Son
seçimde muhalefete, özellikle de CHP’ye oy veren bazı
kesimlerde tamamen karamsarlık hakim olmuş durumda. Öyle ki,
ellerinde olsa hemen ülkeyi terk edip, “Bu cahil insanları kendi
başlarına” bırakacaklar. Bu kesimlere seçimlerden önce
CHP’nin iktidara geleceğini pompalayıp, sonra da sükutu hayale
(hayal kırıklığı) uğratmayı hedefleyenlerin planlarını
görememektedirler. CHP, 1950’den sonra sanki iktidara gelmiş de,
son bir kaç yıldır iktidardan uzak kalmış gibi propaganda
yapıyorlar. CHP’nin bugün uyguladığı politika ve kadrolarıyla,
yöneticileriyle iktidar olamayacağını siyasetten biraz anlayanlar
dahi, görebilmektedir. Çünkü, partinin kurucu değerlerinden ve
altı oktan tamamen kopmuşlardır. Bu konuyu daha önceki
yazılarımızda anlatmıştık.
Şimdi
yazımızın konusu olan ülkeyi terk etmek isteyenlere gelelim. Bu
düşünceye sahip olanların görüşü, AKP’ye oy veren
vatandaşlara Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil’in gözlüğü
ile bakanlardır. Bunlara göre, bu vatandaşlar “ CAHİL” ve
düşünmeden oy veren “robot”lardır. O halde ülkeyi bunlara
bırakıp, ayrılmak en iyi “çözüm’dür. Çünkü, bu halkla
bir yere gidilmez ve onlara da güvenilmez. Dolayısıyla,
“sürünmeye” mahkumdurlar. Bu görüşü savunanlar, kendilerine
de “ilerici” “demokrat” “solcu” ve “devrimci”
diyebilmektedir. Bunun neresi “solculuk” neresi “devrimcilik”
şaşarım doğrusu. Ağızlarından düşürmedikleri Mustafa
kemal’i ya hiç okumamışlar, ya da okuduklarını
kavrayamamışlardır. Mustafa Kemal, bunlar gibi düşünseydi,
Kurtuluş savaşına başlamaz, ordudaki görevinden istifa etmez ve
İstanbul boğazında bir yalıda yaşamına devam ederdi. Ve
hayatını da hiç riske sokmazdı. Okuma yazma oranının yüzde
dört olduğu bir toplumla bağımsızlık mücadelesinin imkansız
olduğunu anlar, yan gelip yatardı. Böyle yapanlar olmadı mı ?
Osmanlı ordusunda görevli “paşa”ların büyük çoğunluğu
böyle yapmadı mı ? Ama inançlı olan, riskleri alabilen ve halka
güvenenler, imkansız denilen şartlarda başarıya ulaştılar. Çok
küçümsedikleri yoksul halk, ayağındaki çarığını, ayağındaki
yün çorabını Kuvayi Milliyeye bağışlamadı mı ? Üç yıl
süren, kana kan, dişe diş bir mücadele sonucunda zaferle
çıkmadılar mı ?
Belirli
bir yaşamı olan ve bunu iyi ya da biraz kötü devam ettiren
toplumlar, bıçak kemiğe dayanmadan, çok derin ve çok çetin bir
mücadeleye kolay kolay katılmazlar. Bu durumu çok güzel anlatan
bir öyküyü kısaca burada anlatmakta yarar görüyorum.
BİBER
TARLASI
Fransızlar
Urfa, Antep ve Maraş’ı işgal etmişlerdir. Mustafa Kemal’in
görevlendirdiği subaylar direnişi örgütlemek için Maraş
köylerine giderler. Düşmanın bölgeyi işgal ettiğini, bunun
için silaha sarılmak gerektiğini anlatırlar. Ancak, Köylülerin
büyük çoğunluğu buna kayıtsız kalır. Kısa bir süre sonra,
Fransız işgali o köyleri de kapsar. Aynı köylere gelen subaylar,
“düşman askeri sizin köylere de geldi. Biber tarlalarınız da
elinizden gidecek, bunu da kabul ediyor musunuz ?” der. Subayın bu
sözleri üzerine, eline baltasını, tüfeğini, kazmasını alan
subayın etrafında dizilmeye başlar. Ve Fransız işgaline karşı
müthiş bir direniş gösterirler. Sonuçta, Fransızlar bölgeden
kaçmak zorunda kalırlar.
Şimdiki
durum da biraz biber tarlasına benziyor. Halkın büyük çoğunluğu
şu andaki gidişi, tam olarak görememektedir. Ancak, halkın bu
durumu görmesi için çaba gösterenlerin sayısı da azınlıkta
kalmaktadır. Öykümüzdeki gibi, eğer Mustafa Kemal’in
görevlendirdiği subay köylere gidip, halkı örgütlemeseydi ve
onları ikna etmeseydi, başarı gelir miydi ? Biz de eksik olan O
subayın göstermiş olduğu sabır ve mücadele azmidir. Muhalefet
liderlerinin tavrı da, kurtuluş savaşına katılmayıp, yan gelip
yatan “ paşa” ların tavrına benzemektedir. Bu tavırla başarı
kazanılır mı ?
Burada
başka bir ülkeye göç edip rahat yaşamak isteyenlere de bir kaç
söz daha söylemek isterim. O ülkeler de aynı yoldan gelerek,
bugünkü durumlarına öyle ulaştılar. Hem de çok ağır
bedeller ödediler. Ülkesini terk etmek isteyenlere, ülkemizden ayrılmadan önce, gidecekleri
ülkelerin tarihini okuyup, araştırmalarını öneriyorum.
Saygılarımla.
18.07.2018
Hamdullah
Dedeoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.