RAMAZAN
ORUCU İSLAMİYET’DEN ÖNCE VAR MIYDI ?
Ramazan
ayının islam coğrafyasında ayrı bir yeri bulunmaktadır. Hem
oruç ayı olamsı, hem de Kur’an’ı Kerim’in bu ayda Hz.
Muhammed’e Cebrail aracılığı ile inmesi nedeniyle kutsal bir ay
olarak kabul edilmiştir. Ancak tarihi kaynaklarda, Ramazan ayının
islamiyet’den önce de Arabistan’da kutsandığı ve bu ayda
oruç tutulduğu belirtilmektedir. Konu hakkında en kapsamlı
çalışmanın Sinop Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç.
Dr. Emrah Dindi tarafından yapıldığını öğrendim. Sayın Emrah
Dindi’nin Yakın Doğu üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi
Dergisinin Güz-2017 sayısında yayınlanan makalesi, yazımızın
ana kaynağı olacaktır. Sayın Emrah Dindi’ye emeklerinden dolayı
teşekkürlerimi ve saygılarımı iletiyorum. Sayın Emrah
Dindi’nin konu ile ilgili makalesini sizlere özetlemeye
çalışacağım.
İSLAMİYET’DEN
ÖNCEKİ RAMAZAN ORUCU
Ramazan
kelimesi, “çok sıcak gün”, “güneşte yanmış toprak”,
“yanmış taş “ anlamlarına gelmektedir. Bu aya neden “Ramazan”
isminin verildiği hakkında farklı yorumlar getirilmiştir. Aşırı
sıcakta oruç tutulduğundan, açlığın insana verdiği yanma
duygusundan dolayı bu ismin verildiği ileri sürenler olmuştur.
Ramazan ayının yaz sıcağına rast gelmesinden
dolayı bu ismi aldığını ileri sürenler olduğu gibi, kalplerin
günahlardan temizlenmesinden dolayı bu ismi aldığını ileri
sürenler de vardır.
Ramazan
ismi, Muharrem, Safer, Rabiul Evvel, Rabiul Ahir, Cumadiyel Ula,
Cumadiyel Ahir, Receb, Şaban, Ramazan, Şevval, Zil kadde, Zil Hicce
gibi ay isimleri olarak islamiyet’den önceki Hicaz Arapları
tarafından kullanılmaktaydı. Güney Arabistan Arapları Ramazan
ayını bereket ayı olarak da kutluyorlardı. Zira, bu ayda Aden ve
Sana şehirlerinde panayırlar düzenleniyor, Hint, Çin, Afrika,
Roma ve Habeşistan’dan gelen mallar burada satışa çıkıyor ve
bol kazançlar elde ediliyordu. Tarihi kaynaklara göre, Cahiliye
döneminde, Ramazan ayı kutsal bir ay olarak da görüldüğünden
bu ayda, oruç tutmak,
ibadet etmek ve
fakir-fukarayı doyurmak da bir gelenekti. Ramazan ayı aynı zamanda
“haram” ay olarak görüldüğünden bu ayda savaşılmaz, barış
hakim olurdu. Ramazan ayında Hira mağarasında inzivaya-itikafa
çekilen çok sayıda Kureyşli vardı. Hz. Muhammed’in
İslamiyet’den önce her yıl Ramazan ayında Hira dağında yer
alan mağarada inzivaya-itikafa çekildiği ve bu ayda fakirleri
doyurduğu rivayet edilmiştir. Tarihi kaynaklarda, Hz. Muhammed’in
dedesi Abdulmuttalib’in de ayın hilal durumu ortaya çıkınca,
Hira dağında inzivaya çekildiği, oruç
tuttuğu, fakir fukarayı
doyurduğu belirtilmektedir. Haşim oğulları gençlerinin de bunu
devam ettirdiği, Arafat, Müzdelife, Safa ve Merve tepelerinde
ayinler yaptıkları,
eve gitmeden önce de
Kabe’yi ziyaret ettkleri tarihçi İbni İshak’ın eserinde
yer almaktadır.
TEVRAT
VE İNCİL’DE ORUÇ
Ramazan
ayında oruç ibadeti, İslamiyet öncesi toplumlarda yer alıyordu.
Başlarına bir musibet geldiğinde, kıtlığa maruz kaldıklarında,
ya da tanrının öfkesine maruz kalacaklarını düşündüklerinde,
günahlarını affettirmek, isteklerine kavuşmak için oruç
tutuyorlardı. Arap yarımadasında bulunan Yahudi ve hiristiyanlar
da oruç tutuyorlardı. Oruç, İbranilerin en temel ritüelleri
arasında yer alıyordu. Tevrad’da, Hz. Musa’nın Tur dağında
kırk gün oruç tuttuğu belirtilmektedir. Yine aynı şekide
İncil’de de Hz. Yahya’nın, Hz. İsa’nın ve Pavlus’un kırk
gün oruç tuttkları ifade edilmektedir. Bu durum Kur’an’ı
Kerim’de, Bakara
suresinin 183. ayetinde “ Oruç sizden öncekilere farz kılındığı
gibi size de farz kılındı” denilerek daha önceden de oruç
tutulduğunu teyit etmektedir.
Ramazan
orucunu ilk tutan kişinin Hz. Nuh kavmi olduğu, hatta Hz. Adem’den
beri farz olduğu da yazılı kaynaklarda yer almaktadır. Ancak
Ramazan orucunun Yahudi ve Hiristiyanlıkta, sonradan değişikliğe
uğradığı da belirtilmektedir.
Yazımızı
özetleyecek olursak, Ramazan orucunun geçmişi çok eskilere
dayanmaktadır. İnsanlar, isteklerinin kabulu için, günahlarından
arınmak, nefislerini kontrol
için oruç tutmuşlardır
ve tutmaya devam etmektedirler. Bütün
insanların Oruçları
kabul ola, günahları af ola, sofralarına bereket ola.
Saygılarımla.
Hamdullah
Dedeoğlu
24.05.2019.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.