29 Temmuz 2020 Çarşamba

ALEVİLER NEDEN CAMİİ'YE GİTMEZLER?

ALEVİLER NEDEN CAMİİ'YE GİTMEZLER?

Alevilere en çok sorulan sorulardan biri de budur. Aleviik konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan Alevi gençlerinin bu soru karşısında zorlandıklarıni gördüm. Bu nedenle, onları bilgilendirmenin gerekli olduğuna karar verdim. Makalemizde bu sorulara cevaplar vereceğiz.

Bu sorunun kaynağı Emevi ve Abbasi saltanat rejimleridir. Zira, islam dini her iki dönemde degişikliğe ve ilavelere uğramıştır. Konumuz olan Camii üzerinden gidecek olursak, peygamber efendimiz döneminde ibadeler mescitlerde yapılıyordu. Camii de minare de yoktu. Her ikisi de Emevi hükümdarı Muaviye doneminde İslam inancına ilave edilmiştir. Bunun gerekçesi olarak da Hırıstiyanliktaki Kiliseler gösterilmiştir. Camiilerin, Kiliselerin gösterişli yapisina rakip olması istenmiştir. Yani peygamber efendimiz dönemindeki sade ve gösterişten uzak mescid anlayışı terk edilmiştir. Dolayısıyla, Kuran'ı Kerim'de ibadet mekanı olarak Camii ve minareler yer almaz. 

Emeviler sadece bunu değil, iktidarları döneminde İslam dininin bir çok inancını ya değiştirmişler ya da ilavelerde bulunmuşlardır. Bunlardan biri de namazlar ve namzlardaki rekat sayısıdır. EMEVİĹER döneminde Miracla ilgili bir hadis gerekçe gösterilerek namaz vakitleri beşe, rekat sayısi da 40'a çıkarılmıştır. Oysa, çağımızın ünlü İslam bilginlerinden Prof. Dr. Yaşar Nuri Özturk, peygamber efendimiz döneminde namazların iki rekat olarak kılındığını belirtmiştir. Hz. Ayşe de Sahihi Buhari'nin eserinde yer alan bilgiye göre akşam namazı hariç, namazların iki rekat olarak kılındığını ifade etmiştir. (Sahihi Buhari, Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, cilt 2, sayfa 280, hadis no: 228) Yine, Anadolu'daki Alevi İslamın önderlerinden olan Hünkar Hacı Bektaş Veli'nin, MAKALAT ve VELAYETNAME isimli eserinde yer alan bilgiye göre, iki rekat namaz kıldığı ifade edilmektedir. 

Emeviler döneminde, hutbe ve vaazlarda başta Hz. Ali olmak üzere ehlibeyt mensuplarına hakaretler yapılıyordu. Bu nedenle ehlibeyt mensupları ve onları destekleyenler ibadetlerini evlerde yapmaya başlamışlardı.Bu ibadeti de peygamber efendimizin Mekke'deki uygulamalarından almışlardı. Zira, müslümanlar müşriklerin baskısı nedeniyle ibadetlerini inananların evlerinde toplanarak yapıyorlardı. Bu ibadet şekli Alevilerin Cem ibadetine benziyordu. Bu ibadetin kaynaği da yine Kuran'ı Kerim'e dayanmaktadır. Peygamber efendimize Mekke'de inen MÜZEMMİL suresinin 20. Ayetinde şöyle denilmektedir:

"Ey Muhammed! Rabbin senin gecenin üçte ikisi kadarını, bazen de gecenin yarısını bazen de gecenin üçte birini seninle beraber bulunan toplulukla birlikte ibadetle geçirdiğini bilir."

Alevi İslam anlayışında yer alan Cem ibadeti bu ayete uygundur. Zira, cem ibadeti gecenin yarısına kadar devam eder. Cemlerdeki ritüeller de Nur sursinin 35. ve 36. ayetleri ile uyumludur. Dolayısıyla, kimse Cem ibadetinin İslam dışı olduğunu iddia edemez. 

Cami, Minare, namaz ve rekat sayısını bu şekilde açkladıktan sonra, siz Alevi İslam anlayışını benimseyen bir kişi olsaydınız, namaz kılmak için Camii'ye gider miydiniz? İşte Aleviler de bu nedenle camii'ye gitmezler. Namazlarıni ise, Hacı Bektaş Veli'nin Makalat ve Velayetname eserindeki gibi Cem'lerde iki rekat olarak kılarlar.

Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
29.07.2020



18 Temmuz 2020 Cumartesi

COŞKUN AKAN BİR IRMAKTIM

COŞKUN AKAN BİR IRMAKTIM

Dün seni gördüm canlı gözlerle.
Çok değişmişsin uzandığın yerde.
Kurumuş bir toprak gibiydin görünümünle.
Yokluğunda sessizlik hakim olmuş vadiye.
Yillar önce coşkun akan bir ırmaktın.
Önüne çıkanı alıp götürürdün.
Şimdi ise, kurumuş bir dere gibisin.
Suladığın toprakların sana bakıp ağladığını gördum.
Oysa nice canliya hayat vermiştin.
Daha dün balıklar içinde yarışiyordu.
Yıllar ne çabuk da geçmişti.
Böyle olacağın hiç aklına gelir miydi ?
Sonsuza kadar akıp gideceğini mi sanmıştın?
Artık ömrünün sonuna geldin.
Unutulup gitmen arkeologlara kaldı.
Gitmeden önce onlara bir not bırakmalısın.
"BEN BİR ZAMANLAR COŞKUN AKAN BİR IRMAKTIM"

Yazan: Hamdullah Dedeoğlu
17.07.2020


*Çorum Suyu Çayı




13 Temmuz 2020 Pazartesi

OLAYLARA DİN AÇISINDAN BAKMAK BİZİ DOĞRULARA GÖTÜRÜR MÜ?

