11 Kasım 2018 Pazar

HORASAN’DAN ANADOLU’YA NASIL GELDİK ?



HORASAN’DAN  ANADOLU’YA
NASIL GELDİK ?

İnsanlar geçmişlerini hep merak etmişlerdir. Biz Anadolu’ya nereden geldik ? Daha önce bu topraklarda kimler yaşıyordu ? Biz geldikten sonra yerli halka ne oldu ? Ben de yıllarca bu sorulara cevap aradım. Yaptığım araştırmalar sonucunda edindiğim bilgilerin özetini, sizlerle paylaşmak istedim.

Anadolu’nun doğu kısmı hariç, bu bölgede Rumlar (Grekler-Yunan) oturuyordu. Roma devletini kuranlarla akrabaydılar. Zira, Roma devletini kuranlar Anadolu’dan oraya gitmişlerdi. Roma devletinin doğuya doğru genişlemesi nedenyle, ikinci bir başkente ihtiyaç duyuldu. Milattan sonra 4. yüzyılda İmparator Konstantin sur içi dediğimiz bölgede İstanbul şehrini inşa etti. Şehrin inşaasında ve surların yapılmasında kırk bin Ostragot’un (Almanların ataları) çalıştığı Bizans kaynaklarında yer almaktadır.

Dördüncü yüzyılda bu coğrafyada iki süper güç rekabet halindeydi.. Batıda Roma imparatorluğu, doğuda ise, Pers (İranlılar) imparatorluğu bulunuyordu. Bu rekabet nedeniyle aralarında savaş durumu her zaman vardı. Bazen Persler, bazen de Roma’lılar galip geliyordu. İki imparatorluk arasındaki rekabet 7. yüzyılın ortasına kadar devam etti. Hz. Muhammed’in kurduğu İslam devleti Perslerin devleti olan Sasaniler’e (Persler) son verince, bölgedeki rekabet Bizans’la, İslam imparatorluğu arasında başladı. Roma’ya bağlı olan Arap eyaletleri Kartaca, Mısır ve Suriye çok hızlı bir şekilde İslam imparatorluğunun denetimine geçti. Roma, güç kaybetmeye başladı. Ancak Anadolu’yu bırakmıyordu. 8. ve 9. yüzyıllarda Arap orduları Anadolu’nun bir çok yerini işgal etmelerine rağmen, güney doğu’daki bir iki şehir hariç elde tutamamışlardı. Zira Anadolu’daki nüfusun çoğunluğunu Rumlar oluşturuyordu.

9. ve 10. yüzyıllarda Abbasi halifeleri, Anadolu’ya kuzey doğudan başlayarak Akdeniz’e kadar olan bölgelere İran’dan, Horasan’dan ve Deylem bölgelerinden savaşçı kabileleri iskan etmeye başladı. Bu aşiretler öncü-akıncı birlik görevini yerine getiriyordu. Bunlar arasında Oğuz Türkmenleri de bulunuyordu. Bunlarla birlikte din adamları, dervişler ve ehlibeyt mensupları da vardı. Emeviler zamanında çok sayıda ehlibeyt mensubu, baskı ve zulümden kurtulmak için Horasan ve Deylem bölgelerine sığınmışlardı. Horsan’lı Eba Müslim komutasındaki ordu, Emevilerin iktidarına son verince, Yerine Hz. Muhammed’in amca çocukları Abbas oğulları (Abbasiler) halife olmuşlardı. Abbasilerin ilk dönemlerinde Ehlibeyt mensuplarına karşı yumuşak ve hoşgörüye dayanan politikalar izlendi. Ehlibeyt mensupları da Abbasilere destek verdiler. İşte bu dönemde Bizans sınırını oluşturan doğu Anadolu bölgesine  iskan edilen aşiretlerle birlikte, çok sayıda ehlibeyt mensubu da gelmişti.

Anadolu’nun doğusunda hiristiyan dinine mensup Ermeniler yaşıyordu. Yerli halk, yeni gelenlerin baskı ve saldırılarından bıkmıştı. Bizans imparatorluğu, buradaki halkı daha içerlere doğru iskan etmek zorında kaldı. Ermenilerin boşalttığı yerlere Horasan, Deylem bölgelerinden getirilen aşiretler iskan edildi. Böylece, bölge islamlaştırılarak fetih politikası izlendi.

11. yüzyılda Gazneliler’i yenen Oğuz Türkmenleri İran’da “İran Selçuklu devleti” ni kurdular. Abbasi halifesine bağlı orduların komutanlığı da Türklerin eline geçmişti. Halifeliğin gücü ve yetkisi kalmamıştı. Dolayısıyla, Bizansla rekabet edebilecek güç Selçuklulardı. Bunu gören Bizans imparatoru Romen Diyojens, Selçuklulara karşı hareket etme kararı aldı. Ülkesini Selçuklu tehlikesinden uzaklaştırmak istiyordu. 1071 yılında Ordusuyla birlikte Malazgirt’e geldi. İmparator Diyojens, burada yapılan savaşta Türk sultanı Alparslan’a yenildi ve esir düştü. Ordusu dağıldı, fidye karşılığı serbest bırakıldı. İstanbul’a döndüğünde gözlerine mil çekilerek zindana atıldı ve orada öldü.

Malazgirt zaferinden sonra, Türklerin Anadolu’ya girşini engelleyecek bir güç kalmamıştı. Türkmen boyları doğu’dan ve güneyden Anadolu’ya yayıldılar. Dervişler de bu aşiretlerle birlikte gittikleri bölgelerde zaviyeler, tekkeler, dergahlar kurarak Anadolu’nun islamlaşmasına katkıda bulundular. Yerli halktan da destek buldular. Zira, Bizans yönetimi  hiristiyanlığın farklı mezheplerine baskı yapıyordu. Dervişlerin hoşgörülü anlayışı ve paylaşımcılığı onları etkilemişti. Yerli halkın bir kısmı da islamı kabul etti. Ve yeni gelenlerle kaynaştılar.

Anadolu’ya gelen her bir boy ve aşiret kendi beyliklerini kurdu. Danişmendliler, Osmanlı beylliği, Karesi, Saruhan, Menteşoğulları beyliği gibi. Hepsi Konya’daki Selçuklu sultanının egemenliğini tanımasına rağmen, bağımsız hareket edebiliyorlardı.

13. yüzyıl başlarında Moğolların önce, Harzemşahlıları, arkasından da Kösedağı savaşında Anadolu Selçuklu devletine son vermesiyle, yaklaşık elli yıl süren bir istikrarsızlık yaşandı. 13. yüzyılın sonunda Anadolu’da öne çıkan Osmanlı beyliği oldu. Osmanlı beyliği önce batıdaki beylikleri, daha sonra da doğudaki beylikleri egemenliği altına aldı.

Bölgemize gelecek olursak, Amasya, Tokat, Çorum, Yozgat ve Sivas vilayetleri Alparslan’ın komutanlarından Melik Ahmet Gazi (Danişmend Gazi) tarafından 1075 yılında fethedilmişti. Bölgemiz, 12. yüzyılda Selçukluların, Moğol istilası sırasında Eratna, 1396 yılından sonra da Osmanlı beyliğinin denetimine geçti. Bu bölgeye ilk yerleşenler de Danişmendli, Mamalu ve Beğdilli aşiretlerine mensup kabilelerdi. Anılan aşiretlerin hepsi de “Bozulus”a tabiydiler. Kendilerine “Türkman” deniliyordu. Oğuzların müslümanlığı ilk kabul edenlerine “Türkman” eski inançlarını devam ettirenlere de “Türk-terk” deniliyordu.

Moğolların Horasan ve İran’ı istila etmesinden sonra, Anadolu’ya göçler hız kazandı. Sayıları milyonlarla ifade ediliyordu. Bu göçlerden sonra Anadolu’daki nüfus dengesi Bizansın aleyhine değişti. Yerli halk azınlığa düştü. Göçerler geldikçe, yerli halk da batıya taşınıyordu. Kalanların bir kısmı ise, din değiştirip müslüman oluyordu. Üç yüz yıl sonra, Bizans toprakları İstanbul ile sınırlandı. Ve son darbeyi de 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet indirdi. İki bin yıl süren Roma imparatorluğu böylece son buldu.

Peki, bu topraklarda yaşayan Rum ve Ermenilere ne oldu ? Bir kısmı kendi kimlikleriyle yaşamaya devam ediyor. Ama Maalesef çok az sayıdalar. Ermeni Taşnak ve Hınçak partilernin birinci dünya savaşında Rus ordularının yanında yer alması, Ermeni halkının Suriye eyaletine sürgün (Tehcir) edilmesine neden oldu. Rumlar ise, 1925 yılında Yunanistan’daki Türklerle mübadele edildi. Ve Anadolumuzdan ayrıldılar. Gönül isterdi ki, hep bir arada olalım. Ama olmadı. Birlikte olsaydık kanaatimce Türkiye bugün çok daha iyi bir noktada olurdu. Buradan eski komşularımızın torunlarına selam ve sevgilerimizi iletiyoruz. Bu toprakları bizlere vatan yapanları da hürmetle anıyoruz.

Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
10.11.2018.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular