1 Mart 2019 Cuma

ŞAH İSMAİL’İN ŞİİRLERİNDEKİ “HATAYİ” MAHLASI NEREDEN GELİYOR ?



ŞAH İSMAİL’İN ŞİİRLERİNDEKİ “HATAYİ” MAHLASI NEREDEN GELİYOR ?


Safevi kızılbaş Türk devletinin kurucusu ve alevilerin yedi ulu ozanından biri olan Şah İsmail’in “Hatayi” mahlasının kaynağı nereden geliyor ? Bu konuda iki ayrı görüş bulunmaktadır. Birincisi rivayate dayanan “hata ettiği ” için “Hatayi ” mahlasını kullanmıştır. İkincisi ise, tamamen tarihi bilgilere dayanarak kimlere “Hatayiler” denildiğini, “Hatayi” kelimesinin ne anlama geldiğini açıklayan bir görüştür. Bu makalemizde kısaca bu iki ayrı görüşü ele alacağız. Kaynak olarak da “Alevilik-Bektaşilik araştırma dergisinde araştırmacı-yazar Ahmet Küçükkalfa’nın orijinal kaynaklara ve tarihçilere dayanarak yazdığı “Hatayiler : Etimolojisi, Tarih ve Kültür” isimli incelemesini esas alacağız. Sayın Ahmet Küçükkalfa’ya emeklerinden dolayı teşekkürlerimizi iletiyoruz.

Önce birinci görüşü ele alalım. Rivayete dayanan bu görüşe göre, Şah İsmail Bağdat’ı fethettiğinde, Kerbela’da Hz. Hüseyin’in kabrini de ziyaret etti. Ayrılmak üzereyken gözü Hür’ün mezarına ilişti. Birden hiddetlenerek bu mezarın başka bir yere nakledilmesini istedi. Mezar açılınca Hür’ün yarası üzerindeki mendili gördü. “Bu nedir” deyip eline alınca yaradaki kan yeniden akmaya başladı. Tam o esnada Hz. Hüseyin’in türbesinden “ Hata ettin İsmail” diyen bir ses duyuldu. Bunun üzerine İsmail mendili tekrar yaraya bastırdı. Ve mezarın üzerini örttü. Ancak İsmail bu hareketi ile hata yaptığını anladı. Bu hatasını daima hatırlamak için de o günden sonra yazdığı şiirlerini “Hatayi” mahlasıyla yazmaya başladı.

Bu rivayeti çürüten kanıtlar bulunmaktadır. Şah ismail’in Bağdat’ı fethettiği yıl miladi takvime göre 1510 yılıdır. Oysa, Şah İsmail 1506 yılında yazdığı “Dehname” adlı eserinde “Hatayi” mahlasını kullanmıştır. Yani “Hatayi” mahlasını kullanması bu olaydan çok öncedir. İkincisi, İslam tarihini ve Kerbela olayını çok iyi bilen Şah İsmail, Yezid’in ordusunun başında bulunan Hür’ün Hz. Hüseyin’in tarafına geçtiğini ve Hz. Hüseyin’i savunurken şehit edildiğine vakıf olan birisidir. Dolayısıyla, Hür’e hiddetlenmesi mümkün değildir. Üçüncüsü, 830 yıl sonra mezarda sadece kemikleri bulunan Hür’ün yarasından kanın akmasıdır.

İkinci ve doğru olan görüş ise şöyledir: 10. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar İran’ın doğusunda “HİTAY” adlı bir Türk devleti bulunmaktaydı. Hitay’lar resim ve güzel sanatlar konusunda çok ileriydi. Özellikle süsleme sanatında Uygur’lularla birlikte Orta Asya ve yakın doğuda çok ileri bir medeniyet kurmuşlardı. Bunu da Mani dinin kurucusu Mani’den ve müridlerinden öğrenmişlerdi. Mani dni 3. yüzyılda İran’da yasaklanınca, Mani dinine mensup olanlar Hindistan üzerinden Orta Asya ve Çin’e kadar gitmşlerdi. Kendi dinleri ile birlikte resim ve güzel sanatları da götürmüşlerdi Mani dininin kutsal kitapları resimler ve tasvirlerle süslüydü. Ressamlar, resim sanatının piri olarak Manizm dininin kurucusu Mani’yi gösterirler. Hitayların Mani mensuplarından öğrenip geliştirdikleri bu resim ve süsleme sanatına “Hatayi” süsleme sanatı deniliyordu. Şah İsmail de buradan esinlenerek yazdığı şiirleri bu süsleme sanatına benzeterek “Hatayi” mahlasını kullanmıştır. Safevilerin sarayı “Hatayi” lerin minyatürleri ve resim tabloları ile meşhurdur. Şah ismail, şiirlerinde Safevileri, Hatayi’lere benzetmiştir. O şiirlerden birisi şöyledir:

Kırmızı taclu, boz atlı, ağır leşkerli (askerli) heybetli,
Yusuf peygamber sıfatlı, Gaziler diyen Şah menem.
Hatai’yem al atlıyem, sözü şekerden tatlıyem
Murtaza Ali Zatlıyem, Gaziler diyen Şah menem.

Türk kavminden olan Hitaylar, (Hatayiler) erkeklerinin uzun boylu,  yakışıklı, kadınlarının ise güzel olması ile meşhurdur. İran’lı  ünlü şair Şiraz’lı Hafız bir şiirinde şöyle der:

Dün peri yüzlü Türk güzeli yanımızdan ayrılıp gitti.
Acaba ne hatamızı gördü de Hitay yolunu tuttu.”

Makalemizi, benim de aynen katıldığım Ahmet Küçükkalfa’nın şu görüşü ile bitirelim.

Safeviler, Hatayi geleneğin temsilcisi oldular. Şahnamelerdeki minyatürlerde olduğu kadar, mimaride, süslemede, şiirde, tekstilde kısaca güzel sanatların her şubesinde yetkin eserler verdiler.
Hatayi geleneğin yetkin temsilcisi Şah İsmail’in Hatayi mahlasının, Uygur-Hıtay (Hatayi) yüksek kültürünün ve güzel sanatlarının bir yansıması olduğu kuşkusuzdur. İslam sanatını olağanüstü etkilemiş olan Uygur-Hıtay (Hatayi) kültür ve sanatının, İslam kültür ve sanatının omurgasını oluşturduğuna dair yeni-yeniden bir değerlendirme için batılı uzmanların himmetini beklemek gerekmiyor.”

Saygılarımla
Hamdullah Dedeoğlu
01.03.2019


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular