“DİRİLİŞ ERTUĞRUL”’ DİZİSİNDE GİZLENEN GERÇEKLER
“Diriliş Ertuğrul” dizisi TRT’de yayınlandığında
izlememiştim. İzleyen arkadaşlardan bazıları “Türkçü-İslamcı” bakış açısıyla
çekildiğini söylemişlerdi. Ben de zamanımı harcamamak adına diziye ilgisiz
kalmıştım. Onun yerine kitap okumayı ve makale yazmayı tercih etmiştim. Kurban Bayramında
Amasya’daki yakın akrabalardan birine gittiğimde, Beyaz TV’de yayınlanan “Diriliş
Ertuğrul” dizisini izlediklerini gördüm. Bu diziyi neden izlediğini sorduğumda,
“Doğa manzarası var, atlar var, göçebe hayatı var. Hoşuma gitti. Onun için
izliyorum” cevabını aldım. O günkü yayınlanan bölümü biz de zorunlu olarak izledik.
Eve döndükten sonra, zamanım müsait oldukça dizinin başlangıç ve diğer
bölümlerini izlemeye başladım. Yaklaşık yüz bölümün özetini izledikten sonra,
bu dizi hakkında bir makale yazmanın gerekli olduğuna karar verdim. Zira, dizi
internet ortamında milyonlarca kişi tarafından izleniyordu. Bu dizi de verilen
mesajlara ve gizlenen gerçeklere cevap vermenin zorunlu olduğuna kanaat
getirdim. Bu makalemizde bu dizi hakkındaki görüşlerimizi açıklayacağız.
DİZİ İÇİN MASRAFTAN KAÇINILMAMIŞ
“Diriliş Ertuğrul” dizisinin TRT’nin ve dolayısıyla devletin
imkanları ile çekildiğini hemen belirtmeliyim. Masraftan kaçınılmamış. Dizi tam
bir “Hollywood” sineması tarzıyla çekilmiş. Çok sayıda kamera kullanılmış.
Hatta uçan dronlardan de yararlanılmış. Efektler de ona uygun yapılmış. Filmin
başlangıç müziği de AKP’nin seçim propagandalarında kullandığı Dombıra ile
uyumlu yapılmış. Bu dizideki amaç hemen sırıtıyor. Seçmen kitlesinin etki
altına alınması belli oluyor. Yani, bir siyasi partiye oy devşirmek amacı
taşındığı gizlenmiyor. Burada üzüldüğüm nokta, Anadolu’yu bize yurt yapan şehit
ve gazilerin siyasi çıkar için kullanılmış olmasıdır. Özellikle de Ertuğrul
Gazi gibi tarihsel bir şahsiyetin buna alet edilmesi hiç de şık olmamıştır. Bu
ülkenin birliğini, bütünlüğünü savunduğunu iddia edenlerin toplumun yüzde
yüzüne hitap eden bir tarihi dizi yerine, bir partinin tabanını bloke edip, onu
elde tutmaya yarayan bir bakış açısı ile ele almaları yanlış olmuştur. Bu
dizinin masrafları seksen milyon insanın verdiği vergilerden karşılanmıştır. Dolayısıyla,
bu anlayış, dizide sık sık kullanılan “Adalet” ilkesi ile de ters düşmüştür.
Adalet sadece bir gruba, bir kesime değil, toplumun tümü için uygulanırsa
adalet olur. Lafla, sloganla adalet sağlanmaz.
Dizinin gerçek amacını belirtikten sonra, bilinçli olarak
gizlenen ve saptırılan tarihi olaylara gelelim.
AMERİKAN TEZİ “TÜRK-İSLAM SENTEZİ” ÖNE ÇIKARILMIŞ
Dizide, Ertuğrul Gazinin ağzından sık sık “Nizamı Alem”, “Cihanın
fethi” ile “Türklük” “İslamcılık” “Türk-İslam Birliği” kelimeleri geçmektedir. Bir kere Ertuğrul Gazi’nin bu sözleri o günkü şartlarda kullanması
mümkün değildir. Zira, daha obasının sürekli kalacağı ve yaşayacağı bir metre
kare toprağı dahi yoktur. Moğollar İran ve Horasan bölgesindeki Harzemşahlar
devletini ortadan kaldırmış, bütün şehirler yakılmış ve yıkılmıştır. Süleyman
Şah yönetimindeki Kayı obası Moğol ordusunun zulmünden kaçıp sığınacak bir yer
aramaktadır. Yani, ölüm-kalım mücadelesi vermektedir. Bu durumda olan birisinin
cihanın fethini, Nizamı Alemi düşünecek ne imkanı ne de zamanı var. Zaten dizideki
olaylara da bu düşünce aykırı düşmektedir. Zira, obanın içinde bulunduğu acıklı
durumu dizi de anlatmaktadır. Dolayısıyla, bu anlayış dizinin kendisi ile de
çelişmektedir. Bu düşünce olsa olsa, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, yani
ikinci dünya savaşından sonra, ABD’nin Sovyetler Birliği ile girdiği hegomonya
mücadelesi için Türkiye’nin önüne koyduğu “Türk-İslam” sentezinin bir ürünüdür.
