9 Mart 2018 Cuma

HANEFİ MEZHEBİN KURUCUSU EBU HANİFE (İMAMI AZAM) “ ŞARAP DIŞINDAKİ İÇKİ, SARHOŞ OLMAYACAK KADAR İÇİLEBİLİR “

HANEFİ MEZHEBİN KURUCUSU EBU HANİFE (İMAMI AZAM) :

“ ŞARAP DIŞINDAKİ İÇKİ, SARHOŞ OLMAYACAK KADAR İÇİLEBİLİR “

İlahiyatçı-yazar-din bilgini Prof. Dr. Yaşar Nuri öztürk’ün kaleme aldığı “ İMAMI AZAM SAVUNMASI “ isimli kitabı ile ilgili incelememizin bu bölümünde, "Ehli Sünnet" imamlarından ve Hanefi mezhibinin kurucusu olarak kabul edilen İmam Azam’ın (Ebu Hanife ) görüşlerini özetlemeye devam edeceğiz. Bu yazımızda başlıklarını aşağıya aldığımız konuları ele alacağız.

Yukarıdaki başlığı okuyanların şaşırdıklarını tahmin edebiliyorum. Zira, aynı şaşkınlığı ben de yaşadım. Kitabın ilgili bölümlerini iki, hatta üç kez okuduğumu belirtmeliyim. Herhangi bir yanlış yapmamk için, notlar alıp, tekrar tekrar okudum. Ancak, okuduklarım doğruydu. Bunları okuduktan sonra, din adamlarının bize gerçeği anlatmadıklarını tespit ettim. O halde, halkımıza anlatılan ve ezberletilen neydi ? Bunu ne amaçla yapmışlardı ? Halkımızı karanlıktan, aydınlığa çıkarmak, bu din adamlarının görevi değil mi ? Devletin bütçesinden, bir kaç bakanlıktan daha fazla ödenek alan Diyanet işleri başkanlığı yıllarca ne iş yaptı ? Namuslu ve vicdanlı aydınlarımızdan Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk hocamız bunları yazmasaydı nereden öğrenecektik ? Tek cümleyle “ yazıklar olsun “ diyorum.

AKILCILIK VE GERÇEKÇİLİK

İslam’da akılcılık ekolün en büyük temsilcilerinden olan İmam Azam hakkında çok geniş araştırma ve incelemeleri bulunan Yaşar hocanın, akılcılık ve gerçekçilik başlığında yer alan
değerlendirmesiyle başlayalım:

“ Ebu Hanifi’ye saldıranların istismar ettikleri en önemli olgulardan biri, onun re’y ehli oluşu, yani geleneğin kabullerini esas almaktan çok, ihtiyaçları ve şartları tahlil ederek, kendi AKLIYLA karar vermeyi esas almasıdır.

... Çünkü re’yde, kıyas da son tahlilde aklın işletilmesinin ürünüdür. Bu ürün, AKLI  bir yandan hadis adlı rivayetlere karşı öne çıkartırken, öte yandan Kur’an ayetlerini yorumlayıcı olarak da devreye sokmaktadır. “

“ ... Fıkıhtaki kullanımıyla kıyas, “”niçin”” sorusunu sorma sistem ve yöntemini işletmektir. Bu yöntem, sahabe başta olmak üzere, bütün bilginler tarafından işletilmiştir. Çünkü, aklın işletilmesi Kur’an’ın açık ve ısrarlı emridir. Hiç kimse, buna tamamen ve açıkça karşı çıkamaz. İmamı Azam’ın buradaki farkı, bu yöntemi, alışılmıştan çok ileri bir boyuta işletmesidir. Yani, Ragıp’ın dediği gibi. “”AKLI  komutan yapması””dır. “

Yaşar hoca, İmamı Azam’ın ayrıca, “Şeriatın delilleri” (Hukuki deliller) diye bilinen kaynaklara Kur’an ve sünnete, kıyas’ı ilave etmekle kalmamış, “ İstihsanı ve örfi de ilave etmiştir. İstihsan, dinsel delil üzerinden değil, kamu yararı göz önüne alınarak karar vermektir. Örf, bir beldeye, bir topluluğa mahsus olan gelenek ve göreneklerdir. Ancak, örf, insanların ortak evrensel kabulleri olmalıdır. Bir ülkenin veya bir bölgenin örfü, o ülkeye veya bölge halkına uygulanır. Bir meslek erbabının örfü de, o meslek grubuna uygulanır. Ancak, İmamı Azam ibadet alanlarıını, aklın işletilmesi ve içtihadların dışında tutmuştur. “ açıklamasını getirmektedir.

NE DEDİĞİNİ ANLAMADAN KILINAN NAMAZ GEÇERLİ  DEĞİLDİR

Hocanın kitabından alıntılara devam edelim :
“ Kur’an’ın verileri esas alınırsa, ne dediğini anlamadan kılanan namaz geçerli değildir. Neden ? Çünkü, dua da tıpkı Kur’an gibi, lafızdan ibaret değildir, manadır. Anlamını bilmeden okumak ise, sadece lafız tekrarıdır, telaffuzdur. Oysaki Kur’an, kendisini okumanın telaffuz olmasını değil, anlamını iyice düşünerek okunmasını istiyor. Hem de ısrarlı bir biçimde. ... Aksi halde, Kur’an ve dua olmazlar. Kur’an ne dediğini anlamayanların namaz kılmalarını yasaklamış ve “” Namazlarından gafil olanlara lanet olsun “ demiştir. Maun suresi, 4 ) “”

“ ... Kur’an, anlamını bilerek okumayı kutsarken, anlamını bilmeden okumak olan ümniyeyi bir şeytan olarak kötülemektedir. .... Şeytan, tüm vaatlerinde ümniye kullanır. “
“ ...Yemin olsun, onları hurafelere, yalanlara-anlamını bilmeden okuma tutkusuna iteceğim. (Nisa, 119) “

“..... Özetlersek, ümniye üç başlı bir belayı aynı anda barındıran şeytani bir hastalıktır.
1-Anlamını bilmeden, ne dediğini anlamadan okumak
2-Hurafelere bel bağlayıp, yapay kutsallıklardan, uydurma yasaklardan oluşan sahte bir din geliştirmek,
3-Uydurmaları din yapmak. Bu uydurmaların başında hadisler içine sokulan uydurulmuş sözler gelmektedir. “

“... Bütün bu açıklamalar dikkate alındığında, ne dediğini anlamadan okuyarak namaz kılanların o namazları iade etmeleri gerekir. “

“... İmamı Azam’ın Kur’an’ın tercümesiyle ibadet meselesindeki görüşü açık ve kesindir: Arap dilini bilen ve Kur’an’ı güzel bir teleffuzla okuyabilenler de dahil, namazda Fatiha’yı tercümesinden okuyan herkesin namazı geçerlidir. “

“ .... Müslüman fatih Kuteybe bin müslim, M. 712 yılında Buhara’da Cuma namazı için merkezi bir cami yaptırmış ve halk bu camide, alışa geldikleri şekilde, Farsça çevirisinden Kur’an okuyarak namaz kılmıştır. (Nerşahi, Tarihi Buhara, sayfa 78) “

EZAN TERCÜME İLE OKUNABİLİR 

“ İmamı Azam, ezanın tercümesinin okunabileceğini de fetvaya bağlamıştır. ... Hanefi Fıkıhının ana kaynaklarından biri olan Kasani’nin Bedai-üs Sanai adlı eserinde ezanın tercümesinin okunabileceğini gösteren şu satırları görüyoruz.”

“... Kıraatla ilgili ihtilaflar ezan için de geçerlidir. Eğer duyuru gerçekleşiyorsa, ezanın tercümesini okumakta da bir sakınca yoktur.  (Kasani, Beda-i üs Sanai, cilt 1, sayfa 516-532) “ Yani, ezan Türkçe ile okunabilir. 

KADIN TEK BAŞINA EVLENME KARARI VEREBİLİR

“ ... Kadının, malları üzerinde tam hak ve velayeti vardır. Malı üzerinde velayet hakkı olan bir kişinin kendi nefsi üzerinde velayetinin olmaması kabul edilemez. Velayetin tam olması, bülüğ ve reşit olmakla gerçekleşir. Malda tam velayet sahibi olanın, nikahında da olması kaçınılmazdır. .. “ “

...Kur’an’a baktığımızda, nikahın kadına isnat edildiğini görüyoruz. Akdin kadına izafe edilmesi, bunu kadının kendisinin yapabileceğine delildir. (Ebu Zehre, Ebu Hanife, sayfa, 345-347) “

“.... Kadına evlilik konusunda İmamı Azam’ın tanıdığı hak, Asrı saadet’te Hz. Peygamber’in tanıdığı bir haktır. Hz. Peygamber, kızını onun istemediği bir gence nikahlayan adamın kıydırdığı bu nikahı iptal etmiştir. (Nesai, Nikah, isti’zanu’l-bikr 6/71, Nikah: 3/232)

ŞARAP DIŞINDAKİ İÇKİ SARHOŞ OLMAYACAK KADAR İÇİLEBİLİR

“ İmamı Azam, Hamr kelimesinin örfi anlamı şarap olduğu için, mutlak haramlığı (yani ne miktarda içersen iç) haramdır hükmünü sadece şarap için işletmiştir. Diğer alkollülerin haramlığını Nisa suresi 43. ayetteki sarhoşluk kaydına bağlamıştır. Bunun içindir ki, İmamı Azam’a göre, Şarap dışındaki içkileri içen kişiye, sarhoş olmyacak kadar içmişse, hadd-i şirb (içki içme cezası) uygulanamaz. Osmanlı fetva makamı da bu yönde fetva vermiştir. “

“... Hanefi fıkhının en ünlü bilginlerinden Cassas, peygamberimizin, Veda haccı sırasında “ “Şarap, azı ve çoğu haramdır. Onun dışındaki içkiler ise, sarhoş olacak kadar içilmeleri halinde haramdır. “” dediğini aktarmıştır. “

“.... İbn Sa’d, Tabakaat adlı eserinde (6, 245) Hz. Ali ve Hz. Ömer’in de nebiz ( şarap dışındaki içki-hurma, elma, susam, arpa, buğday gibi tahıllardan yapılan içki) içtiklerini belirtmiştir. “ Yazar aynı adlı eserinde, Hz. Ayşe’nin “ Hurmayı kaplara koyup, pişirir, nebiz yaparız ve onu içeriz” dediğini de aktarmaktadır.

İmamı Azam’ın bu düşüncelerini bizlere aktaran Yaşar Nuri Öztürk hocamıza, Diyanet işleri başkanlığının cevap verip, vermediğini bilmiyoruz. Hoca, konuşmalarında, onları şiddetli bir şekilde eleştiriyordu. TV’deki konuşmalarında onlara meydan okuyordu. Ancak,  karşısıına çıkıp, cevap verildiğini hatırlamıyorum. Onların, kendi gelecekleri için susumayı tercih ettikleri kanaatindeyim. İnsanlar, bilgi sahibi olabilir, ancak bu bilgisini paylaşmıyorsa, bildiği doğruları açıklamıyorsa, ona aydın denmez. Aydın, adı üzerinde toplumu aydınlatırsa “ aydın” olur. Bunu yapmıyorsa, onun aydınlığı batsın.

Saygılarımla.
Haamdullah  Dedeoğlu
17.10.2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular