8 Eylül 2020 Salı

“DİRİLİŞ ERTUĞRUL”’ DİZİSİNDE GİZLENEN GERÇEKLER


“DİRİLİŞ ERTUĞRUL”’ DİZİSİNDE GİZLENEN GERÇEKLER

 “Diriliş Ertuğrul” dizisi TRT’de yayınlandığında izlememiştim. İzleyen arkadaşlardan bazıları “Türkçü-İslamcı” bakış açısıyla çekildiğini söylemişlerdi. Ben de zamanımı harcamamak adına diziye ilgisiz kalmıştım. Onun yerine kitap okumayı ve makale yazmayı tercih etmiştim. Kurban Bayramında Amasya’daki yakın akrabalardan birine gittiğimde, Beyaz TV’de yayınlanan “Diriliş Ertuğrul” dizisini izlediklerini gördüm. Bu diziyi neden izlediğini sorduğumda, “Doğa manzarası var, atlar var, göçebe hayatı var. Hoşuma gitti. Onun için izliyorum” cevabını aldım. O günkü yayınlanan bölümü biz de zorunlu olarak izledik. Eve döndükten sonra, zamanım müsait oldukça dizinin başlangıç ve diğer bölümlerini izlemeye başladım. Yaklaşık yüz bölümün özetini izledikten sonra, bu dizi hakkında bir makale yazmanın gerekli olduğuna karar verdim. Zira, dizi internet ortamında milyonlarca kişi tarafından izleniyordu. Bu dizi de verilen mesajlara ve gizlenen gerçeklere cevap vermenin zorunlu olduğuna kanaat getirdim. Bu makalemizde bu dizi hakkındaki görüşlerimizi açıklayacağız.

 DİZİ İÇİN MASRAFTAN KAÇINILMAMIŞ

 “Diriliş Ertuğrul” dizisinin TRT’nin ve dolayısıyla devletin imkanları ile çekildiğini hemen belirtmeliyim. Masraftan kaçınılmamış. Dizi tam bir “Hollywood” sineması tarzıyla çekilmiş. Çok sayıda kamera kullanılmış. Hatta uçan dronlardan de yararlanılmış. Efektler de ona uygun yapılmış. Filmin başlangıç müziği de AKP’nin seçim propagandalarında kullandığı Dombıra ile uyumlu yapılmış. Bu dizideki amaç hemen sırıtıyor. Seçmen kitlesinin etki altına alınması belli oluyor. Yani, bir siyasi partiye oy devşirmek amacı taşındığı gizlenmiyor. Burada üzüldüğüm nokta, Anadolu’yu bize yurt yapan şehit ve gazilerin siyasi çıkar için kullanılmış olmasıdır. Özellikle de Ertuğrul Gazi gibi tarihsel bir şahsiyetin buna alet edilmesi hiç de şık olmamıştır. Bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü savunduğunu iddia edenlerin toplumun yüzde yüzüne hitap eden bir tarihi dizi yerine, bir partinin tabanını bloke edip, onu elde tutmaya yarayan bir bakış açısı ile ele almaları yanlış olmuştur. Bu dizinin masrafları seksen milyon insanın verdiği vergilerden karşılanmıştır. Dolayısıyla, bu anlayış, dizide sık sık kullanılan “Adalet” ilkesi ile de ters düşmüştür. Adalet sadece bir gruba, bir kesime değil, toplumun tümü için uygulanırsa adalet olur. Lafla, sloganla adalet sağlanmaz.  

 Dizinin gerçek amacını belirtikten sonra, bilinçli olarak gizlenen ve saptırılan tarihi olaylara gelelim.

 AMERİKAN TEZİ “TÜRK-İSLAM SENTEZİ” ÖNE ÇIKARILMIŞ

 Dizide, Ertuğrul Gazinin ağzından sık sık “Nizamı Alem”, “Cihanın fethi” ile “Türklük” “İslamcılık” “Türk-İslam Birliği” kelimeleri  geçmektedir. Bir kere Ertuğrul Gazi’nin bu sözleri o günkü şartlarda kullanması mümkün değildir. Zira, daha obasının sürekli kalacağı ve yaşayacağı bir metre kare toprağı dahi yoktur. Moğollar İran ve Horasan bölgesindeki Harzemşahlar devletini ortadan kaldırmış, bütün şehirler yakılmış ve yıkılmıştır. Süleyman Şah yönetimindeki Kayı obası Moğol ordusunun zulmünden kaçıp sığınacak bir yer aramaktadır. Yani, ölüm-kalım mücadelesi vermektedir. Bu durumda olan birisinin cihanın fethini, Nizamı Alemi düşünecek ne imkanı ne de zamanı var. Zaten dizideki olaylara da bu düşünce aykırı düşmektedir. Zira, obanın içinde bulunduğu acıklı durumu dizi de anlatmaktadır. Dolayısıyla, bu anlayış dizinin kendisi ile de çelişmektedir. Bu düşünce olsa olsa, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, yani ikinci dünya savaşından sonra, ABD’nin Sovyetler Birliği ile girdiği hegomonya mücadelesi için Türkiye’nin önüne koyduğu “Türk-İslam” sentezinin bir ürünüdür. Dizide sık sık kullanılan "Türklük" ve "İslam birliği" cümlelerinin de bu tezden alındığı görülmektedir. “Allahü Ekber” sloganlarının sık sık kullanılması da bunu teyit etmektedir. ABD, “Türk-İslam” sentezi ile Sovyetler Birliği’ni çembere alıp, dağıtmayı hedeflemişti. Yani, Türk ve Müslüman halkları kendi çıkarı için kullanmak istiyordu. Aynen bugün olduğu gibi. Diziyi çeken ya da çektirenler bunu hala anlamadılarsa daha ne diyelim.

