancak amca çocukları olan Abbasiler de bir süre sonra, Emevilerle aynı politikaları yürürlüğe koydular. Bunun üzerine, Ehlibeyt mensupları onlara karşı da halkın yanında yer alarak isyanlara destek verdiler. Kerbela’dan sonra en büyük ikinci katliam Mekke’ye altı mil uzaklıkta Fah vadisinde Abbasiler döneminde Miladi 786 yılında meydana geldi. Buradaki çatışmada onlarca Ehlibeyt mensubu katledildi. Bu katliamdan iki kişi kurtulabilmişti. Biri Yahya bin Abdullah, diğeri de kardeşi İdris bin Abdullah’tı. Yahya bin Abdullah canlarını kurtarmak için Deyleman bölgesine, İdris bin Abdullah ise, kuzey Afrika’ya kaçtı. İdris bin Abdullah Fas’ta “ İDRİSİLER” devletini kurdu. Yahya bin Abdullah ise, Deyleman, Taberistan ve Horasan’da üç yıl dolaştıktan sonra halifenin yazılı af beyanıyla Mekke’ye döndü. Ancak halife Hadi sözünden durmayarak Yahya bin Abdullah’ı katletti.

Fah katliamından sonra çok sayıda ehlibeyt mensubu halifelik merkezinden uzakta ve denetimi zor olan bölgelere sığındılar. Bunların başında Horasan, Taberistan ve Deyleman geliyordu. Özellikle de Halife Me’mun’un kendisinden sonraki halife olarak 8. İmam Ali Er Rıza’yı ilan etmesi, ancak daha sonra zehirleterek katletmesi bu göçleri daha da artırmıştı. Halife Mütevekkil döneminde Hem Hz. Hüseyin’in, hem de Hz. Hasan’ın torunları bu bölgelere sığınmak zorunda kaldılar. Bunlar arasında 8. İmam Ali Er Rıza’nın çocukları ve torunları da bulunuyordu.

ZEYDİLER ALEVİ DEVLETİ

Göç eden ehlibeyt mensupların çoğu Taberistan-Deylaman sınırında yer alan Rüyan bölgesinin Kelar ve Şalus şehirlerine yerleşmişlerdi. Buradaki itibarları yüksekti. Daha önce islam dinin kabul etmeyen yerli halk ehlibeyt mensupları aracılığı ile gönüllü olarak islam’a geçmeye başladı. Ancak, Abbasi-Ehlibeyt çatışmasında her zaman ehlibeyt tarafını desteklemeyi de kendilerine ilke edindiler. Zira, Abbasileri ortak düşmanları olarak görüyorlardı.

Abbasi halifesi Billah, başarılarından dolayı Bağdat emniyet müdürünü Taberistan’a vali olarak atadı. Vali Tahiri bin Muhammed Abdullah’a, Rüyan bölgesinde büyük arazileri işletme hakkını verdi. Oysa bu araziler Deylaman ve Taberistan halkının en önemli geçim kaynaklarından biriydi. Hayvanlarını bu arazide otlatıyor, yakacaklarını da buradaki ormanlardan elde ediyorlardı. Bu son olay bölge halkını tamamen Abbasi’lerin aleyhine çevirdi. Yerli halktan “ Rüstem oğulları “ adıyla nam salmış olan iki kardeş Muhammed ve Cafer araziyi işletmek için gelen görevlileri zor kullanarak kovdular. Yörenin ileri gelenleri Taberistan ve Horasan’dan kendilerine karşı asker gönderileceğini tahmin ederek Deyleman bölgesindeki tanınmış ailelerden yardım talep ettiler. İstekleri kabul edildi. Ancak bölge halkını tümden kucaklayacak bir lider gerekiyordu. Bunun üzerine, Alevi önderlerden ehlibeyt mensubu Muhammed bin İbrahim’den liderlik yapmasını istediler. O da kendisinin bunu yapabilecek durumda olmadığını, onlara Rey’de (Tahran) bulunan Hasan bin Zeyd’i önerdi. Bir heyetle Hasan Bin Zeyd’e yazılı olarak teklif yapıldı. Teklifi kabul eden Hasan Bin Zeyd hemen yola çıktı. Rüyan’ın en büyük şehri olan Kecur’da coşkuyla karşılandı. Karşılayanlar arasında bölgedeki tüm ehlibeyt mensupları da bulunuyordu. Hasan bin Zeyd Taberistan ve Deyleman’da tanınmış ve ileri gelen tüm ailelere heyetler göndererk destek istedi. Hepsi de olumlu cevap verdi.

Hasan bin Zeyd yeterli desteği sağladıktan sonra, valinin oturduğu Amul şehrine doğru hareket etti. Şehir dışında meydana gelen çatışmalarda Hasan bin Zeyd’in ordusu üstün geldi ve baş şehiri Amul ele geçirildi. Hasan Bin Zeyd Amul’e girdiğinde, şair Harun bin Muhammed şu şiiri okuyordu:

“Allahü Ekber, bütün kötülükler silinip gitti.
Taberistan’ı bir nur aydınlattı.
Hasan bin Zeyd kılıcını çekince,
Zulüm çığırtkanları çekilip gitti. “

Hasan bin Zeyd komutasındaki ordu Abbasi  valisinin gönderdiği orduyu da yenerek Sari kentini de ele geçirdi. Bu olaydan sonra, bölge halkının kendisine olan güvenleri daha da arttı. Takvimler miladi 864 yılını gösterdiğinde Deyleman ve bütün Taberistan Abbasilerin işgalinden kurtarılmıştı. Hasan bin Zeyd devletini ilan ettikten sonra bütün bölge halkına araziler dağıttı. Sulama kanalları açtı. Köylüler imece usulü ile tarım ve hayvancılık yapmaya başladılar. Üretimle birlikte bölgenin  refahı da arttı.

Hasan bin Zeyd’in  Alevi devleti kurmasından sonra, Suriye’den, Hicaz’dan ve Irak’tan üç yüze yakın ehlibeyt mensubu Taberistan’a geldi. Hasan bin Zeyd gelenlere  yetkiler vererek onları şehir ve kaleleri yönetmekle görevlendirdi. Ehibeyt mensuplarının bölgedeki sayısının artması ile birlikte Mecusi dinine mensup yerli halk İslamiyeti daha fazla benimsedi

Hasan Bin Zeyd’in kurduğu alevi devleti altmış dört yıl yaşadı. Miladi 928 yılında Samaniler tarafından yıkıldı. Ancak Zeydi alevi devletinin devamı olan devletler kısa aralıklarla Deylem ve Gilan bölgelerinde  bağımsızlıklarını 16. Yüzyıla kadar devam ettirdiler.

MAZENDERAN VE CANBEK AŞİRETİ

Mazenderan ismi nereden gelmektedir ? Mazen kurmanç dilinde büyük anlamındadır. “ Bıronge mazen” gibi. (büyük kardeş anlamına gelmektedir.) “ Der” hem Farsça’da hem de Kurmanç dilinde kapı demektir. “Mazen-der” birleştirildiğinde “ büyük kapı “ anlamına gelmektedir.  “An “ eki ise, Farsça’da çoğul eki olup, Türkçedeki ler-lar gibidir. Mazenderan “ büyük kapılılar” anlamında bir aidiyeti belirtir. Mazenderan bölgesi Orta Asya ve Horasan bölgesinden batıya gidilen yol üzerindedir. Yani, “batıya açılan büyük kapı” anlamında kullanılmış olabileceği akla gelmektedir.  Bu bizim bir varsayımımızdır. Kesin böyledir diyemiyoruz. Sadece tahminlerde bulunuyoruz. Bunu belirtelim.

Can bek aşireti içinde buna benzer tahminlerde bulunabiliriz. “ Can” hem Türkçede hem de Farsça’da vücut-beden anlamındadır.” Bek” kelimesi ise, hem Kurmanç dilinde hem de Türkçe’de  “sağlam, dayanıklı, kuvvetli “ anlamlarına gelmektedir. Birleştirildiğinde  “dayanıklı vücut”  “ sağlam vücut “ anlamlarını içermektedir. Can beklü denildiğinde ise, “ sağlam vücutlu” “ dayanıklı vücutlu”    ile bir aidiyet belirtilmektedir.

 İngiliz gezgini bayan Lady Shell’in İran’daki Türkmen oymakları içinde Mazenderan eyaletinde “Can beğlü” cemaatine mensup olup Türkçe konuşan 50 hane bulunduğunu yazdığını belirtmiştik. Bayan shell bu sayıyı 19. Yüzyılın ortalarında, yani 1850 ‘den sonra İran’a yaptığı seyahatindeki gezi notlarında belirtmektedir. Hepimizin bildiği gibi yerleşik düzene geçildiğinde, aşiret bağları çözülür, aileler aşiretten koparak değişik yerlere göç edebilirler. Ya da asimile olabilirler. Dolayısıyla bu sayının elli hanenin çok üzerinde olması muhtemeldir.

Gelelim Can bekli aşiretinin Anadolu’ya nasıl geldiği konusuna.  Moğollar, Horasan ve İran’ı istila edince, Harzemşahlar devletine son verdiler. (M. 1231) Mazenderan bölgesi de o tarihte Harzemşahlar’ın hakimiyetindeydi. Harzemşahların prensi Celalettin, babası gibi silik ve korkak biri değildi. Moğollarla son ana kadar savaşmıştı. Hatta, onları Afganistan-Hindistan sınırında yenmişti. Ancak üzerine daha büyük ordular gelince, batıya doğru çekildi. Ve Anadolu’ya kadar geldi. Tarihçiler Dersim bölgesine kadar geldiğini bile yazmaktadırlar.Tahminimize göre bu çekilme sırasında Mazenderan bölgesinde bulunan Can bekli aşiret mensupları da Celalettin Harzemşah’la birlikteydi. (Bu tahminimiz Doç Dr. Muammer Gül ve Buket Yaşa Şahin'in Harzemşahlarla ilgili yazdıkları bilimsel makalelerle de doğrulanmıştır.) Can beklilerle birlikte ehlibeyt mensupları da bulunuyordu. Tunceli’deki İmam Rıza ocağı dedeleri de Pertek kazasına geliş tarihi olarak 13. Yüz yılı belirtmekteler. Dolayısıyla bu bilgi tahminimizi doğrulamaktadır.

Can bekli aşiretinin yerleştiği bölge de Harput sınırları içinde yer alıyordu. 16. Yüzyıldaki Osmanlı kayıtları da Can bekli aşiretin Harput’da olduğunu teyit etmektedir. İmam Rıza ocağına mensup dedelerin bugün hala yaşadıkları Sün  köyü 16. Yüzyılda Harput sancağı sınırları içinde bulunmaktadır. Yine 1838’daki Zile kazasına bağlı Kızılkünbed (Aydıncık) nüfus kayıtlarında da Cihanbeyli aşiretine rastlamaktayız. Dr. Ebubekir Güngör’ün arşivlere dayanarak yazdığı “ Nahiyeyi Kızılkünbed Nüfus defterleri” incelemesinde Cihanbeyli aşireti için ayrı bir bölümde altı köy ve üç mezrada 207 hane 557 nüfus gösterilmektedir. Mezraların içinde bugün Çekerek ilçesine bağlı  olan Kırkdilim köyünün ismi de geçmektedir. Kırkdilim köyü, İmam Rıza ocağına  mensup dedelerin yaşadıkları bir köydür. Aynı sayımda Cihanbeyli aşireti mensuplarının yaşadığı “ Üzümlük “ kışlağında bir şahıs nüfus defterine şöyle yazılmıştır : “ Harputlu Mehmed bin Abdullah, uzun boylu, kır sakallı, yaş 60.”   Bu bilgiler İmam Rıza ocağı ile Cihanbeyli aşireti arasında bir bağ olduğunu doğrulamaktadır. Sivas Kangal ilçesindeki Canbek aşiretinin İmam Rıza ocağına bağlı olması da bunu teyit etmektedir.

Cihanbeyli aşireti konar göçer olduğu için, kışı Halep eyaletindeki kasaba ve köylerde,  Yazı ise, Harput civarındaki yaylalarda geçiriyorlardı. Halep, o tarihlerde Memlukluların hakimiyetindeydi. Türkmenlerin desteği ile Moğolları Suriye topraklarında  durduran da onlardı. Malatya, Urfa, Adıyaman, Antep ve Antakya, Halep eyaletinin kazalarıydı. Konar-göçerler, Erzurum’dan, Şam ovalarına kadar olan bölgede gelip-gidiyorlardı. Çok uzun ve geniş bir bölgeyi kullanıyorlardı.

Cihanbeyli, bir aşiretler federasyonuydu. Bünyesinde çok sayıda aşiret barındırıyordu. Bunlardan bazıları şunlardır: Ömeranlı, Barçikanlı, Herdili, Keleçorlu, Deranlı, Dirzanlı ve Zeyveli.

Makalemizi şimdilik burada bitiriyoruz. Cihanbeyli ile ilgili yeni bilgiler edindiğimizde yazmaya devam edeceğiz.

Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
21.09.2019

*** Dr. Recep Albayrak "İran Türkleri" adlı eserinde Tahran eyaletine bağlı Demavend, Har ve  Mazenderan Vilayetinde "Can beglü"aşiret mensuplarının yaşadığını belirtmektedir. (Sayfa, 249-254)

***Cihanbeyli aşireti ile Harzemşahlar ilişkisi için, "İMAM RIZA OCAĞININ CİHANBEYLİ İLE BAĞLANTISI NEREDEN GELİYOR?" adlı makalemizde daha geniş bilgiler bulunmaktadır.

Kaynaklar:
-Doç.Dr. Hasan Yaşaroğlu, Taberistan Zeydileri
-Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar-Türkmenler
-Hüseyin Yalçın, Alevilik Tarihi
-Diyanet İşleri Başkanlığı Vakfı İslam ansiklopedisi, Taberistan ve Zeydiler
-Anadolu Rum Eyalaeti 387  Numaralı Muhasebe defterleri 1530, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
-998 Numaralı Muhasebeyi Vilayeti Diyarbekir, Arab ve Zülkadriye defteri 937/1530 Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları.
-Dr. Ebubekir Güngör, Kızılkünbed Nüfus defterleri, 1838-1841, Aydıncık Belediyesi yayınları
-Cevdet Türkay, Osmanlı İmparatorluğu'nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler

Ek:
-Harzemşahlar Devleti haritası
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular