KUR’AN’DA MEŞRU SAVUNMA DIŞINDA ADAM ÖLDÜRMEK VAR MI ?
Doksanlı yıllardan beri batılı basın yayın organları ve entelektüelleri İslam dinini “terörizm” ile eşdeğer tutan kampanyalar yürütmektedirler. Bu propagandalarına malzeme olarak da kendi istihbarat örgütlerinin kurup yönlendirdiği terör örgütlerinin eylemlerini göstermektedirler. Bu örgütler aracılığı ile İslam coğrafyasını kana buladılar. Kardeşi kardeşe kırdırdılar.
Emperyalistlerin amacı nedir? İslam ülkeleri bu saldırıları neden engelleyemiyor?
Konumuzun daha iyi anlaşılması için bu örgütlerin ne zaman ve nasıl kurulduğunu kısaca özetlememiz gerekiyor.
Sovyetler Birliğinin 1979 yılında Afganistan’ı işgal etmesinden sonra ABD, İslami grupları Sovyetlere karşı silahlandırıp destekledi. Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesinden sonra bu örgütlerin içinde yer alan yabancılar ülkelerine döndüler. ABD'nin istihbarat örgütü CİA'nin elemanları bu militanlardan adam devşirerek İslam ülkelerinde bunlara örgütler kurdurdular. El Kaide, İşid, Boko Haram gibi terör örgütleri bu tarihten sonra ortaya çıktı. Bu örgütler, Irak’ta, Suriye’de ve Libya’da vahşice katliamlar yaptılar. Eylemlerini de “İslam” ve “Din” adına yaptıklarını açıkladılar. Batı basını da bu militanların kafa kesen videolarını yayınlandılar. Videoları izleyenler, İslam dinine mensup olanları kafa kesen, canlı bomba patlatan kişiler olarak algıladı. Böylece, İslam ülkeleri ve Müslümanlar hedef tahtasına konuldu.
Katliamlar yapan bu örgütler eylemlerinin dayanağı olarak Ku’an’ı Kerim’i gösteriyorlardı. Peki, din adına katliamlar yapan bu örgütlerin kendilerine dayanak yaptığı Kur’an’ı Kerim’de adam öldürme konusunda ne deniliyor? Din de baskı ve zorlama var mı? Önce konu ile ilgili ayetleri verelim. Sonra da yorumumuzu yapalım.
FURKAN SURESİ: 68. Ayet: “Onlar Allah’ın yanında başka bir tanrı tutup ona tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı cana HAKSIZ YERE KIYMAZLAR.”
ENAM SURESİ: 151. Ayet: “Haklı olmadıkça cana kıymayın. Allah bunu size HARAM etmiştir.”
BAKARA SURESİ: 190. Ayet: “Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Aşırı gitmeyin. Zulmetmeyin. Şüphe yok ki, Allah ZULMEDENLERİ sevmez.”
194. Ayet: Hürmetler karşılıklıdır. Şu halde size kim tecavüz ederse, onun tecavüz ettiği gibi ona saldırın. “
216. Ayet: “Savaş hoşlanmadığınız halde, size farz kılındı. Bazı şeyler vardır ki, hoşlanmazsınız. Fakat hayırlıdır. Bazı şeyler de vardır hoşlanırsınız. Fakat kötülüğünüzedir.”
MAİDE SURESİ: 32. Ayet: “Bu yüzden İsrailoğulları’na şu hükmü yazdık. Kim cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamış bir kimseyi öldürürse, bütün insanları ÖLDÜRMÜŞ gibi olur. Kim birisini ölümden kurtarırsa bütün insanları KURTARMIŞ gibi olur. “
Dinde baskı ve zorlamanın olmadığını belirten ayetler de şunlardır:
GAŞİYE SURESİ: 21 VE 22. Ayet: “Ey Muhammed! Artık sen onlara öğüt ver. Şüphe yok ki, sen ancak bir öğüt vericisin. Sen onların üzerinde bir BEKÇİ veya gözetleyici değilsin.”
ŞURA SURESİ: 48. Ayet: “Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, biz seni onlara bir BEKÇİ göndermedik. Sana ait olan görev sadece tebliğdir.”
BAKARA SURESİ: 256. Ayet: “Dinde BASKI ve ZORLAMA yoktur.”
İSRA SURESİ: 54. Ayet: “...Ey Muhammed! Biz seni onların üstüne VEKİL göndermedik.”
Ayetler dikkatle incelendiğinde, haksız adam öldürmenin yasaklandığı, savaşlarda düşmana “aşırılık yapmayın” “zulmetmeyin” “savaştan hoşlanılmadığı” “dinde baskı ve zorlamanın” olmadığı belirtilmektedir. Bu ayetlerin neresinde terörü ve katliamı onaylayan cümleler var? Batılı ajanlar, ayetlerdeki bazı kelimeleri cümlelerden kopartıp, terör örgütlerine malzeme olarak sunmaktadırlar. Dini bilmeyen gençleri avlayarak, kendilerine eleman devşirmektedirler. Yani, bir taşla iki değil, birkaç kuş avlamış olmaktadırlar. Ama, maalesef bunu yaparlarken kendileri ile iş birliği yapan İslam coğrafyasındaki iktidarları da kullanmaktadırlar. Hatta İslam coğrafyasını kana bulayan terör örgütlerine yaptıkları para ve silah desteğini de yine bu işbirlikçi iktidarlardan sağlamaktadırlar.
Hz. Muhammed, Müslümanları Mekke’den çıkaran, Medine’ye saldırılar düzenleyenlere karşı kendilerini savunmasınlar mı? Kendilerini öldürmek için gelenlere kafalarını mı uzatsalardı? Bugünkü hukuk anlayışında bile “meşru savunma” hak değil mi? İşte ayetler de bunlar anlatılmaktadır. Hz. Muhammed’in bütün savaşları meşru savunma temellidir. Saldıranlar hep Mekke'li müşrikler ve onlara destek veren kabilelerdir.
O halde, Kur’an’da adam öldürme ve savaş konusunda ayetler gayet açık ve netken, nasıl oluyor da İslam dini terörizmle eşdeğer olarak sunuluyor. Bunda bir art niyet yok mu? Elbette ki amaç başkadır. Küresel güçler, İslam ülkelerini dünya kamuoyunda düşman gibi göstererek, o ülkelerin doğal kaynaklarına el koymak için yaptıkları katliam ve zulümlere meşruluk kazandırmak istemektedirler. Terör örgütlerini organize etmelerinin esas nedeni de budur. Bu algı operasyonlarına maalesef ülkemizdeki bazı “aydın” çevreler de katkı sunmaktadır. Bunlar, İslam dinini ve kültürünü araştırma, inceleme zahmetine katlanmadan batılıların angaje ettiklerini tekrarlamaktan başka bir şey yapmıyorlar. Oysa, İslam tarihini ve kaynaklarını araştırıp dinde “adam öldürmenin” ve “Katliam yapmanın” bulunmadığını, İslam’ın bir barış dini olduğunu anlatamazlar mı? Bunu yapsalar hem emperyalistlerin algıları yıkılacak hem de ülkemizdeki gençlerin bu tür terör örgütlerine katılmaları engellenmiş olacaktır.
Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlıkları da üzerilerine düşenleri yapamamaktadırlar. Görevlerini yapmış olsaydılar; Selefi-Vahabi terör örgütleri İslam coğrafyasında yaşam alanı bulabilir miydi? Siz hiç Diyanet İşleri Başkanlıklarının bu terör örgütlerine karşı bir açıklama, bir kınama ya da bilgilendirici bir değerlendirme yaptıklarını duydunuz mu? Oysa, bu Selefi-Vahabi terör örgütlerine karşı fikir mücadelesi verilmeden, emperyalistlerle mücadeleden başarı elde edilemez. İslam coğrafyasının din adamlarının önünde duran en büyük görev bu olmalıdır. İslam coğrafyası ancak bir aydınlanma hareketi ile bu belalardan kurtulabilir. Bunu başlatacak olan da aydın din adamlarıdır.
Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
29.08.2018.
*Kur’an ayetleri Milliyet gazetesinin 1982 yılında din ve dil uzmanlarına hazırlattığı Türkçe çevirisinden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.