İslam dini hangi
şartlarda doğdu ? Nasıl yayıldı ? Bugünkü sözde “İslamcı
“ larla gerçek İslam arasındaki fark nedir ?
Yukarıdaki sorulara
net ve doğru cevaplar verdiğimizde, sahte olanı, gerçek olandan
ayırmak çok kolay olacaktır.
Birinci sorudan
başlarsak, altıncı yüzyılda, Hicaz bölgesinde üretilen mal ile
ihtiyaç duyulan mal arasında, bir dengesizlik vardı. Üretilen mal ve
yiyecekler bu coğrafyada yaşayan insanların ihtiyaçlarını
karşılamaktan çok uzaktı. Bölgenin büyük çoğunluğu çöl
olduğu için, çok az alanda tarım yapılıyordu. Hayvancılık
için ise, yeterli yeşil alan bulunmuyordu.
Bölgede en hızlı
gelişen ve diğerlerine göre gelir seviyesi daha iyi olan MEKKE
şehriydi. Güneyden gelen kervanların geçiş yolu üzerinde
bulunuyordu. İnanç merkezi olan Kabe’nin Mekke’de bulunması da
ona ayrı bir avantaj sağlıyordu. Mekke’deki gelirin büyük
çoğunluğuna, bir kaç aile sahipti. Bu ailelerin başında Ümeyye
oğulları (Emeviler) geliyordu.
FAKİR KIZ ÇOCUKLARI
ÖLÜYORDU
Bölgede yaşayan
fakir ailelerin, yeterli oranda yiyecek ve içeceği bulunmuyordu.
Öyle ki, yoksul aileler, bakamadıkları kız çocuklarını ölüme
terk ediyordu. Kur’an-ı Kerim’in ENAM suresi 151. Ayetinde bunu
görebiliriz:
“ De ki onlara
hadi gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını yüzünüze
karşı okuyayım. Hiçbir şeyi O’na ortak koşmayın. Ana-babaya
çok iyi davranın. Yoksulluk endişesiyle, ÇOCUKLARINIZI ÖLDÜRMEYİN. Biz sizi de, onları da rızıklandırırız.
Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın.
Allah’ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak
dışında kıymayın. Allah bunları önerdi ki, aklınızı
işletesiniz. “ (Kur’an-ı Kerim Meali, Yaşar Nuri Öztürk
sayfa, 140)
Hazreti Muhammed’in
kendisi de yetim ve yoksul büyüdüğü için, bölgenin bu durumunu
çok iyi görebiliyordu. Çocukluğunda kervanlarla yaptığı
yolculuklar bölge ile ilgili gözlemlerde bulunmasını sağlamıştı.
Kur’an-ı Kerim’de yoksul ve yetimlerle ilgili tespit edebildiğim
43 ayet bulunmaktadır. İslamiyeti ilk kabul edenlerin ekserisinin
yoksul ve köle olmasının nedenlerinden birisi buydu. Bunu en iyi
ifade eden FECR suresinin 18-23. ayetleridir :
“ Yoksulun
doyurulmasını teşvik etmiyorsunuz. Mirası derleyip, toplayıp
yiyiyorsunuz. Malı devşirip, depolatacak bir sevgiyle seviyorsunuz.
İşte böyle gitmeyecektir. Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale
getirildiğinde Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde, o gün
cehennem de getirilir. İşte o gün düşünüp anlar insan. Ama,
düşünüp hatırlamanın ona ne yararı var ! “
Ayetlerden de
görüleceği gibi, yoksul ve yetimlerin korunması sıkça
vurgulanmaktadır. Yoksul ve yetimlerle ilgili çok sayıda ayet
olmasına rağmen, siz o sözde “ İslamcı” lardan bu ayetleri
hiç duydunuz mu ? Örtünmenin “ Kur’an emri” olduğunu iddia
ederler ama, yoksul ve yetimlerin haklarından hiç bahsetmezler.
Kur’an-ı Kerim’de böyle yapanlar için de ayet bulunmaktadır :
“ Gördün mü o,
dini yalan sayanı ? İşte odur yetimi itip kakan, yoksulu doyurmayı
özendirmez o. Lanet olsun o namaz kılanlara-dua edenlere ki,
Namazlarından- dualarından gaflet içindedir onlar ! Riyaya
sapandır onlar. Gösteriş yaparlar. Ve onlar kamu hakkının yerine
ulaşmasına, zekata, yardıma, iyiliğe engel olurlar. “ ( MAUN SURESİ)
İslamiyetin özünü
oluşturan ilkeler bunlardı. Birileri bunları unutturarak, İslam
dinini kendi amaçları için bir kalkan olarak kullanmaktadır.
İslam dininin
peygamberi olan Hz. Muhammed, sadece tek tanrı inancını tebliğ etmek için
değil, kaybolan adalet, hoş görü, dayanışma ve paylaşma
duygularını yeniden yerleştirmek için görevlendirilmiştir. Bunu
sözde “ İslamcı” lar bilmiyor mu ? Elbette ki biliyorlar.
Ancak, işlerine gelmediği için söylemezler. Bunu yaptıklarında,
istismar edecekleri bir şey kalmayacak ve çıkarları bozulacak.
Ama, onların yapmadığını bizim yapmamız gerekiyor. Bunun başka
yolu yok. Aksi taktirde, aynı sistem bin yıl daha devam eder.
Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
13.03.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.