ŞAH İSMAİL’İN ŞİİRLERİNDEKİ “HATAYİ” MAHLASI NEREDEN GELİYOR ?
Safevi
kızılbaş Türk devletinin kurucusu ve alevilerin yedi ulu
ozanından biri olan Şah İsmail’in “Hatayi” mahlasının
kaynağı nereden geliyor ? Bu konuda iki ayrı görüş
bulunmaktadır. Birincisi rivayate dayanan “hata ettiği ” için
“Hatayi ” mahlasını kullanmıştır. İkincisi ise, tamamen
tarihi bilgilere dayanarak kimlere “Hatayiler” denildiğini,
“Hatayi” kelimesinin ne anlama geldiğini açıklayan bir
görüştür. Bu makalemizde kısaca bu iki ayrı görüşü ele
alacağız. Kaynak olarak da “Alevilik-Bektaşilik araştırma
dergisinde araştırmacı-yazar Ahmet Küçükkalfa’nın orijinal
kaynaklara ve tarihçilere dayanarak yazdığı “Hatayiler :
Etimolojisi, Tarih ve Kültür” isimli incelemesini esas alacağız.
Sayın Ahmet Küçükkalfa’ya emeklerinden dolayı
teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Önce
birinci görüşü ele alalım. Rivayete dayanan bu görüşe göre,
Şah İsmail Bağdat’ı fethettiğinde, Kerbela’da Hz. Hüseyin’in
kabrini de ziyaret etti. Ayrılmak üzereyken gözü Hür’ün
mezarına ilişti. Birden hiddetlenerek bu mezarın başka bir yere
nakledilmesini istedi. Mezar açılınca Hür’ün yarası
üzerindeki mendili gördü. “Bu nedir” deyip eline alınca
yaradaki kan yeniden akmaya başladı. Tam o esnada Hz. Hüseyin’in
türbesinden “ Hata ettin İsmail” diyen bir ses duyuldu. Bunun
üzerine İsmail mendili tekrar yaraya bastırdı. Ve mezarın
üzerini örttü. Ancak İsmail bu hareketi ile hata yaptığını
anladı. Bu hatasını daima hatırlamak için de o günden sonra
yazdığı şiirlerini “Hatayi” mahlasıyla yazmaya başladı.
Bu
rivayeti çürüten kanıtlar bulunmaktadır. Şah ismail’in
Bağdat’ı fethettiği yıl miladi takvime göre 1510 yılıdır.
Oysa, Şah İsmail 1506 yılında yazdığı “Dehname” adlı
eserinde “Hatayi” mahlasını kullanmıştır. Yani “Hatayi”
mahlasını kullanması bu olaydan çok öncedir. İkincisi, İslam
tarihini ve Kerbela olayını çok iyi bilen Şah İsmail, Yezid’in
ordusunun başında bulunan Hür’ün Hz. Hüseyin’in tarafına
geçtiğini ve Hz. Hüseyin’i savunurken şehit edildiğine vakıf
olan birisidir. Dolayısıyla, Hür’e hiddetlenmesi mümkün
değildir. Üçüncüsü, 830 yıl sonra mezarda sadece kemikleri
bulunan Hür’ün yarasından kanın akmasıdır.
İkinci
ve doğru olan görüş ise şöyledir: 10. yüzyıldan 14. yüzyıla
kadar İran’ın doğusunda “HİTAY” adlı bir Türk devleti
bulunmaktaydı. Hitay’lar resim ve güzel sanatlar konusunda çok
ileriydi. Özellikle süsleme sanatında Uygur’lularla birlikte
Orta Asya ve yakın doğuda çok ileri bir medeniyet kurmuşlardı.
Bunu da Mani dinin kurucusu Mani’den ve müridlerinden
öğrenmişlerdi. Mani dni 3. yüzyılda İran’da yasaklanınca,
Mani dinine mensup olanlar Hindistan üzerinden Orta Asya ve Çin’e
kadar gitmşlerdi. Kendi dinleri ile birlikte resim ve güzel
sanatları da götürmüşlerdi Mani dininin kutsal kitapları
resimler ve tasvirlerle süslüydü. Ressamlar, resim sanatının
piri olarak Manizm dininin kurucusu Mani’yi gösterirler.
Hitayların Mani mensuplarından öğrenip geliştirdikleri bu
resim ve süsleme sanatına “Hatayi” süsleme sanatı
deniliyordu. Şah İsmail de buradan esinlenerek yazdığı şiirleri
bu süsleme sanatına benzeterek “Hatayi” mahlasını
kullanmıştır. Safevilerin sarayı “Hatayi” lerin minyatürleri
ve resim tabloları ile meşhurdur. Şah ismail, şiirlerinde
Safevileri, Hatayi’lere benzetmiştir. O şiirlerden birisi
şöyledir:
Kırmızı
taclu, boz atlı, ağır leşkerli (askerli) heybetli,
Yusuf
peygamber sıfatlı, Gaziler diyen Şah menem.
Hatai’yem
al atlıyem, sözü şekerden tatlıyem
Murtaza
Ali Zatlıyem, Gaziler diyen Şah menem.
Türk
kavminden olan Hitaylar, (Hatayiler) erkeklerinin uzun boylu, yakışıklı, kadınlarının ise güzel olması ile meşhurdur. İran’lı ünlü şair Şiraz’lı Hafız bir şiirinde şöyle der:
“Dün
peri yüzlü Türk güzeli yanımızdan ayrılıp gitti.
Acaba
ne hatamızı gördü de Hitay yolunu tuttu.”
Makalemizi,
benim de aynen katıldığım Ahmet Küçükkalfa’nın şu görüşü
ile bitirelim.
“ Safeviler,
Hatayi geleneğin temsilcisi oldular. Şahnamelerdeki minyatürlerde
olduğu kadar, mimaride, süslemede, şiirde, tekstilde kısaca güzel
sanatların her şubesinde yetkin eserler verdiler.
Hatayi
geleneğin yetkin temsilcisi Şah İsmail’in Hatayi mahlasının,
Uygur-Hıtay (Hatayi) yüksek kültürünün ve güzel sanatlarının
bir yansıması olduğu kuşkusuzdur. İslam sanatını olağanüstü
etkilemiş olan Uygur-Hıtay (Hatayi) kültür ve sanatının, İslam
kültür ve sanatının omurgasını oluşturduğuna dair
yeni-yeniden bir değerlendirme için batılı uzmanların himmetini
beklemek gerekmiyor.”
Saygılarımla
Hamdullah
Dedeoğlu
01.03.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.