KUR’AN’DA YAHUDİLER, HIRİSTİYANLAR VE ARAPLAR İÇİN NE DENİLİYOR?
“DOST” MU? “DÜŞMAN”
MI?
İslam coğrafyasının büyük çoğunluğunda, Yahudi ve
Hıristiyanlar için genel olarak çok olumsuz, hatta düşmanlığa varan bir inanç
bulunmaktadır. Bu düşmanlık yer yer ırkçı bir anlayışa kadar gidebilmektedir. Peki, Kur’an’da Yahudilik ve Hıristiyanlar hakkında ne deniliyor? Bu
makalemizde konu ile ilgili ayetleri verdikten sonra, yorumlarda bulunacağız. Ve
bu anlayışın nereden kaynaklandığını açıklamaya çalışacağız.
Hz. Muhammed İslam dinini tebliğ etmeye başladığında, Mekke
ve Medine şehirlerindeki inançlara bir göz atmamız gerekecektir. Mekke’deki nüfusun
büyük çoğunluğu tek tanrı olarak Allah’a inanmakla birlikte, her kabilenin
Tanrı’ya ulaşmak için aracı olarak kullandıkları putları vardı. Bunların en
büyük ve en “ulu” olanları Uzza, Lat ve Menat’dı. Bunlarla birlikte Kabe’de
toplam 360 civarında put bulunuyordu. Hz. Muhammed, bu putları Allah’a “Şirk”
koşmak, "ortak” olmak olarak değerlendiriyordu. Ve tek Tanrı inancına aykırı
buluyordu. İnanç bakımından en büyük ayrılık buradan geliyordu. Bunun dışında,
düzendeki adaletsizlikler, insanların köle olarak alınıp satılması, yoksul ve
yetimlere gelirden pay verilmemesi de işin ekonomik boyutuydu. Hz. Muhammed’in
getirdiği din anlayışı bu ekonomik düzene de karşıydı. Kısaca söyleyecek
olursak, Hz. Muhammed, Tanrı’nın tek ilah olduğunu, yani tevhit inancını
savunurken, sosyal ve ekonomik düzende de adaleti ve paylaşmayı amaçlıyordu. Mekkeli
zenginlerin en çok karşı çıktıkları gelirin paylaşılması ve kölelerin azat
edilmesiydi. Burada Hz. Muhammed’e en fazla tepki gösteren iki kişiyi örnek
olarak verirsek, konumuzu daha iyi anlatmış olacağız. Bunlardan birisi köle
tüccarlığı yapan ve Hz. Muhammed’in de amcası olan Ebu Leheb, diğeri de Mekke’nin
en büyük tüccarı ve zengini olan Ebu Süfyan’dı. Ebu Süfyan, aynı zamanda
Mekke’nin siyasi lideri ve başkanıydı. Hz. Muhammed’e Mekke’de inen ayetler
incelendiğinde yukarıda anlattıklarımız daha net olarak görülecektir.
Allah’a ulaşmak için putları aracı olarak kullananlara, Müslümanlar tarafından “Müşrik” deniliyordu. Müşrik, Arapçada “Allah’a eş
koşmak” anlamına geliyordu. Mekke’de müşrikler dışında az sayıda Hıristiyan,
Yahudi, Sabi ve Hanif dinine mensup olanlar da vardı. Müslümanlığa en yakın
olanlar Hanif olanlardı. Medine‘de ise, on bin kişilik nüfusun yarısı Yahudi,
diğer yarısına yakını da müşriklerden meydana geliyordu. Hıristiyanlar ise,
azınlıktaydı. Hz. Muhammed İslamiyeti tebliğ etmeye başladığı 610 yılından,
622’ye kadar hatırı sayılır taraftar edinmişti. Baskı ve işkenceler nedeniyle,
Mekke’de bu sayı az olmakla birlikte, Medine de Müslüman olanların sayısı bin
beş yüzü bulmuştu.
Hz. Muhammed, Mekkeli kodamanların baskı ve eziyetleri
yüzünden 622 yılında Medine’ye hicret (göç) etmek zorunda kalmıştı. Burada da
bazı Yahudi din adamları Hahamlar ile Kabile reislerinin tepkisi ve direnişi
ile karşılaştı. Bunun nedenleri şunlardı:
1-Medine ve çevresindeki ticaret ve üretim Yahudi
kabilelerin denetiminde bulunuyordu.
2-Yahudi kodamanları tefecilik yapıyorlardı.
3-Yüksek fiyatlarla mal satıyorlardı.
4-Köle ticareti yapıyorlardı.
5-Dini açıdan İslam’ı kendi dinlerine rakip görüyorlardı.
6-Peygamberlik hakkının sadece Hz. İbrahim’in Sara adlı
eşinden gelenlerin hakkı olduğunu, Hz. Muhammed’in atalarının Hz. İbrahim’in
ikinci eşi olan, onların deyimiyle “cariye” Hacer’den geldiğini, dolayısıyla
peygamber olamayacaklarını ileri sürüyorlardı.
Yahudilerin bu gerekçeleri, onları İslam’a karşı çıkan
müşriklerin doğal müttefiki yapmıştı. Ancak, bazı Yahudi kabileleri ve Yahudi din
alimleri, Hz. Muhammed’in peygamberliğini ve İslamiyeti, Tevrat’daki bilgilerle
uyumlu olduğunu belirtiyorlardı. Bu iki farklı görüş Kur’an ayetlerinde de yer
almaktadır. Bu ayetlerden bazıları şunlardır:
NİSA SURESİ, 160,161 ve 162. Ayetler:
“Yahudilerin zulmetmeleri ve
birçok kimseleri Allah yolunda alıkoymaları, yasaklandıkları halde faiz
almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle daha önce
kendilerine helal kılınan temiz işleri haram kıldık. Onlardan kafir (inkarcı)
olanlara can yakıcı bir azap hazırladık. Fakat onlardan ilimde derinleşmiş
olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman
ederler. Onlar namaz kılan, zekat veren, Allah’a ve ahiret gününe iman edenlerdir.
İşte onlara büyük bir mükafat vereceğiz.”
ALİ İMRAN SURESİ, 75. AYET:
84. Ayet:
“De ki, Allah’a, bize
indirilen Kur’an’a, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına
indirilene, Musa’ya, İsa’ya, peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık.
Onların arasında hiçbir fark gözetmeyiz.”
113 ve 114. Ayet: “Kitap ehli
içinde (Yahudi-Hıristiyan) doğruluk üzerine bulunan bir topluluk vardır ki,
gecenin saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okurlar. Allah’a ve
ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye
çalışırlar. Hayır işlerinde de birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyi
insanlardandır.”
199. Ayet: “Kitap ehlinden
(Yahudi-Hıristiyan) öyleleri vardır ki, Allah’a inanırlar, size indirilene ve
kendilerine indirilene Allah’a boyun eğerek inanırlar. Allah’ın ayetlerini az
bir değere değişmezler. Onların mükafatı da Allah katındadır.”
BAKARA SURESİ 136. AYET:
MAİDE SURESİ 51. AYET:
MAİDE SURESİ 57. AYET:
AHKAF SURESİ 12. AYET:
ARAF SURESİ 159. AYET:
Ayetlerden de anlaşılacağı gibi,
bütün Yahudi ve Hıristiyanlar için “dost edinmeyin” denilmiyor. “İslam’ı alay
ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin” denilmektedir. Yani, hoşgörü ve
barış içinde olanlar ayrı tutulmaktadır. Kaldı ki, Hz. Muhammed hariç Kur'an'da ismi geçen bütün peygamberler Yahudi kökenlidir. Hz. Musa, Hz. İsa da Yahudi kökenlidir. Buna ne diyecekler merak ediyorum? Fakat, bazı Profesör ünvanlı dogmatik kafalılar, yılbaşından bir gün evvel tivit atıp, “Hıristiyanlardan dost
edinmeyin” diyebilmektedir. Bu bilgi fukarası ve ne okuduğunu anlamayan din
bezirganı, 21. Yüzyılda yaşadığndan, insan hakları evrensel beyannamesinden,
cumhuriyet rejimlerinde devlet ve din işlerinin birbirinden ayrıldığından,
laiklik ilkesi ile inanç özgürlüğünün sağlandığından her halde habersiz
yaşamaktadır. Üstelik, Yahudi ve Hıristiyanlar hakkındaki ayetlerin, o dönemin
şartlarında Hz. Muhammed’e indirildiğini de düşünememektedirler. O tarihte
donup kalmışlar. Bu kafadan bilim adamı çıkar mı? Çıksa, çıksa din bezirganı çıkar, Ebu Lehebler çıkar, Ebu Süfyanlar çıkar, Taliban çıkar, İŞİD'ci çıkar.
KUR'AN'DA ARAP KAVMİ İÇİN NE DENİLİYOR?
Kur’an’ı Kerim’de Arap kavminden (Bedevi-Çöl Arabı) olanlar hakkında da olumsuz ayetler bulunmaktadır. Acaba, Arap’tan çok “Arapçı”
olanlar bu ayetler hakkında ne diyecekler merak ediyorum. Aynı tiviti Araplar hakkında da atabilecekler mi? İşte o ayetlerden
bazıları şunlardır:
TEVBE SURESİ, 90. AYET:
TEVBE SURESİ, 97. VE 98.
AYET:
Farklı din ve inançta olanlara kin ve düşmanlıkla bakanlara,
Arap kavmi (Bedevi) hakkında indirilen ayetleri de incelemelerini öneriyorum. ilgili ayetlerde Arap (Bedevi) kavmi için "İnkarcı" ve "Münafık" denilmektedir. Arap
milletine “NECİP MİLLET” (Soylu-Asil) deyip, diğer ulusları Emeviler gibi “MEVALİ-KÖLE" görenler bu ayetler için ne diyecekler merak ediyorum. İnşallah bundan sonra diğer kavim ve inançlar için daha dikkatli bir dil kullanırlar.
Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
01.01.2021.
*Kur’an ayetleri, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ve Elmalı
Hamdi Yazır’ın çevirisinden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.