28 Aralık 2024 Cumartesi

YILBAŞININ HRİSTİYANLIKLA İLGİSİ VAR MI?

 

YILBAŞININ HRİSTİYANLIKLA İLGİSİ VAR MI?

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın cuma hutbelerindeki sözleri ve yaptığı konuşmalar son dönemlerde iyice öne çıkmaya başladı. Konuşmalarının içinde herkesin kabul gördüğü olumsuz alışkanlıkları belirttikten sonra, esas amacını gizlemeye çalıştığı görülmektedir. Öyle ki; unvanı profesör olan bir ilim adamından beklemediğimiz açıklamalara şahit olmaktayız. Önemli günlerde bu ülkenin kurucu önderlerini anmayı aklına getirmeyen hatta onlara dolaylı olarak beddua anlamına gelecek sözler ima etmesi başka niyetler içinde olduğu konusundaki şüphelerimizi artırmaktadır.

Son olarak, “Yılbaşı kutlamaları İslami değerlere uygun değildir” sözleri aydın ve laik kesimlerde oldukça tepki çekti. Oysa bir ilim ve bilim adamının yılbaşı kutlamalarının ve miladi takvimin Hristiyanlıkla doğrudan bir ilgisinin bulunmadığını bilmesi gerekirdi. Ayrıca görevi gereği halkını aydınlatması ve milletler arasında bir hoş görü ve barışa katkı yapması gerekirken, tam tersine ayrıştırmayı ve kutuplaştırmayı seçmektedir. Oysa, ülkemizde Hristiyan inancına mensup vatandaşlarımız da bulunmaktadır. Bu ülkede yaşayan farklı inanca ve dine mensup vatandaşlarımızın birlikte yeni yılı kutlamasında ne mahsur var, anlamak mümkün değildir. Ayrıca, bir Diyanet İşleri Başkanı İnsanlarımızı ayrıştırmak yerine, birlikte olmaya ve dayanışma içinde yaşamaya teşvik etmelidir. Ülkemizin buna ihtiyacı bulunmaktadır.

Yılbaşı kutlamaları Miladi takvime göre yeni bir yılın başlangıcı olarak bütün dünyada kabul görmüş bir gelenektir. Bunu sadece Hristiyanlar kutlamıyor. En doğusundan en batısına kadar Japonya’dan Amerika’ya kadar tüm milletler hiçbir inanç ayırımı yapmadan kutlamaktadırlar. Miladi takvimin doğrudan Hristiyan kültürü ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Miladi takvim ilk defa Mısırlılar tarafından uygulanan bir takvimidir. Dünyanın güneş etrafında dönüş süresi olan 365 gün altı saat zaman dilimini kapsamaktadır. Bu takvim Yunanlılar aracılığı ile Roma imparatorluğuna, oradan da batıya geçmiştir. Bizde ise, 1917 yılında Osmanlı devleti döneminde “Takvimi Garbi” adıyla, Cumhuriyet döneminde ise, 1925 yılında son şeklini alarak uygulanmaya başlanmıştır. Buradaki amaç bütün dünyanın kullandığı takvimi kabul ederek milletler arasındaki yazışmalara standart getirmek ve ülke içinde de buna uyum sağlamayı amaçlamaktadır.  

Yılbaşı kutlamalarının ayrıca Hz. İsa’nın doğum günü ile de ilgisi yoktur. Zira Katolik ve Protestan Hristiyanlar Noeli 25 Aralık’ta, Gregoryan ve Süryani kiliseleri ise, 6 Ocak’ta kutlamaktadırlar. Dolayısıyla yılbaşı kutlamalarının Hz. İsa’nın doğum günü ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Kaldı ki öyle bir şey olsa da Kur’an’da hem Hz. Musa’nın hem de Hz. İsa’nın peygamberliği kabul edilmektedir. Din üzerinden bu kadar ayrıştırmanın bir gereği var mı? Hangi çağda yaşıyoruz. İnsanları tekrar Orta çağa mı götüreceksiniz?

Hristiyan kültürü adı altında dünyanın ortak değerlerine karşı çıkanlara şunu hatırlatmak isterim. O halde, Hristiyan batının ürettiği lüks arabalara neden biniyorsunuz? Lüks cep telefonlarını neden kullanıyorsunuz? Kısaca batının ürettiği teknolojiyi kullanmaktan neden vaz geçmiyorsunuz? İşinize gelince medeniyet, işinize gelmeyince Hristiyan kültürü mü oluyor?

Din ve inançlar üzerinden ayrıştırmalar yapanlara şunu öneriyorum: Lütfen artık bu dili kullanmaktan vazgeçin. 7. Yüzyılda değil, 21. Yüzyılda yaşıyoruz. Dinler, insanları düşmanlaştırmak ve savaştırmak değil, barış ve hoş görü içerisinde yaşamayı öğütlemiştir.

Saygılarımla.

Hamdullah Dedeoğlu.

28.12.2024.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular