MAZENDERAN EYALETİNDEKİ EHLİ BEYT MENSUPLARI VE CANBEK
AŞİRETİ
Prof. Dr. Faruk Sümer hocanın “ OGUZLAR-TÜRKMENLER” adlı kitabını okurken “ İran’da yaşayan
Türkmen asıllı oymaklar ile ilgili listeler” bölümünde İngiliz asıllı seyyah Lady Shell’in “Mazenderan
Oymakları” kısmında yer alan “ Can Beğlü “ ismi
dikkatimi çekti. Seyyah Shell, Türkçe konuşan bu cemaatin elli hane olduğunu
belirtmektedir. Bu bilgiden sonra Can
beğlü-Canbek, ya da Osmanlı kayıtlarındaki adıyla Cihanbeyli aşireti ile
Mazenderan bölgesi arasındaki bağı merak ettim. Cihanbeyli aşiretinin İmam Rıza
ocağı taliplerinden olması bu merakımı daha da artırmıştı. Elde ettiğim bilgilerin özetini size sunmak
istedim. Önce, İran’ın Mazenderan eyaletinin kısa bir tarihçesini anlatalım:
MAZENDERAN NERESİ ?
İran İslam Cumhuriyeti’nin otuz bir eyaletinden biri
olan Mazenderan eyaleti, Hazar denizinin güneyinde yer almaktadır. İran platosuyla arasında
Elburz dağları bulunmaktadır. Elburz dağlarının en yüksek noktası olan Nehavend (5.610 metre ) Mazenderan sınırları
içinde kalmaktadır. Mazenderan’ın batısında Gilan (eski adı Deyleman), kuzey
doğusunda Kuzey Horasan, kuzeyinde Hazar denizi, güneyinde ise, Tahran eyaleti
yer almaktadır. Nüfusu 2016 sayımına göre, 3.283.582 ‘dir. Amerika Birleşik
Devletleri istihbarat örgütü CİA’ye göre, nüfusun yüzde 90’nını yerli halk
(Mazenderi) yüzde yedisini Fars kökenli, yüzde üçünü ise Azerbaycan Türkleri
oluşturmaktadır.
Mazenderan eyaletinin İslam fetihleri dönemindeki adı
Taberistan’dır. “ Taber “ Farsça’da
balta demektir. Ormanlık bir bölge olduğu için bölgede yaşayanlar eskiden
geçimlerini sağlamak için odun satarlarmış. Türkçeye çevirirsek “ Baltacıların
memleketi” anlamına gelmektedir. 15. Yüzyıldan sonra adı “ Mazenderan” olmuştur. İran’ın portakal ve
limon ihtiyacı bu bölgeden karşılanmaktadır. Ayrıca pirinç ekimi ve balıkçılık da yapılmaktadır.
TABERİSTAN’DA EHLİBEYT MENSUPLARI
Taberistan ve Deyleman (Gilan-Deylem bölgesi), İslam
ordularına karşı en şiddetli direnç gösteren bölgelerdi. Uzun çarpışmalardan sonra
ele geçirildi. Ancak inançlarından asla vaz geçmemişlerdi. Taberistan ve
Deylaman bölgesindekilerin büyük çoğunluğu, Mecusi-Zerdüşt dinine mensuptu.
Ehlibeyt mensupları baskı ve zulümler nedeniyle,Gerek
Emeviler, gerek Abbasiler döneminde çok sayıda isyan hareketine önderlik
yapmışlardı. Emevi iktidarını da Abbasilerle kurdukları ittifak sayesinde yıkmışlardı.
Ancak amca çocukları olan Abbasiler de bir süre sonra, Emevilerle aynı
politikaları yürürlüğe koydular. Bunun üzerine, Ehlibeyt mensupları onlara karşı
da halkın yanında yer alarak isyanlara destek verdiler. Kerbela’dan sonra en
büyük ikinci katliam Mekke’ye altı mil uzaklıkta Fah vadisinde Abbasiler
döneminde Miladi 786 yılında meydana geldi. Buradaki çatışmada onlarca Ehlibeyt
mensubu katledildi. Bu katliamdan iki kişi kurtulabilmişti. Biri Yahya bin
Abdullah, diğeri de kardeşi İdris bin Abdullah’tı. Yahya bin Abdullah canlarını
kurtarmak için Deyleman bölgesine, İdris bin Abdullah ise, kuzey Afrika’ya
kaçtı. İdris bin Abdullah Fas’ta “ İDRİSİLER” devletini kurdu. Yahya bin
Abdullah ise, Deyleman, Taberistan ve Horasan’da üç yıl dolaştıktan sonra
halifenin yazılı af beyanıyla Mekke’ye döndü. Ancak halife Hadi sözünden
durmayarak Yahya bin Abdullah’ı katletti.
Fah katliamından sonra çok sayıda ehlibeyt mensubu
halifelik merkezinden uzakta ve denetimi zor olan bölgelere sığındılar.
Bunların başında Horasan, Taberistan ve Deyleman geliyordu. Özellikle de Halife
Me’mun’un kendisinden sonraki halife olarak 8. İmam Ali Er Rıza’yı ilan etmesi,
ancak daha sonra zehirleterek katletmesi bu göçleri daha da artırmıştı. Halife
Mütevekkil döneminde Hem Hz. Hüseyin’in, hem de Hz. Hasan’ın torunları bu
bölgelere sığınmak zorunda kaldılar. Bunlar arasında 8. İmam Ali Er Rıza’nın
çocukları ve torunları da bulunuyordu.
ZEYDİLER ALEVİ DEVLETİ
Göç eden ehlibeyt mensupların çoğu Taberistan-Deylaman
sınırında yer alan Rüyan bölgesinin Kelar ve Şalus şehirlerine yerleşmişlerdi. Buradaki
itibarları yüksekti. Daha önce islam dinin kabul etmeyen yerli halk ehlibeyt
mensupları aracılığı ile gönüllü olarak islam’a geçmeye başladı. Ancak,
Abbasi-Ehlibeyt çatışmasında her zaman ehlibeyt tarafını desteklemeyi de
kendilerine ilke edindiler. Zira, Abbasileri ortak düşmanları olarak
görüyorlardı.
Abbasi halifesi Billah, başarılarından dolayı Bağdat
emniyet müdürünü Taberistan’a vali olarak atadı. Vali Tahiri bin Muhammed
Abdullah’a, Rüyan bölgesinde büyük arazileri işletme hakkını verdi. Oysa bu
araziler Deylaman ve Taberistan halkının en önemli geçim kaynaklarından
biriydi. Hayvanlarını bu arazide otlatıyor, yakacaklarını da buradaki ormanlardan
elde ediyorlardı. Bu son olay bölge halkını tamamen Abbasi’lerin aleyhine
çevirdi. Yerli halktan “ Rüstem oğulları “ adıyla nam salmış olan iki kardeş
Muhammed ve Cafer araziyi işletmek için gelen görevlileri zor kullanarak
kovdular. Yörenin ileri gelenleri Taberistan ve Horasan’dan kendilerine karşı
asker gönderileceğini tahmin ederek Deyleman bölgesindeki tanınmış ailelerden
yardım talep ettiler. İstekleri kabul edildi. Ancak bölge halkını tümden
kucaklayacak bir lider gerekiyordu. Bunun üzerine, Alevi önderlerden ehlibeyt
mensubu Muhammed bin İbrahim’den liderlik yapmasını istediler. O da kendisinin
bunu yapabilecek durumda olmadığını, onlara Rey’de (Tahran) bulunan Hasan bin Zeyd’i
önerdi. Bir heyetle Hasan Bin Zeyd’e yazılı olarak teklif yapıldı. Teklifi
kabul eden Hasan Bin Zeyd hemen yola çıktı. Rüyan’ın en büyük şehri olan
Kecur’da coşkuyla karşılandı. Karşılayanlar arasında bölgedeki tüm ehlibeyt
mensupları da bulunuyordu. Hasan bin Zeyd Taberistan ve Deyleman’da tanınmış ve
ileri gelen tüm ailelere heyetler göndererk destek istedi. Hepsi de olumlu
cevap verdi.
Hasan bin Zeyd yeterli desteği sağladıktan sonra, valinin
oturduğu Amul şehrine doğru hareket etti. Şehir dışında meydana gelen çatışmalarda
Hasan bin Zeyd’in ordusu üstün geldi ve baş şehiri Amul ele geçirildi. Hasan Bin
Zeyd Amul’e girdiğinde, şair Harun bin Muhammed şu şiiri okuyordu:
“Allahü Ekber, bütün kötülükler silinip gitti.
Taberistan’ı bir nur aydınlattı.
Hasan bin Zeyd kılıcını çekince,
Zulüm çığırtkanları çekilip gitti. “
Hasan bin Zeyd komutasındaki ordu Abbasi valisinin gönderdiği orduyu da yenerek Sari
kentini de ele geçirdi. Bu olaydan sonra, bölge halkının kendisine olan
güvenleri daha da arttı. Takvimler miladi 864 yılını gösterdiğinde Deyleman ve
bütün Taberistan Abbasilerin işgalinden kurtarılmıştı. Hasan bin Zeyd devletini
ilan ettikten sonra bütün bölge halkına araziler dağıttı. Sulama kanalları
açtı. Köylüler imece usulü ile tarım ve hayvancılık yapmaya başladılar.
Üretimle birlikte bölgenin refahı da
arttı.
Hasan bin Zeyd’in
Alevi devleti kurmasından sonra, Suriye’den, Hicaz’dan ve Irak’tan üç
yüze yakın ehlibeyt mensubu Taberistan’a geldi. Hasan bin Zeyd gelenlere yetkiler vererek onları şehir ve kaleleri
yönetmekle görevlendirdi. Ehibeyt mensuplarının bölgedeki sayısının artması ile
birlikte Mecusi dinine mensup yerli halk İslamiyeti daha fazla benimsedi
Hasan Bin Zeyd’in kurduğu alevi devleti altmış dört yıl
yaşadı. Miladi 928 yılında Samaniler tarafından yıkıldı. Ancak Zeydi alevi
devletinin devamı olan devletler kısa aralıklarla Deylem ve Gilan bölgelerinde bağımsızlıklarını 16.
Yüzyıla kadar devam ettirdiler.
MAZENDERAN VE
CANBEK AŞİRETİ
Mazenderan ismi nereden gelmektedir ? Mazen kurmanç
dilinde büyük anlamındadır. “ Bıronge mazen” gibi. (büyük kardeş anlamına
gelmektedir.) “ Der” hem Farsça’da hem de Kurmanç dilinde kapı demektir.
“Mazen-der” birleştirildiğinde “ büyük kapı “ anlamına gelmektedir. “An “ eki ise, Farsça’da çoğul eki olup,
Türkçedeki ler-lar gibidir. Mazenderan “ büyük kapılılar” anlamında bir
aidiyeti belirtir. Mazenderan bölgesi Orta Asya ve Horasan bölgesinden batıya
gidilen yol üzerindedir. Yani, “batıya açılan büyük kapı” anlamında kullanılmış
olabileceği akla gelmektedir. Bu bizim
bir varsayımımızdır. Kesin böyledir diyemiyoruz. Sadece tahminlerde
bulunuyoruz. Bunu belirtelim.
Can bek aşireti içinde buna benzer tahminlerde
bulunabiliriz. “ Can” hem Türkçede hem de Farsça’da vücut-beden anlamındadır.”
Bek” kelimesi ise, hem Kurmanç dilinde hem de Türkçe’de “sağlam, dayanıklı, kuvvetli “ anlamlarına gelmektedir.
Birleştirildiğinde “dayanıklı
vücut” “ sağlam vücut “ anlamlarını
içermektedir. Can beklü denildiğinde ise, “ sağlam vücutlu” “ dayanıklı
vücutlu” ile bir aidiyet belirtilmektedir.
İngiliz gezgini
bayan Lady Shell’in İran’daki Türkmen oymakları içinde Mazenderan eyaletinde “Can
beğlü” cemaatine mensup olup Türkçe konuşan 50 hane bulunduğunu yazdığını belirtmiştik.
Bayan shell bu sayıyı 19. Yüzyılın ortalarında, yani 1850 ‘den sonra İran’a
yaptığı seyahatindeki gezi notlarında belirtmektedir. Hepimizin bildiği gibi
yerleşik düzene geçildiğinde, aşiret bağları çözülür, aileler aşiretten koparak
değişik yerlere göç edebilirler. Ya da asimile olabilirler. Dolayısıyla bu
sayının elli hanenin çok üzerinde olması muhtemeldir.
Gelelim Can bekli aşiretinin Anadolu’ya nasıl geldiği
konusuna. Moğollar, Horasan ve İran’ı
istila edince, Harzemşahlar devletine son verdiler. (M. 1231) Mazenderan
bölgesi de o tarihte Harzemşahlar’ın hakimiyetindeydi. Harzemşahların prensi
Celalettin, babası gibi silik ve korkak biri değildi. Moğollarla son ana kadar savaşmıştı.
Hatta, onları Afganistan-Hindistan sınırında yenmişti. Ancak üzerine daha büyük
ordular gelince, batıya doğru çekildi. Ve Anadolu’ya kadar geldi. Tarihçiler Dersim bölgesine kadar geldiğini bile yazmaktadırlar.Tahminimize
göre bu çekilme sırasında Mazenderan bölgesinde bulunan Can bekli aşiret
mensupları da Celalettin Harzemşah’la birlikteydi. (Bu tahminimiz Doç Dr. Muammer Gül ve Buket Yaşa Şahin'in Harzemşahlarla ilgili yazdıkları bilimsel makalelerle de doğrulanmıştır.) Can beklilerle birlikte
ehlibeyt mensupları da bulunuyordu. Tunceli’deki İmam Rıza ocağı dedeleri de
Pertek kazasına geliş tarihi olarak 13. Yüz yılı belirtmekteler. Dolayısıyla
bu bilgi tahminimizi doğrulamaktadır.
Can bekli aşiretinin yerleştiği bölge de Harput
sınırları içinde yer alıyordu. 16. Yüzyıldaki Osmanlı kayıtları da Can bekli
aşiretin Harput’da olduğunu teyit etmektedir. İmam Rıza ocağına mensup
dedelerin bugün hala yaşadıkları Sün köyü 16. Yüzyılda Harput sancağı
sınırları içinde bulunmaktadır. Yine 1838’daki Zile kazasına bağlı Kızılkünbed
(Aydıncık) nüfus kayıtlarında da Cihanbeyli aşiretine rastlamaktayız. Dr.
Ebubekir Güngör’ün arşivlere dayanarak yazdığı “ Nahiyeyi Kızılkünbed Nüfus
defterleri” incelemesinde Cihanbeyli aşireti için ayrı bir bölümde altı köy ve
üç mezrada 207 hane 557 nüfus gösterilmektedir. Mezraların içinde bugün Çekerek
ilçesine bağlı olan Kırkdilim köyünün ismi
de geçmektedir. Kırkdilim köyü, İmam Rıza ocağına mensup dedelerin yaşadıkları bir köydür. Aynı
sayımda Cihanbeyli aşireti mensuplarının yaşadığı “ Üzümlük “ kışlağında bir
şahıs nüfus defterine şöyle yazılmıştır : “ Harputlu Mehmed bin Abdullah, uzun
boylu, kır sakallı, yaş 60.” Bu bilgiler İmam Rıza ocağı ile Cihanbeyli
aşireti arasında bir bağ olduğunu doğrulamaktadır. Sivas Kangal ilçesindeki
Canbek aşiretinin İmam Rıza ocağına bağlı olması da bunu teyit etmektedir.
Cihanbeyli aşireti konar göçer olduğu için, kışı Halep
eyaletindeki kasaba ve köylerde, Yazı ise,
Harput civarındaki yaylalarda geçiriyorlardı. Halep, o tarihlerde Memlukluların
hakimiyetindeydi. Türkmenlerin desteği ile Moğolları Suriye topraklarında durduran da onlardı. Malatya, Urfa, Adıyaman,
Antep ve Antakya, Halep eyaletinin kazalarıydı. Konar-göçerler, Erzurum’dan,
Şam ovalarına kadar olan bölgede gelip-gidiyorlardı. Çok uzun ve geniş bir
bölgeyi kullanıyorlardı.
Cihanbeyli, bir aşiretler federasyonuydu. Bünyesinde
çok sayıda aşiret barındırıyordu. Bunlardan bazıları şunlardır: Ömeranlı,
Barçikanlı, Herdili, Keleçorlu, Deranlı, Dirzanlı ve Zeyveli.
Makalemizi şimdilik burada bitiriyoruz. Cihanbeyli ile
ilgili yeni bilgiler edindiğimizde yazmaya devam edeceğiz.
Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
21.09.2019
*** Dr. Recep Albayrak "İran Türkleri" adlı eserinde Tahran eyaletine bağlı Demavend, Har ve Mazenderan Vilayetinde "Can beglü"aşiret mensuplarının yaşadığını belirtmektedir. (Sayfa, 249-254)
***Cihanbeyli aşireti ile Harzemşahlar ilişkisi için, "İMAM RIZA OCAĞININ CİHANBEYLİ İLE BAĞLANTISI NEREDEN GELİYOR?" adlı makalemizde daha geniş bilgiler bulunmaktadır.
Kaynaklar:
-Doç.Dr. Hasan Yaşaroğlu, Taberistan Zeydileri
-Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar-Türkmenler
-Hüseyin Yalçın, Alevilik Tarihi
-Diyanet İşleri Başkanlığı Vakfı İslam ansiklopedisi,
Taberistan ve Zeydiler
-Anadolu Rum Eyalaeti 387 Numaralı Muhasebe defterleri 1530, Devlet Arşivleri
Genel Müdürlüğü
-998 Numaralı Muhasebeyi Vilayeti Diyarbekir, Arab ve Zülkadriye defteri 937/1530 Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları.
-Dr. Ebubekir Güngör, Kızılkünbed Nüfus defterleri,
1838-1841, Aydıncık Belediyesi yayınları
-Cevdet Türkay, Osmanlı İmparatorluğu'nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler
Ek:
-Harzemşahlar Devleti haritası