İslam dinine mensup ülkelerde din eğitimİ, aradan bin dört yüz yıl geçmesine rağmen, hala Arapça ile yapılmaktadır. Öyle bir anlayış yerleştirilmiş ki, sanki Arapça “kutsal” bir dil, o dilin dışında kalan dillerle İslam dinini öğrenmek ve ibadetleri yerine getirmek geçerli değildir. Bu anlayış, neredeyse bir tabu olmuş, onu kaldırmak dine aykırıymış gibi bir algı oluşturulmuş. Peki, İslam dininin kaynağı olan Kur’an’ı Kerim’de, ana dilde din eğitimi için ne deniliyor ? Bu konuyu Kur’an’da yer alan ayetlerle açıklamaya çalışacağız.
Kur’an’ı
Kerim, Hicaz bölgesindeki Arap toplumuna Hz. Muhammed aracılığı
ile, Arapça olarak indirilmişti. Kur’an’ın Arapça olmasının
nedeni, bölgede yaşayanların konuştuğu dilin Arapça olmasından
geliyordu. Bu, ayetlerde şöyle açıklanmaktadır:
İBRAHİM
SURESİ: 4. Ayet: “ Her peygamberi apaçık anlatabilmesi için,
kendi milletinin diliyle gönderdik.”
YUSUF
SURESİ: 2. Ayet: “ Biz onu anlayasınız diye Arapça okunmak
üzere gönderdik.”
FUSSİLET
SURESİ: 44. Ayet: “ Biz bu Kur’an’ı yabancı bir dille
meydana koysaydık, “Ayetleri açıklamak gerekmez miydi ? Bir
Arap’a yabancı bir dille söylenir mi ?” diyeceklerdi.
Ayetlerden
de anlaşılacağı gibi, Kur’an’ın okunup ders çıkarılması
ve öğüt alınması için, Hicaz’daki Arap toplumuna konuştukları
ana
dili
olan Arapça ile gönderilmiştir. Yani amaç, Kur’an’ın okunup,
anlaşılmasıdır. O halde, Arapça bilmeyen toplumların da
Kur’an’ı kendi dillerinde öğrenmesi ve ibadetlerini de ana
dilleriyle yapması gerekmiyor mu ?
İslam
dininin öğrenilmesinde neden Arapça dilinde ısrar ediliyor ? Bunun
gerekçesi nedir ? Bizim yorumumuz, din üzerinde çıkarı bnulunan
ve dini kendi tekelinde tutmak isteyenlerin, halkın dini öğrenmesinin istenmemesidir. Çünkü, halk dinini kendi diliyle
öğrendikten sonra, aracılara gerek kalmayacaktır. Dolayısıyla,
aracıların da din üzerinde elde ettikleri “dokunulmazlık” ve
“kutsallık” zırhı son bulacaktır. Sonuçta,
menfaatleri bitecek ve istismar edecekleri bir alanı kaybetmiş
olacaklardır. İtiraz ettikleri ve kabul etmedikleri esas nokta
budur. Yoksa, onlar da dinin anlaşılması için, bütün
milletlerin ana dilleriyle öğrenilmesi gerektiğini çok iyi
biliyorlar. Dev bütçelere sahip Diayanet İşleri Başkanlığını
yöneten koskoca profesörler bunu bilmez mi ? Elbette ki biliyorlar.
Ancak, mevkilerini ve kariyerlerini riske atmak istemiyorlar. Eğer
görevlerini hakkıyla yapmış olsalardı, ortalıkta bu kadar
cemaat ve tarikat olur muydu ? FETÖ, İŞİD gibi terör örgütleri
“ İslam” ve “din” adına masum insanları kandırıp,
küresel güçlerin menfaatleri doğrultusunda kullanabilir miydi ?
Hatalarını kabul
etmedikleri gibi, bir de
utanmadan Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyeti suçluyorlar. Yok
efendim, “Cumhuriyet dindarlara baskı yapmış, insanlar da bu
nedenle, tarikat ve cemaatlere yönelmiş.” Cumhuriyet ne yapmış
? Kur’an’ı Kerim’i bin
yıl sonra Türkçeye çevirmiş, ezanın anlaşılması için,
Türkçe ile okunmasını sağlamış.( 1932-1950 arasında ezan
Türkçe okundu) Bunun neresi dine aykırı ? Camiilerde namaz
kılınmasını mı engellemiş ? Oruç tutulmasını mı yasaklamış
? Halkın dini doğru öğrenmesi için İslam Enstitüleri açmış,
Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuş. Yunan işgalinde yıkılan,
hasar gören camiilerin onarılması için bütçeye ödenek koyup
yaptırmış. Bütün bu harcamalar devletin arşivinde mevcut. Neden
yalan söylenip, iftira ediliyor ? Yalan ve iftira, İslam dininde
haram değil mi ?
Sonuç
olarak, İslam dininde ruhban (din adamı sınıfı) sınıfı yoktur.
Ancak, egemenler ve onların denetiminde olan sözde “din”
adamları (yönetici durumunda olanlar) ortak çıkarlar
doğrultusunda birleşip, insanların gerçek dini öğrenmelerine ve
gelişmelerine set çekmişlerdir. İslam ülkelerinin halkları bunların kurduğu
barikatları yıkmadan özgür olamazlar ve bilimsel gelişmeleri
yakalayamazlar. Bu barikatları yıktıklarında, gelişmiş ve
kalkınmış ülkeler kategorisine dahil olacaklardır. Ve yeniden
insanlığın gelişimine katkı sunmaya devam edeceklerdir.
Saygılarımla.
Hamdullah
Dedeoğlu
28.08.2018
*
Kur’an ayetleri, Milliyet gazetesinin 1982 yılında dil ve din
uzmanlarına hazırlattığı Türkçe çevirisinden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.