OLAYLARA DİN AÇISINDAN BAKMAK BİZİ DOĞRULARA GÖTÜRÜR MÜ?


Ülkemizdeki dinci ve tutucu kesimin gerek yazılı gerekse görsel basınıni izledikçe hep aynı şeyler aklıma geliyor. Bunlar olaylara neden  geniş açıdan bakmıyorlar?  Ya da yaşadıkları olumsuzluklardan neden ders çıkarmıyorlar?  Bu makalemizde bu sorulara cavaplar bulmaya çalişacağız.

Öncelikle bu kesimin son yirmi yılda söylediklerini ve yazdıklarıni özetleyelim:

-Cumhuriyet rejimi ile birlikte dinimizi ve dilimizi kaybettik. Bu nedenle, bunu tekrar geri getirebilmek için;

A) Cumhuriyete ve Kemalistlere karşi batının desteğini almak.
B) Cumhuriyetçilere karşı cemaat ve tarikatların desteğini almak.
C) İç politikada dini söylemleri öne çıkarmak.
D) Bölgesel dış politikada mezhepçi-İHVANI MÜSLİMCİ bir politika izlemek.

Önce birinci tezlerini ele alalım. Cumhuriyete ve Kemalistlere karşı batının desteğini almak, esas amaç olunca sizin niyetiniz ne olursa olsun, batılı emperyalistlerin işbirlikçisi olmaktan kurtulamazsınız. Bunu örneklerle açiklayalım. Kemalistler Türkiye Cumhuriyetini batılı işgalciler ve onların piyonlarına karşı kazandıklari savaşlardan sonra kurdular. Eğer, onlar da padişah ve saltanat yanlıları gibi teslimiyetçi bir politika izlemiş olsalardi, Anadolu'da ve Trakya'da Türk hakimiyetine son verilmiş olacaktı. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti de olmayacaktı. Ve bu topraklar da elimizden çikmış olacaktı. Yani Kemalistler bu ülkeyi savaşarak elde tutmuşlardı. Kemalistlere karşı mücadele demek, emperyalizmle işbirliği demektir. Bunu Türkçe ile ifade edersek, vatana ihanet etmektir. Kurtuluş savaşı sırasinda Kemalistlere karşi olanlarin sonu emperyalistlerin yaninda yer almak olmuştu. Yani işgalcilerle birlikte olup, ülkelerine ihanet etmışlerdi.  Dinci ve tutcu kesimin anlamadığı ya da anlamak istemediği de budur.

İkinci tezlerine gelince, tarikatlar ortaçağdan kalma bir örgütlenme modelidir. Ancak bin yil sonra aynı örgütlenme modelini savunmak insanlıği ileriye götürmez. Dini referansları öne alarak yapılan örgütlenmeler çağın sorunlarına cevap veremez ve ileriye de taşıyamaz. Bu nedenle tarikatlar gunumüzde ilericiliği değil, gericiliği temsil ederler. Bugün ki tarikatlar insanları kendi çıkarlarına alet etmiş, sonunda da yabancı devletlerin işbirlikçisi yapmıştır. Kurtuluş savaşı sırasında Nakşibendi tarikatı ile günümuzdeki Fethullahçı cematinin 2016 yılının 15 temmuzunda yaptıkları eylemler bunun en açik kanıtidır. Ancak ne varki,  aynı çevreler bundan ders almamış görünüyorlar. Halkımızı "din" kisvesi ile yine aldatmaya devam ediyorlar.

Üçüncü tezleri dini söylemleri öne çıkarmaktır. Dini siyasete alet etmek anayasanın laiklik ilkesine aykırı olmasına rağmen, bu suçu işlemeye devam ediyorlar. İnsanlari din aracılığı ile etki altına alıp, yönlendirmek kolay olduğundan bundan asla vazgeçmemişlerdir. Bu nedenle, aynı kesimler modern düşüncenin ve ilerlemenin hep karşısinda olmuşlardır. Kültür ve güzel sanatlarda yer alamamalarınin nedeni de budur. Çunku savundukları düşünce bilim ve sanattan uzaktır. 

Dördüncü tezleri dış politikada İhvanı Müslimci bir çizgi izlemektir. İHVANI MÜSLİM  orgütü 1926 yılında Mısır'da kurulan ve referans olarak kendisine "İSLAM" dinini esas alan bir örgüttür. İngiliz emperyalistlerinin ulusalcı hareketleri bastırmak amacıyla yönlendirdiği bir harekettir. Yani emperyalizmin dnetimindedirler. Bu nedenle, anti-emperyalist bir çizgiden yoksundurlar. Kisaca İslam coğrafyasıni ayağa kaldıracak bir politik çizgileri de yoktur. 

Sonuç olarak, tutucu ve dinci çevrelerin savundukları tezlerin tümü emperyalistlere hizmet etmektedir. İleri sürdükleri "Dinimiz ve dilimiz elden gitti" söylemlerin hepsi dayanaktan yoksundur. Amaç, Kemalistlerin Türkçeyi yabancı kelimelerden arındırıp milli bir dil geliştirmesini engellemektir. Yıne dini inançlar istismar edilerek, ülkemizin modernleşmesine engel olmaktır. Dini söylemler bu amaçlar için kullanılan bir örtüdür.  Bu çevrelere katılan iyi niyetli insanlarımızı buradan uyarmak istedim. Makalenin yazılma gerekçesi de budur.

Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
07.07.2020

Popular