6 Aralık 2018 Perşembe

ALEVİ İNANCINDAN TAVİZ VERMEYEN BİR TÜRKMEN BOYU: BEĞDİLLİ


ALEVİ İNANCINDAN TAVİZ VERMEYEN BİR TÜRKMEN BOYU: BEĞDİLLİ

Oğuzların Yıldızhan oğullarından olan Beğdilli boyu, alevi inancından taviz vermeyen ve bu inancına bağlı kalan boyların başında gelir. Elbette diğer Tükmen boylarından da alevi inancını devam ettirenler var. Örneğin, Çepni, Karkın, Peçenek ve Bayad gibi. Ancak, diğer boylarda çoğunluk “ sünni “leşmesine rağmen, Beğdilli boyu bunun dışında kalmıştır. Hem de çok eza ve cefa çekmesine rağmen. Bunun nedeni neydi ? Safevi kızılbaş devletine niçin destek verdiler ? Bütün bu sorulara cevaplar vermeye çalışacağız.

Tarihçi-yazar Prof. Dr. Faruk Sümer hocanın kaleme aldığı “ OĞUZLAR (TÜRKMENLER) “ Adlı eserini bu makalemizde ana kaynağımız olarak kullanacağız.

Beğdilli boyu, Selçuklularla birlikte Anadolunun fethinde yer almıştı. Beğdilli obalarından bir kısmı doğu Anadolu’yu, bir kısmı Halep bölgesini, bir kısmı da orta Karadeniz, Bozok, Sivas bölgesini kendilerine yurt edinmişlerdi. Boyun büyük kısmı Danişmendli ve Dulkadir beyliği sınırları içinde yaşıyordu. Bu bölgeler 15. yüzyılın sonu ve 16. yüzyılın başlarında Osmanlı hakimiyetine geçti. Ancak, Osmanlı hakimiyetinden sonra ağır vergiler ve devlet memurlarının aşırı baskıları konar - göçer olan aşiretleri rahatsız etmişti. O yüzden, Safevi tarikat lideri Şah İsmail’in “devlet kurma” çağrılarına gönüllü olarak katıldılar. Halep vilayetindekiler “Şamlu”, Anadolu’daki obalar “Rum”lu olarak destek verdiler. Destek veren obalar şunlardı: Bozkoyunlu, Arablu, Tatalu, Harbendelu, Balabanlı, Avcılı, Biçerli, Dimlekli, Kürtler, Tecirli, Kuzucaklı, Karacalu, Bayburtlu, Arapgirli, Çemişgezekli ve Kerematlu.

Bu göçlerden sonra Beğdilli boyundan Anadolu’da kalanların sayısı azalmıştı. Kanuni döneminde 1525-26 yıllarında yapılan vergi sayımlarında Halep eyaletinde kırka yakın oba kalmıştı. Bu obalardan ikisi dikkat çekiciydi. Obanın birisi “Hoca Ali Şeyh”, diğeri “Boz Geyikli” adını taşıyordu. Defterde, şeyhlerin dualarının kabul gördüğü, her iki obaya kurbanlar getirildiği, yetiştirilmek üzere öğrenci bulunduğu belirtilmektedir. Belgede ayrıca şeyhler için “kadimden er ocağına mensup” oldukları da ifade edilmektedir. “ Kadimden er ocağı” Ehlibeyt mensuplarını belirtmek için kullanılan bir deyimdi. Dolayısıyla Beğdilli boyu (aynı ad altında diğer Türkmen boylarının da içinde olduğu Beğdilli aşireti) Horasan’dan Anadolu’ya gelirken beraberinde ehlibeyt mensuplarını da getirmişti. Ehlibeyt yanlısı kalmasının en önemli nedeni buydu. Bozgeyikli dedenin Hacı Bektaşı Veli dergahından el alarak Halep’e geldiği, Halep ve Gaziantep Türkmenlerinin sözlü kültürlerinde yer almaktadır. Bozgeyikli dedenin türbesi, Halep’e bağlı Münbiç ilçesinin Bozgeyikli köyünde bulunmaktadır.

Anadolu’da kalan Beğdilli boyuna bağlı olan obalar 1691 yılında Rakka’ya sürgün edildiler Sürgün nedeniyle çok zor günler yaşayan Beğdilli obalarının dertlerini yine Beğdilli bir ozan olan Taşdemir yazdığı şiirlerinde şöyle dile getirmektedir:

Kadıoğlu Yusuf Paşa gelende
Yalan dünya benim derdi Beğdilli
Seksen bin evle Rakka’ya iskan olanda
Tayı, Muvali’yi kırdı Beğdilli

Döğülür davullar, iniler dağlar
Harbiler çağrışır analar ağlar
Gürleyip Fiyahan’a konduğu çağlar
Şemseddin’den ubur etti Beğdilli

Döğüldü davullar, çekildi sancak
Koç yiğit atına takındı poncak
Hamed il-Abbas bu işi tuttu ancak
Göç ile düşmana vardı Beğdilli

Şeyh efendi böyle çaldı kalemi
Namı tuttu Beğdilli’nin alemi
Annek süddoğlu Hüseyin Çelebi
Çarhacımız Cafer olsun Beğdilli

Kara bayrak salsak Şark evi yırak
Kara gün olanda aşiret gerek
Şunda iyi bir nam kazandı Soyban Barak
Binde birin oma dikti Beğdilli

Taş-Demir’im de söyler özünden
Methedelim Beğdilli’nin yazından
Ala Bucak Ketele’nin düzünden
Hamed’in sancağını bastı Beğdilli

(* Tayı ve Muvalli,  Beğdilli ile çatışan iki Arap aşiretidir. )

Yine bir diğer şiirde ise, alevi inancına vurgu yapılarak,

Çağrışı çağrışı yayladan inin
İnin Ayn Elize bir SEMAH dönün
Beğden izin oldu koruya konun
Firuz bey Acem’e gitti durnalar

Anadolu’da kalan Beğdilli’ler Rakka’da sürgün hayatı yaşarken, Şah İsmail’in çağrısına uyup İran’a giden Beğdilli’ler orada el üstünde tutuldular. Ordu komutanıı, vali olarak Safevi devletinin asilzadeleri arasında yer aldılar. Safevi devletinin topraklarını Fırat’dan, Orta Asya’daki Seyhun ve Ceyhun nehirlerine kadar genişlemesine katkı sundular. Sıfırdan bir devlet kurup, onu imparatorluğa taşıdılar.

Makalemizi Faruk Sümer hoca’nın Safevi Devleti il ilgili sözleriyle bitirelim.

Safevi devleti kurucusu Şah İsmail, 1525 yılında vefat etti. Onun çok cesur ve yaman bir savaşçı olduğunu biliyoruz. Ana dili Türkçe idi. Kendisi Farsça’dan daha çok Türkçe şiirler yazmıştır. Esasen Safevi devletinin ordusunda ve sarayında konuşulan mutad dilin Türkçe olduğunu biliyoruz. Farsça daha çok yazı dili olarak kullanılıyordu. Hiç şüphe yoktur ki, Safevilerin sarayı Selçukluların sarayından daha fazla Türk idi.”

.... Safevi hareketi Anadolu’dan altıncı, fakat en devamlı ve en kalabalık bir göç hareketine sebep olmuştur. Bu göçler İran’daki Türk unsurunu kuvvetlendirerek bilhassa Azerbaycan’da nüfusça da hakim bir duruma getirmiş, buna karşılık Doğu ve Güney doğu Anadolu’daki Türk unsurunu zayıflatmıştır. Şurası muhakkaktır ki, doğu Anadolu Safevi idaresinde kalsaydı, bir müddet sonra burada Türkçe’den başka hiç bir dil konuşulmıyacaktı. Osmanlı idaresi bu bölgedeki göçebe Türk unsurunu dahi yerinde tutamadı. Onların bir kısmı İran’a, bir kısmı da Orta Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldılar. “

Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
06.12.2018.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Popular