21 Mart 2018 Çarşamba

İSLAMIN ZAHİRİ Mİ, BATINİ YÖNÜNÜ MÜ, ESAS ALMALIYIZ ?

İSLAMIN ZAHİRİ Mİ, BATINİ YÖNÜNÜ MÜ, ESAS ALMALIYIZ ?

Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği İslam dinini nasıl anlamalıyız ? Zahiri mi, batıni yönünü mü esas almalıyız ? Bu iki farklı görüş, bütün dinlerin yorumlamalarında olduğu gibi, İslam dininde de bir birleriyle sürekli çatışma halinde olmuştur. Bizim konumuz İslam dini olduğuna göre, bu makalemizde bunu inceleyip, cevaplar bulmaya çalışacağız.

İslam dininin zahiri (görünen) olan bölümü ibadetlerdir. Batıni (görünmiyen) yanı ise, imandır. İman, Allah’a, kutsal kitaba, ahirete, meleklere ve peygambere inanmaktır. İbadetler, imandan dolayı yapılır. Yani, iman edilmeden, ibadet yapılmaz. Önce iman edilir, sonra ibadetler yapılır. O halde, hangisini esas almalıyız ? İmanı mı, ibadeti mi ? Burada “ehli sünnet” olarak adlandırılan imamlardan, Şafii, maliki, Hanbeli ibadetleri esas alırken, İmam ebu Hanife imanı esas alır. Hatta şöyle der “ Bir kişi hiç ibadet etmemiş olsa bile, eğer iman etmişse, mümindir” yani müslümandır.
Alevi İslam yorumu da İmam Hanife (İmamı Azam) ile bu konuda aynı görüştedir.

Zahiri görüş, ibadet etmeyi esas aldığı için, ibadetlerden namaz kılmayı da dinin özü olarak kabul eder. Bazı cami imamları, bunu öyle bir noktaya getirmişlerdir ki, cuma vaazlarında, ”Namaz kılarsanız günahlarınız af olur” bile diyebilmektedir. Oysa, bu görüş İmam ebu Hanife’nin görşüne zıd bir yorumdur.

Peki, farklı bu iki görüş ne gibi sonuçlar doğurmaktadır ? Zahiri görüşü esas alan yorum, ibadet etmiyen birisini “zındık” “bidat” (din dışı) görürken, batıni yorum, imanı esas aldığı için, onu yine de mümin sayar. Batıni görüş, aynı zamanda imanın gereği olarak, Kur’an’da yer alan iyi ahlak, adaletli olmayı, yardımlaşmayı öne alır. Zahiri görüş ise, namaz kılmayı, oruç tutmayı ve hacca gitmeyi öne alır. ( Suudların mezhebi olan Vahabizim de olduğu gibi)*

Batıni görüş, Kur’an’ı aklı kullanarak yorumlarken, zahiri görüş bunu kabul etmez. Batıni görüş, beşeri hayatta, yeniliklere ve reformlara açıkken, zahiri görüş bunu reddeder. (Vahabizm de olduğu gibi) Zahiri görüş, insanların bütün eylemlerini kadere bağlarken, batıni görüş, iyiliklerin Allah’tan, kötülüklerin ise, insanların kendi fiillerinden kaynaklandığını savunur. Batıni görüş, farklı din ve inançta olanlara hoş görü ile bakar. Zahiri görüş, kendisi dışındakileri “din dışı” olarak kabul eder.

Yukarıda kısaca İslamın zahiri ve batıni yorumlarını özetledik. Zahiri yorumun en uç noktası, İŞİD, EL KAİDE gibi terör örgütlerin savunduğu görüştür. Kendi görüşü dışındaki herkesi “kafir” görüp, “Allah yolunda cihat ediyorum” diyerek insanları katletmeyi “dinin bir gereği” sayar. Oysa, yaptıklarının İslam dini ile hiç bir ilgisinin olmadığı açıktır. Hz. Muhammed ve devamında İslam devletini yöneten halifeler, farklı din ve inançta olanlara yaşama imkanı tanımasaydı, bin dört yüz yıl sonra bugün, Irak’ta, Suriye’de ve Mısır’da hiristiyan ya da musevi kalır mıydı ? Tam tersine, Hz. Muhammed, farklı inançta olanlara hoşgörü gösterilmesini istemiştir. Görevlendirilen valilere ilk verdiği talimat bu olmuştur. Yine Kur’an’ı Kerim’de, “dinde zorlama yoktur”, “dinde baskı yoktur”, “ sadece tebliğ etmekle mükellefsin” şeklinde çok sayıda ayet bulunmaktadır.

Sonuç olarak, ibadetler dinin esasını oluşturmaz, İmanın artmasını da sağlamaz. İman, kalpten, içten gelen samimi bir inançtır.

* Vahabizm, Suud’ların “ islam “ diye savundukları din anlayışıdır. Kurucusu Abdulvahap’tır.
28.11.2017.
Hamdullah Dedeoğlu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular