DİN
BİR AFYON MU?
Yetmişli yıllarda, sol kesim aynen bugün olduğu gibi,
din düşmanı-İslam düşmanı gösterilerek, tecrit edilmek isteniyordu. Topluma
öyle bir sunum yapılıyordu ki, seçimler parti mücadelesi değil, dindar olanla,
olmayanların mücadelesi gibi yansıtılıyordu. Sağcı zihniyete sahip partiler,
dini siyasete alet etmekten hiçbir zaman ellerini çekmediler. Bu anlayış,
onların beslendikleri ana kaynak olmuştur. Çünkü, din üzerinden
gidildiğinde oyları toplamak her zaman kolay olmuştur.
Aradan kırk yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, daha
önceleri açıkta yapılmayan din istismarı bugün açıktan, hem de alenen
gazetelerde, tv’lerde karşısındaki rakibine “Camiler seçim zamanı mı
aklınıza geldi?” “Daha önce Cami’de çekilmiş bir resmin var mı“ gibi
sözler kullanılarak kamuoyu nezdinde rakip dindar olmamakla eleştirilerek halka
mesaj verilmektedir. Peki bu sözler hala yürürlükte olan anayasanın laiklik
ilkesine aykırı mı? Evet, aykırı ve Yargıtay cumhuriyet Başsavcılığının derhal
dava açması gerekirdi. Üstelik iktidarda olan parti, 2007’de “Laikliğe aykırı
eylemlerde bulunmak” suçundan bir oy farkla kapatılmaktan kurtulmuş ve para
cezasına çarptırılmıştı. Ama bunu gündeme getiren bir parti yok. Anayasayı
uygulayacak bir savcı da yok. Muhalefet partileri, AKP iktidarına adeta yedek
lastik görevi yapıyorlar. Lastik aşındığında ya da patladığında devreye hemen
yedekler giriyor. Daha önceleri, AKP iktidarına sert muhalefet edenlerden HAS
parti başkanı Numan Kurtulmuş, Demokrat parti başkanı Süleyman Soylu, BBP
başkanı Mustafa Desteci, MHP genel başkanı Devlet Bahçeli hep bu görevi
yaptılar. İktidar ne zaman sıkışsa, zora girse, yedeklerle hemen takviye ediliyor.
AKP iktidarının yapmış olduğu hataları herhangi bir
parti yapmış olsaydı, bugün ayakta kalabilir miydi? Örneğin 2001’deki ekonomik
krizden önce, oyları yüzde yirminin üzerinde olan Ecevit’in DSP’ sinin
oyu, krizden sonra yüzde bir buçuğa düştü. MHP barajın altında kaldı. Ama
her nedense krizlere, yapılan bunca hatalara rağmen, AKP’ye bir şey
olmuyor? Bunu neye bağlamak gerekiyor?
Orduyu, yargıyı, emniyeti, üniversiteleri, FETÖ’ye
teslim etmiş, PKK ile çözüm süreci başlatarak, şehirlerin patlayıcılarla
doldurulmasına seyirci kalmış, emperyalistlerin Müslüman ülkelere yaptıkları
saldırılara destek vermiş, onların başarılı olmaları için dua etmiş, işsizliğe
zirve yaptırmış, dış ticaret açığını patlamış, döviz ve faiz oranlarını tavan
yaptırmış bir partinin lideri cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 52,5 oy
alabiliyor. Bunu ne ile açıklayabiliriz?
İşte burada sık sık kullandıkları dinin gücü ortaya
çıkıyor. Kitleler, inanç üzerinden yönlendirilerek oy devşiriliyor. Üstelik
yaptıkları ve söyledikleri dine ve yasalara aykırı olmasına rağmen, biri çıkıp,
bunu halka açıklamaktan çekiniyor. Çünkü, din öyle bir silah ki, gücünüzü ve
itibarınızı kısa bir sürede sıfırlayabilir.
Dinler ve inançlar, tarih boyunca hep kullanılmıştır.
Ama 21. yüzyılda hala kullanılması, istismar edilmesi, inanç üzerinden çıkar
sağlanması, maalesef devam ediyor. Aslında laiklik ilkesinin amacı bunu
engellemekti. Ancak, ortada laik bir cumhuriyet kalmadığı için, dini siyasette
kullanmak suç olmaktan çıktı. Din bezirganlarının bin yıldır din üzerinden
nemalanması devam ediyor.
Konumuza gelirsek; din elbette afyon değildir. Ancak,
bezirganların elinde, kitleleri uyuşturmak için kullanılan bir araç haline
getirildi. Bütün dinlerin özü, tanrıyı anmak, insanlara adaletli olmayı,
ahlaklı olmayı, yardımlaşma ve dayanışmayı öğütler. Ancak, geniş halk kitleleri
bu bilgiden yoksun olduğu için, kolaylıkla dini inançlar üzerinden etki altına
alınabiliyor. Sözde “aydın” din adamları da tüm bu olan bitenleri seyrediyor.
Tarih, elbette onları da yazacaktır.
Saygılarımla
Hamdullah Dedeoğlu
05.07.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.