 BABAİ-VEFAİ VE BEKTAŞİ DERVİŞLER GİZLENMİŞ

 Dizide saptırılan ve gizlenen ikinci bir gerçek ise, Anadolu’yu bizlere yurt yapan Babai, Vefai şeyhler ve din adamlarıdır. Dizinin senaryosunu yazanların bunu bilerek gizledikleri ve çarpıttıkları kanaatindeyim. Zira, dizideki Geyikli dervişini sanırım “Boz geyikli dede”den almışlar. Ertuğrul’u Moğollardan kurtaran Bozgeyikli dede Halep eyaletinde (Halep eyaleti 13. Yüzyılda Adana’dan, Urfa’ya kadar olan bölgeyi kapsıyordu) yaşayan Boz geyikli obasının dedesiydi. O dönemde, o dervişlere Babai ya da vefai dervişi deniliyordu. O dervişler ileride Hacı Bektaş Veli’nin etrafında birleşecek olan Bektaşi (Alevi) şeyhlerdi. Nitekim, dizide Geyikli dervişin elinde kılıç yerine, ağaçtan yapılan bir asa bulunmaktadır. Sanırım senaristler bunu da Bursa’nın fethine tahta kılıçla katılan Abdal Musa’dan esinlenmişler. Dizinin ilerleyen bölümlerinde Erturul Gazi’yi öldürmek isteyen Moğol iş birlikçisi Selçuklu emiri Sadettin Köpek’in elinde kurtaran Karkın obası beyi Karkın bey de  Babai’lerdendi. Zira, Karkın obası Amasya’lı Baba İlyas’ın taraftarı olan bir obaydı. Bugünkü deyimle söyleyecek olursak Aleviydi. (Bu obaya mensup olanların bir kısmı bugün Çorum ili sınırları içinde yaşamaktadırlar ve alevidirler.)  Dizide bu da gizlenmiş. Bu arada şunu da hemen belirtmeliyiz; dizide sık sık “Kefere” sözcüğü kullanılmaktadır. Anadolu, dizideki “Kefere” mantığı ile değil, Babai, Vefai ve Bektaşi dervişlerin insancıl-merhametli-dayanışmacı İslam anlayışı ile yurt yapılmıştır. Eğer, bir bölgeyi elinde tutmaya “kefere” (kafir) mantığı hakim olsaydı, bugün Anadolu’ya Moğollar hakim olurdu. Diziye çekenlere ve senaristlere şunu sormak isterim: Osmanlı devletinin kurucuları, Yeniçeri ocağını inanç olarak neden Hacı Bektaş Veli dergahına bağladılar? Gerçekleri gizlemekle tarih yapılmaz. Siz, tarihi ve gerçekleri Osman Bey’den ve Orhan Bey’den daha mı iyi biliyorsunuz? Onlar, Bamsı Alp’in ağzında sık sık kullanılan “Bugün hiç Kefere biçmedik” gibi sözleri ile değil, yerli halka da eşit davranarak bu toprakları yurt yapmışlardır. Ayrıca, bu sözler hem ırkçılık kokmakta hem de tarihi gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Yirmi birinci yüzyılda bu tür sözleri kullanmak bu diziyi çekenlere de senaristlere de yakışmamıştır. Bu sözler İslam dininin hümanist anlayışına da aykırıdır. Onlara Kur’an’da yer alan şu ayetleri gerekçeleri ile birlikte incelemelerini öneriyorum. Enam Suresi 151. Ayet, Furkan suresi 68. Ayet, Bakara suresi 190. ve 256. Ayetleri, Maide Suresi 32. Ayet, Gaşiye suresi 21. ve 22. Ayetleri, Şura suresi 48. Ayet ve İsra suresi 54. Ayeti. Bu ayetleri kavradıklarında, İslam dininin hümanist anlayışını daha iyi anlayacakları kanaatindeyim.

 Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Dizi için harcanan paraya ve emeğe yazık olmuştur. Dizinin amacı, bir partinin taban kitlesini genişletmek ve elde tutmak olduğu açıkça belli olmaktadır. Tarihi kişilikler de parti çıkarı için çekinmeden kullanılmıştır. Tarihe mal olmuş şahsiyetler bu kadar kolay harcanmamalıdır. Süleyman Şaha da Ertuğrul Gaziye de saygısızlık yapılmıştır. Ancak, dizide oynayan, alın teri döken emekçi kardeşlerimi bu eleştirilerden ayrı tutuyorum. Onlar, verilen görevi ve mesleklerini icra etmişlerdir. Onlara selam ve sevgilerimi sunuyorum.

 Saygılarımla.

Hamdullah Dedeoğlu

08.09.2020.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular