28 Ağustos 2018 Salı

İSLAM DİNİNİ ARAPÇA DIŞINDA BİR DİLLE ÖĞRENMEK VE İBADET ETMEK kUR'AN'A UYGUN MU ?

İSLAM  DİNİNİ ARAPÇA  DIŞINDA BİR DİLLE  ÖĞRENMEK VE İBADET ETMEK KUR’AN’A  UYGUN MU ?

İslam dinine mensup ülkelerde din eğitimİ, aradan bin dört yüz yıl geçmesine rağmen, hala Arapça ile yapılmaktadır. Öyle bir anlayış yerleştirilmiş ki, sanki Arapça “kutsal” bir dil, o dilin dışında kalan dillerle İslam dinini öğrenmek ve ibadetleri yerine getirmek geçerli değildir. Bu anlayış, neredeyse bir tabu olmuş, onu kaldırmak dine aykırıymış gibi bir algı oluşturulmuş. Peki, İslam dininin kaynağı olan Kur’an’ı Kerim’de, ana dilde din eğitimi için ne deniliyor ? Bu konuyu Kur’an’da yer alan ayetlerle açıklamaya çalışacağız.

Kur’an’ı Kerim, Hicaz bölgesindeki Arap toplumuna Hz. Muhammed aracılığı ile, Arapça olarak indirilmişti. Kur’an’ın Arapça olmasının nedeni, bölgede yaşayanların konuştuğu dilin Arapça olmasından geliyordu. Bu, ayetlerde şöyle açıklanmaktadır:

İBRAHİM SURESİ: 4. Ayet: “ Her peygamberi apaçık anlatabilmesi için, kendi milletinin diliyle gönderdik.”

YUSUF SURESİ: 2. Ayet: “ Biz onu anlayasınız diye Arapça okunmak üzere gönderdik.”

FUSSİLET SURESİ: 44. Ayet: “ Biz bu Kur’an’ı yabancı bir dille meydana koysaydık, “Ayetleri açıklamak gerekmez miydi ? Bir Arap’a yabancı bir dille söylenir mi ?” diyeceklerdi.

Ayetlerden de anlaşılacağı gibi, Kur’an’ın okunup ders çıkarılması ve öğüt alınması için,  Hicaz’daki Arap toplumuna konuştukları ana dili olan Arapça ile gönderilmiştir. Yani amaç, Kur’an’ın okunup, anlaşılmasıdır. O halde, Arapça bilmeyen toplumların da Kur’an’ı kendi dillerinde öğrenmesi ve ibadetlerini de ana dilleriyle yapması gerekmiyor mu ?

İslam dininin öğrenilmesinde neden Arapça dilinde ısrar ediliyor ? Bunun gerekçesi nedir ? Bizim yorumumuz, din üzerinde çıkarı bnulunan ve dini kendi tekelinde tutmak isteyenlerin, halkın dini öğrenmesinin istenmemesidir. Çünkü, halk dinini kendi diliyle öğrendikten sonra, aracılara gerek kalmayacaktır. Dolayısıyla, aracıların da din üzerinde elde ettikleri “dokunulmazlık” ve “kutsallık” zırhı son bulacaktır. Sonuçta, menfaatleri bitecek ve istismar edecekleri bir alanı kaybetmiş olacaklardır. İtiraz ettikleri ve kabul etmedikleri esas nokta budur. Yoksa, onlar da dinin anlaşılması için, bütün milletlerin ana dilleriyle öğrenilmesi gerektiğini çok iyi biliyorlar. Dev bütçelere sahip Diayanet İşleri Başkanlığını yöneten koskoca profesörler bunu bilmez mi ? Elbette ki biliyorlar. Ancak, mevkilerini ve kariyerlerini riske atmak istemiyorlar. Eğer görevlerini hakkıyla yapmış olsalardı, ortalıkta bu kadar cemaat ve tarikat olur muydu ? FETÖ, İŞİD gibi terör örgütleri “ İslam” ve “din” adına masum insanları kandırıp, küresel güçlerin menfaatleri doğrultusunda kullanabilir miydi ? Hatalarını kabul etmedikleri gibi, bir de utanmadan Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyeti suçluyorlar. Yok efendim, “Cumhuriyet dindarlara baskı yapmış, insanlar da bu nedenle, tarikat ve cemaatlere yönelmiş.” Cumhuriyet ne yapmış ? Kur’an’ı Kerim’i bin yıl sonra Türkçeye çevirmiş, ezanın anlaşılması için, Türkçe ile okunmasını sağlamış.( 1932-1950 arasında ezan Türkçe okundu) Bunun neresi dine aykırı ? Camiilerde namaz kılınmasını mı engellemiş ? Oruç tutulmasını mı yasaklamış ? Halkın dini doğru öğrenmesi için İslam Enstitüleri açmış, Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuş. Yunan işgalinde yıkılan, hasar gören camiilerin onarılması için bütçeye ödenek koyup yaptırmış. Bütün bu harcamalar devletin arşivinde mevcut. Neden yalan söylenip, iftira ediliyor ? Yalan ve iftira, İslam dininde haram değil mi ?

Sonuç olarak, İslam dininde ruhban (din adamı sınıfı) sınıfı yoktur. Ancak, egemenler ve onların denetiminde olan sözde “din” adamları (yönetici durumunda olanlar) ortak çıkarlar doğrultusunda birleşip, insanların gerçek dini öğrenmelerine ve gelişmelerine set çekmişlerdir. İslam ülkelerinin halkları bunların kurduğu barikatları yıkmadan özgür olamazlar ve bilimsel gelişmeleri yakalayamazlar. Bu barikatları yıktıklarında, gelişmiş ve kalkınmış ülkeler kategorisine dahil olacaklardır. Ve yeniden insanlığın gelişimine katkı sunmaya devam edeceklerdir.

Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
28.08.2018

* Kur’an ayetleri, Milliyet gazetesinin 1982 yılında dil ve din uzmanlarına hazırlattığı Türkçe çevirisinden alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular