28 Şubat 2021 Pazar

OSMANLI KAYITLARINDA İRAN (FARS) KÖKENLİ AŞİRETLERE NEDEN "EKRAD-KÜRD"DENİLDİ ?


 Leklerin takip ettikleri yol guzergahları haritası (Ahmet Küçükkalfa'nın makalesinden alınmıştır.)

OSMANLI KAYITLARINDA İRAN (FARS) KÖKENLİ AŞİRETLERE NEDEN "EKRAD-KÜRD" DENİLDİ?

Oğuz Türklerinin İran'ı feth etmesinden önce, Abbasi İmpratorluğu döneminde 8. 9. ve 10. Yüzyıllarda Bizans imparatorluğu sınır hattına İran'ın Deylem-Taberistan-Horasan bölgesinden Fars kökenli ve Yemen - Hicaz bölgesinden Arap kökenli çok sayıda savaşçı aşiret iskan edildi. Bu iskanlar tarihi kayıtlarda yer almaktadır. Bugünkü coğrafyaya göre izah edecek olursak, bu iskanlar Anadolu'nun doğu ve güneyine yapılmıştı. Aynı iskan politikası İran Selçuklu devleti döneminde de devam etti. Bu kez iskan edilenlerin büyük çoğunluğunu Türkmenler meydana getiriyordu.

16. Yüzyılda doğu Anadolu bölgesinin Osmanlı devletine katılmasından sonra yapılan ilk sayımda (1518 tarihli Tahrir Defteri) bölgenin nüfüs yapısı hakkında önemli bilgiler verilmektedir. Örneğin; bölgede bulunan Kızılbaş-Alevi Türkmen aşiretlerinin Safevi topraklarına (İran'a) göç etmesinden sonra, şehirler, kasabalar, köyler boşalmış ve harabeye dönmüştü. Sayım defterlerinde, Erzurum şehrinin boş ve harabe olduğu yer almaktadır. Yine aynı şekilde, Diyarbakır eyaletine bağlı üç yüz köyün boşaldıgı ve sahipsiz olduğu belirtilmektedir. Yani kızılbaş Türkmenlerin bölgeyi boşaltmasından önce, bölgedeki nüfusun çoğunluğunu Türkmenler meydana getiriyordu. Bölgede kalan İran kökenli aşiretler ise, (alevi-sünni) Osmanlı kayıtlarında "EKRAD-KÜRD" olarak yer almışlardır. Oysa, Kürt aşiretleri daha henüz bölgeye iskan edilmemişlerdi. Zira, Kürt aşiretleri esas olarak o dönemde Süleymaniye, Şehrizor ve Kırmanşah şehirlerinde bulunuyorlardı. Şafi mezhebindeki Kürt aşiretlerinin bölgeye iskanları 1520'den sonra olmuştu. Kürt aşiretleri, Safevi-Osmanlı çatışmalarında Osmanlı devletinin yanında yer almışlardı. Bu destek sayesinde alevi-kızılbaş Türkmen ve Kurmançların  boşalttığı yerlere yerleştirilmişlerdi.

Bölgenin 16. Yüzyıldaki demografik yapısını özetledikten sonra, esas konumuza geçebiliriz. Osmanlı devleti Farsça ve Farsça'nın lehçelerini (Zazaca ve Kurmançca) konuşan halkları neden "Ekrad-Kürd" olarak tanımladı? Bize göre, bunun nedeni bölgenin Kürtleşmesini istemesindendir. Zira, Osmanlı yönetimi Şafi Kürt aşiretlerini Safevilere karşı tampon olarak kullanmak istiyordu. Bu yolla bölgeyi hem sünnileştirmek hem de Anadolu'daki Kızilbaş Türkmenlerin İran'a geçişini engellemeyi amaçlıyordu. Osmanlı ile Kürt beyleri arasında yapılan anlaşma da bunu doğrulamaktadır. Anlaşmayla Kürt beyleri sınırları koruyacak, savaş zamaninda Osmanlı ordusuna katılacaklar, Osmanlı devleti de Kürt aşiretleri dış saldırılara karşı koruyacaktı. Anlaşmanın diğer bir maddesi ise, Kürt beylerine bir nevi özerklik verilmesiydi. Osmanlı Kürt beylerinin yönetimine karışmayacak, Yönetim babadan oğula geçecekti. Bu politikanin sonucu olarak bölgenin Kürtleşmesi sağlanmış olacaktı. Osmanlı yönetimi, etnik kimlik yerine, Ümmetçi-Sünni kimliği esas aldığı için uyguladığı bu politika kendi içinde tutarlı görünüyordu. Üstelik Osmanlı yönetimi Türkmenleri "Etrak-ı Bi İdrak" yani, "anlaması kıt" bir toplum olarak görüyordu.

Osmanlı kayıtlarında "EKRAD"  "TÜRKMAN EKRADI" olarak geçen aşiretlerin geçmişine baktığımızda ise, hepsinin Sivas ilinin doğusunda ve Anadolu'nun güneyinde konar-göçer yaşayan aşiretler olduğu görülmektedir. Bu gôrüşümüzü doğrulamak için bazı aşiretleri örnek vereceğiz.

Birinci aşiret BALABANLI aşiretidir. Balabanlı aşireti 16. Yüzyıldaki Halep eyaleti defterlerinde Beydilli aşiretine bağlı görünmektedir. Osmanlı kayitlarinda ise, "İran Ekradı" olarak yer almaktadır. Oysa, bu aşiret Kürt kökenli değildir. 

2.Aşiret Türkmen İnallu aşiretine bağlı LEK aşiretidir. Bu aşiret İran'ın güney batısinda yer alan LEK-DELFAN bölgesinden gelmiştir. Kürt aşireti değildir. Fars kökenlidir.

3. Örnek, BADILLI, RİŞVANLI, CİHANBEYLİ aşiretleridir. Bu aşiretler Horasan'dan gelmişlerdir. Turkmen ve Fars kökenli aşiretlerin karışımıdır. Türkman Ekradı denilmesinin nedeni Farsça'nın değişik lehçelerini konuşmalarindan gelmektedir. Dolayısıyla Kürt değildirler. Zira, bu aşiretlerin  Anadolu'ya geliş tarihleri olan 11. Ve 13. Yüzyılda Horasan bölgesinde Kürt aşireti bulunmuyordu. Bugün "Horasan Kürtleri " olarak bilinenler Safeviler döneminde Özbek akınlarını önlemek için iskan edilen alevi-kızılbaş Kurmançlardir.

Sonuç olarak, şunu soyleyebiliriz:

Osmanlı yönetimi doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinin yönetimini Kürt beylerine bıraktığı için, bölge etnik bakımdan Kürt, inanç yönünden Sünnileşmiştir. Öyle ki; Osmanli devletinin kurucu aşireti Karakeçilinin Urfa'daki kolu, hem Kürtleşmiş hem de Sünnileşmiştir. Aşiretin bir kolu Hanefi mezhebini benimsemişken, diğer bir kolu da Şafii mezhebini seçmiştir. Yine aynı şekilde, Türkmen kökenli Akkeçili aşiretinin batı Anadolu'daki obaları Türkçe konuşmaya devam ederken,  Mardin'deki obaları Kürtleşmiş ve kayıtlarda "Ekrad" olarak yer almışlardır. 

Özetleyecek olursak, bugünkü "KÜRT SORUNU" Osmanlınin yukarıda belirttiğimiz politikalarınin sonucunda oluştu. Bunun, Olaylara din ve mezhep gözlüğü ile bakmanın ve ona göre politika belirlemenin sonuçlarını görmemiz açısından bize ders olmasıni dilerim.

Saygılarımla.

Hamdullah Dedeoğlu

28.02.2021

KAYNAKLAR:

--397 nolu Halep eyaleti defteri, 1536

--998 nolu Diyarbakır eyaleti defteri, 1530

--387 nolu Rum eyaleti defteri, 1530

--Prof.dr. Faruk Sümer, Oğuzlar-Türkmenler

--Cevdet Türkay, Osmanlı İmparatorluğunda aşiretler ve cemaatler

--Prof. Dr. Erdoğan Merçil-Prof.dr. Ali Sevim, Selçuklu devletleri Tarihi

--Prof. Dr. Bahriye Üçok, İslam Tarihi, Emeviler, Abbasiler

--Aşiretler Raporu, Kaynak yayinları.

--Hicabi Kırlangıç, İdrisi Bitlisi, Selim Şahname.

--Ahmet Küçükkalfa, Lekler, Zendler, Lurlar adlı Makalesi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular