Anadolu’daki
Alevi dedelerinin kökeni nereden geliyor ? Soyları gerçekten Ehli
Beyt’e mi dayanıyor ? Bu makalemizde bu konuya açıklık
getirmeye çalışacağız.
Konu
ile ilgili olarak, üç ayrı görüş bulunmaktadır ;
1.
Görüş: Alevi dedelerinin temeli ve soyu Türklerin eski dini olan
Şamanizme ve onun din adamları olan Şamanlara dayanmaktadır.
(Türkçü-Milliyetçi görüş) Dolayısıyla, Dedeler Şamanların
görevini devam ettirmektedirler.
2.
Görüş : Dedeler, Hakanlar ve sultanlar tarafından, özellikle
göçebe toplumları kontrol etmek amacıyla atanan kimselerdir.
Dolayısıyla, yöneticiler tarafından görevlendirilmişlerdir.
Soylarının Ehli Beyt’le ilgisi yoktur.
3.
Görüş : Alevi dedelerinin Soyu gerçekten Ehli Beyt’en
gelmekteddir. Her ocağın kökeni, bir Ehli Beyt üyesine
dayanmaktadır.
Bize
göre, birinci ve ikinci görüşü ileri sürenlerin iddiaları, Türklerin eski
inancı olan Şamanizm'den gelen bazı gelenek ve inançların
alevi topluluklarında görülmesinden kaynaklanmaktadır.
Anadolu’daki Alevi nüfusun büyük çoğunluğu Türkmenlere ve
yörüklere dayanmaktadır. Bu toplulukların eski adet ve
inançlarının bir kısmını devam ettirmeleri gayet doğaldır.
Zira, toplumlar yeni bir dini benimseler dahi, eski inançlarının
tümünü terk etmezler. Bu, bütün toplumlarda böyle olmuştur.
Ancak, dedelik kurumunun ve bağlı olduğu ocağın Ehli Beyt’e
dayanan secereleri bulunmaktadır. Tarihsel olarak da incelediğimizde soy ağaçlarının Ehli Beyt’e dayandığını görmekteyiz.
Zira, 8. ve 9. yüz yıldan itibaren, Emevi ve Abbasi zulumünden ve
katliamlarında kurtulmak için İran’a, Horasan’a, Deylem’e ve
Gilan bölgelerine çok sayıda Ehli Beyt mensubunun sığındığını
biliyoruz. Hatta, M. 864 yılında, Hz. Hasan’ın torunlarından Hasan
Bin Zeyd’in 64 yıl yaşayan bir alevi devlet kurduğunu biliyoruz.
Tarihçiler, Deylem Alevi Zeydi devletinin kurulmasından sonra,
Suriye, Irak ve Hicaz’dan yüzlerce Ehli Beyt mensubunun İran ve
orta Asya’ya yerleştiğini belirtmekteler. Ehli Beyt mensupları
gittikleri bölgelere islamiyeti, anlatarak, ikna ederek kabul
ettirdiler. Bu toplulukların içinde, Türkmenler, Farslılar,
Deylemliler de bulunuyordu. Hem Emevi, hem de Abbasi orduları
bölgeyi çok kanlı savaşlardan sonra ele geçirebilmişlerdi. Buna
rağmen, nüfusun önemli bir kesimi, hala eski inançları olan
Zerdüştlük’ten, Şamanizm'den vaz geçmemişti. Bu toplulukların Ehli Beyt’e
sahip çıkmasının bir diğer nedeni de, Arap ordularına karşı
kendilerini savunma refleksinin yanında, zulüme uğrayanlara yardım
etme duygusudur. Bu yüzden, aralarında güçlü bağlar kurulmuştu.