Dizide sık sık kullanılan "Türklük" ve "İslam birliği" cümlelerinin de bu tezden
alındığı görülmektedir. “Allahü Ekber” sloganlarının sık sık kullanılması da bunu
teyit etmektedir. ABD, “Türk-İslam” sentezi ile Sovyetler Birliği’ni çembere
alıp, dağıtmayı hedeflemişti. Yani, Türk ve Müslüman halkları kendi çıkarı için
kullanmak istiyordu. Aynen bugün olduğu gibi. Diziyi çeken ya da çektirenler
bunu hala anlamadılarsa daha ne diyelim.
BABAİ-VEFAİ VE BEKTAŞİ DERVİŞLER GİZLENMİŞ
Dizide saptırılan ve gizlenen ikinci bir gerçek ise, Anadolu’yu bizlere yurt yapan Babai, Vefai şeyhler ve din adamlarıdır. Dizinin
senaryosunu yazanların bunu bilerek gizledikleri ve çarpıttıkları
kanaatindeyim. Zira, dizideki Geyikli dervişini sanırım “Boz geyikli dede”den
almışlar. Ertuğrul’u Moğollardan kurtaran Bozgeyikli dede Halep eyaletinde
(Halep eyaleti 13. Yüzyılda Adana’dan, Urfa’ya kadar olan bölgeyi kapsıyordu)
yaşayan Boz geyikli obasının dedesiydi. O dönemde, o dervişlere Babai ya da
vefai dervişi deniliyordu. O dervişler ileride Hacı Bektaş Veli’nin etrafında
birleşecek olan Bektaşi (Alevi) şeyhlerdi. Nitekim, dizide Geyikli dervişin
elinde kılıç yerine, ağaçtan yapılan bir asa bulunmaktadır. Sanırım senaristler
bunu da Bursa’nın fethine tahta kılıçla katılan Abdal Musa’dan esinlenmişler. Dizinin
ilerleyen bölümlerinde Erturul Gazi’yi öldürmek isteyen Moğol iş birlikçisi
Selçuklu emiri Sadettin Köpek’in elinde kurtaran Karkın obası beyi Karkın bey
de Babai’lerdendi. Zira, Karkın obası
Amasya’lı Baba İlyas’ın taraftarı olan bir obaydı. Bugünkü deyimle söyleyecek
olursak Aleviydi. (Bu obaya mensup olanların bir kısmı bugün Çorum ili
sınırları içinde yaşamaktadırlar ve alevidirler.) Dizide bu da gizlenmiş. Bu arada şunu da hemen
belirtmeliyiz; dizide sık sık “Kefere” sözcüğü kullanılmaktadır. Anadolu,
dizideki “Kefere” mantığı ile değil, Babai, Vefai ve Bektaşi dervişlerin insancıl-merhametli-dayanışmacı
İslam anlayışı ile yurt yapılmıştır. Eğer, bir bölgeyi elinde tutmaya “kefere”
(kafir) mantığı hakim olsaydı, bugün Anadolu’ya Moğollar hakim olurdu. Diziye
çekenlere ve senaristlere şunu sormak isterim: Osmanlı devletinin kurucuları, Yeniçeri
ocağını inanç olarak neden Hacı Bektaş Veli dergahına bağladılar? Gerçekleri
gizlemekle tarih yapılmaz. Siz, tarihi ve gerçekleri Osman Bey’den ve Orhan Bey’den
daha mı iyi biliyorsunuz? Onlar, Bamsı Alp’in ağzında sık sık kullanılan “Bugün
hiç Kefere biçmedik” gibi sözleri ile değil, yerli halka da eşit davranarak bu
toprakları yurt yapmışlardır. Ayrıca, bu sözler hem ırkçılık kokmakta hem de
tarihi gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Yirmi birinci yüzyılda bu tür sözleri
kullanmak bu diziyi çekenlere de senaristlere de yakışmamıştır. Bu sözler İslam
dininin hümanist anlayışına da aykırıdır. Onlara Kur’an’da yer alan şu ayetleri
gerekçeleri ile birlikte incelemelerini öneriyorum. Enam Suresi 151. Ayet,
Furkan suresi 68. Ayet, Bakara suresi 190. ve 256. Ayetleri, Maide Suresi 32. Ayet, Gaşiye
suresi 21. ve 22. Ayetleri, Şura suresi 48. Ayet ve İsra suresi 54. Ayeti. Bu ayetleri kavradıklarında, İslam dininin hümanist anlayışını daha iyi anlayacakları kanaatindeyim.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Dizi için harcanan paraya
ve emeğe yazık olmuştur. Dizinin amacı, bir partinin taban kitlesini
genişletmek ve elde tutmak olduğu açıkça belli olmaktadır. Tarihi kişilikler de
parti çıkarı için çekinmeden kullanılmıştır. Tarihe mal olmuş şahsiyetler bu
kadar kolay harcanmamalıdır. Süleyman Şaha da Ertuğrul Gaziye de saygısızlık
yapılmıştır. Ancak, dizide oynayan, alın teri döken emekçi kardeşlerimi bu
eleştirilerden ayrı tutuyorum. Onlar, verilen görevi ve mesleklerini icra
etmişlerdir. Onlara selam ve sevgilerimi sunuyorum.
Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
08.09.2020.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.