BİZANS-ABBASİ
ÇATIŞMALARI
İslam
dininin 7. yüzyılda ortaya çıkmasından sonra, Roma (Bizans)
imparatotluğunun denetiminde bulunan Arap bölgeleri olan Suriye,
Mısır ve Kuzey Afrika çok hızlı bir şekilde, İslam ordularının
eline geçti. Bizans imparatorluğunun doğudakii rakibi artık
Sasani devleti değil, İslam imparatorluğu olmuştu. Sasani
imparatorluğuna Hz. Ömer zamanında son verilmişti. (M. 642)
Emeviler ve Abbasiler döneminde Bizans imparatorluğu arasında
bölgeyi konrol etme ve ele geçirme savaşları devam etti. 9. ve
10. yüzyılda Abbasiler döneminde (özellikle Büveyhilerin halife
üzerinde etkin olduğu dönemde, (M. 945-1055) Bizans sınırını
oluşturan doğu Anadolu bölgesine savaşçı olan Deylem, Gilan,
Taberistan, Horasan bölgesinden aşiretler yerleştirildi. O bölge
o zaman Bizanslılara bağlı Armeniakon (Ermenistan) eyaleti diye geçiyordu. Bölge sık sık el değiştiriyordu. ( Ek; 6. ve
10. yüzyıl arasındaki Bizans topraklarını gösteren haritalar)
(Birinci harita, Bizans İmparatorluğunun 9. ve 10. yüzyıldaki sınırlarını göstermektedir. İşte bu yüz yıllarda, Horasan, Deylem bölgelerinde getirilen aşiretlerin yerleştiği sınır bölgesi burasıdır ve bir yay şeklindedir. İkinci haritada ise, Bizans İmparatorluğunun 6. yüzyıldaki eyaletleri görülmektedir. Harita yakından incelendiğinde, Oriens Genel valiliğine bağlı olarak gösterilen dört ARMANİA (ERMENİSTAN) bölgesinin de aynı sınır hattında yer aldığını görmekteyiz. ( 39-40-41-42 Nolu vilayetler) Alevi dedelerinin ilk yerleştikleri bölge de burasıdır. Bugünkü dede ocaklarının bulunduğu bölgeler de bunu göstermektedir. Örneğin; Malatya, Erzincan, Tunceli gibi illerin dede ocaklarının merkezi olması bunu doğrulamaktadır.
Birinci haritada Hazar denizinin güneyinde yer alan " ALEVİLER" devleti Büveyhi'lerin kurduğu devlettir. Kuzey Afrika'da " İDRİSİLER" olarak yer alan devlet ise, Hz. HASAN'ın torunlarından İdris bin Abdullah'ın kurmuş olduğu devlettir. Haritalar, Bizans Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. JOHN HALDON'un BİZANS TARİH ATLASI kitabından alınmıştır. )
Bizans sınırına yerleştirilen aşiret ve kabilelerle birlikte, Ehli Beyt mensupları da bölgeye geldi. Çünkü, o aşiretleri müslümanlaştıranlar Ehli Beyt mensuplarıydı. Dolayısıyla, kabile ve aşiretler islam dinini kendilerine öğretenleri de beraberinde getirmişlerdi. İşte, Anadolu’daki Alevi dedelerinin atalarının bir kısmı bu dönemde Anadolu’ya gelenlerdi. (Anadolu Rum erenleri) Diğer bir kısmı da, Moğol istilasından kaçanlarla birlikte Anadolu’ya yerleşenlerdir. (M.1200-1250 arası) Örneğin, Hacı Bektaş Veli bu dönemde gelmişti. (Horasan erenleri)
Ehlibeyt mensuplarının Anadolu'ya aşiretlerle birlikte geldiklerini iki örnekle belgeleyebiliriz. Birinci örnek; 1530 tarihli 387 nolu Anadolu Rum eyaleti defterinde vergiden muaf 225 Ehlibeyt mensubu yer almaktadır. İkinci örnek; Şam sancağına ait 1535 tarihli 401 nolu defterde yine aynı şekilde vergiden muaf 12 Ehlibeyt mensubu bulunmaktadır.
Ehli
Beyt mensupları ayrı ayrı ocaklar şeklinde örgütlenerek,
kendilerine bağlı olan toplulukların dini eğitimlerini aralarında
paylaştılar. Topluluklar nereye gitmişse, dedeler de onlarla
birlikte göç ettiler. Bugün Anadolu’da sayıları iki yüzün üzerinde
ocak bulunmaktadır. Bu ocaklardan bazılarının şeceresi
şöyledir:
AĞU
İÇEN OCAĞI: Soyları, İmam Zeynel Abidin’in oğullarından olan
Şehit Zeyd’e dayanmaktadır.
BABA
MANSUR OCAĞI: Soyları 9. İmam Muhammed Taki’ye dayanmaktadır.
KUREYŞANLILAR
OCAĞI: Seyyid Hacı Kureyşan’ın soyu 7. İmam Musa Kazım’a
dayanmaktadır.
İMAM
RIZA’LILAR OCAĞI: Soyları 8. İmam Rıza’ya dayanmaktadır.
Şüphesiz
diğer ocak dedelerinin soyu da yine bir Ehli Beyt mensubuna
dayanmaktadır. Böyle olmasaydı, yüz yıllardır devam eden
inançları ve dede ocakları bugüne kadar ayakta
kalabilir miydi ?
Saygılarımla.
Hamdullah
Dedeoğlu
03.
06. 2018
Kaynaklar:
--Hüseyin
Yalçın, Alevilik Tarihi, Karahan Kitabevi
--John
Haldon, Bizans Tarih Atlası, Alfa Tarih yayınları
--Alevi
Devletleri, Muharrem Uçan, Can yayınları
--Doç.
Dr. Hasan Yaşaroğlu, Taberistan Zeydileri
--Türk
Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma dergisi,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.