12 Ocak 2020 Pazar

OSMANLI, DİYARBAKIR EYALETİNDE ALEVİ TÜRKMENLER’DEN “KIZILBAŞ” VERGİSİ ALMIŞ





OSMANLI, DİYARBAKIR EYALETİNDE ALEVİ TÜRKMENLER’DEN  “KIZILBAŞ” VERGİSİ ALMIŞ

Safevi devletinin bir eyaleti olan Diyarbakır, 1514 yılındaki Çaldıran savaşından sonra Osmanlı topraklarına katılmıştı. Osmanlı, bölgeyi ele geçirdikten sonra Alevi Türkmenler üzerinde yoğun bir baskı ve yıldırma politikası izledi. Alevi Türkmenler, fiziki baskıların yanında, mali olarak da zor günler yaşamaya başlamıştı. Alevi Türkmenler’den Hıristiyanlardan alınan cizye vergisi benzeri bir vergi  olan “Surh Seran” (Kızılbaş) vergisi alınmaya başlandı. Doğu Anadolu’daki Türkmenler adeta göçe zorlandı. 1518’den itibaren bölgeye Kürt aşiretlerinin iskan politikası izlendi.  Bu göçler neticesinde, bölgedeki nüfus yapısı da değişime uğradı. Alevi Türkmenlerin İran’a (Safevi devletine) Göçlerinden önce, Diyarbakır bölgesindeki 869 yerleşim yerinin 438’i, Türkçe isimler taşıyordu. Bölgedeki zaviyelerin önemli bir kısmı da Alevi Türkmenlere bağlı bulunuyordu. “Dediği Baba Zaviyesi”,  “ İnce Hıdır”, “Kara Baba” türbeleri bunlardan bazılarıydı. Kişi adları da Alevi Türkmenlerin varlığını doğruluyordu. Tahrir defterlerinde yer alan bazı kişi adları şöyleydi:

“ Şah Kulu, Şah Veli, Nur Ali, Şah Ali, Şah Hüseyin, Pir Kulu, Can Ali, Yar Ali, Gökçe, Yağmur, Sarı, Eslemez, Toktamış, Budak, Bayram, Satı, Satılmış, Bulduk, “ gibi hem Türkçe isimler, hem de daha çok alevi Türkmenlerin kişi adlarını taşıyordu.  
Diyarbakır (Amid) eyaleti ve bağlı sancaklarda önemli sayıda Türkmen cemaat ve aşiretleri de yer alıyordu. Örneğin;
--Karakeçili aşireti Viranşehir-Kızıltepe arasında,
--Sarılı cemaati, Nusaybin- Akçakale-Musul arasında,
--Şakakiler Hasankeyf sancağında,
--Şebeklü aşireti Musul sancağında bulunuyordu.
Bunların dışında, bölgede Kazıklı, İzzeddin, Köçekli, Harbendelü toplulukları da konar-göçer hayat yaşıyordu.

Diyarbakır eyaletinde, Türkmen aşiretlerinin dışında Kürt kökenli Merdisi, Basiyan, Süleymanlu, Zeriki, Zilan aşiretleri ile  Ermeni, Rum ve Yahudi toplulukları da bulunuyordu.

Alevi Türkmenlerden “ Surh Seran” vergisinin alındığı 1526 tarihli 998 numaralı Tahrir defteri ile 134 nolu defterlerde yer almaktadır. İlgili kayıtlara göre, Alevi Türkmenlerden sancaklara göre alınan “ Kızılbaş” vergisi miktarları şöyledir:
--Amid (Diyarbakır), 10.000 Akçe.
--Mardin, 80.000 Akçe.
--Sincar, 3.000 Akçe.
--Musul, 5.000 Akçe.
--Arabkir, 6.000 Akçe.
--Ergani, 3.000 Akçe.
--Çermik, 1.500 Akçe.
--Siverek, 5.500 Akçe.
--Kiği, 5.000 Akçe.
--Çemişgezek, 2.000 Akçe.
--Harput, 10.000 Akçe.
--Ruha (Urfa), 15.000 Akçe.

Osmanlı devletinin Kızılbaş Türkmenlere “ Kafir” ve “düşman” gözüyle baktığı her hareketinde anlaşılmaktadır. Bunun neticesinde de Anadolu’daki Türkmenler kurtuluşu Safevi devletine göç etmekte bulmuşlardır. Sonuç olarak da, Osmanlı devleti doğu Anadolu’daki Türkmen nüfusu orada tutmayı becerememiş ve bugün ki nüfus yapısı ortaya çıkmıştır.

Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
12.01.2020

Kaynaklar:
--Yrd. Doç. Dr. Mehmet Salih Erpolat, XV1. Yüzyılda Diyarbakır eyaletinde Alevi Türkmenler-Kızılbaşlar isimli makalesi.
--Prof. Dr. Mehdi İlhan, XV1. Yüzyıl başlarında Amid sancağı yer ve şahıs adları makalesi.
-- Prof. Dr.Yılmaz Kurt, Mardin sancağı kişi adları makalesi.



1 Ocak 2020 Çarşamba

1560 YILINDA KERKÜK SANCAĞINDA TÜRKMENLER VE EHLİBEYT MENSUPLARI



1560 YILINDA KERKÜK SANCAĞINDA TÜRKMENLER VE EHLİ-BEYT MENSUPLARI

Kerkük sancağı 1534 yılında Osmanlı topraklarına dahil olmuştu. Ancak, Kerkük bölgesine 11. Yüzyıldan itibaren Türk aşiretleri yerleşmeye başlamıştı.  Buraya ilk gelenler Horasan ve Azarbeycan Türkmenleriydi. 1560 tarih, 111 numaralı tahrir defterlerindeki kayıtlarda Kerkük sancağının nüfusunun yüzde doksanının Türkmenlerden meydana geldiği görülmektedir. Kerkük sancağı, Kerkük merkez, Dakuk ve Nilkaz nahiyelerinden meydana gelmektedir. Dakuk nahiyesinde 18 köy 51 mezra, Kerkük'de  28 köy 71 mezra, Nilkaz nahiyesinde ise, 24 köy 55 mezra bulunmaktadır.

Kerkük sancağı Osmanlı’dan önce, uzun süre Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletinin hakimiyetinde kalmıştı. Kısa bir süreliğine de Moğol ve Safeviler hakim olmuştu. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün yayınladığı 1560 yılındaki Tahrir (kayıt-sayım) defterine göre, Kerkük sancağında konar-göçer olarak sekiz taife (Kabile), iki cemaat yaşamaktadır. Kabile ve cemaatlerin içinde ehli-beyt mensupları da bulunmaktadır. Ancak, seyyidler ayrı bir başlık altında verilmiştir. Kerkük sancağında yaşayan kabile ve cemaatler şunlardır:

--LİK TAİFESİ:  28 hane. (Türkmen)
--SULDUZ TAİFESİ: 53 hane, 14 bekar. (Moğol)
--DÖĞER TAİFESİ: 45 hane, 8 bekar. (Türkmen)
--KARACA BAYAD TAİFESİ: 23 hane. (Türkmen)
--GİLEVAN TAİFESİ: 11 hane. (Türkmen)
--SİYAH MANSUR TAİFESİ: Bayad boyundan, 24 hane. (Türkmen)
--ZENGENE TAİFESİ : A) Kalender Bey cemaati, 115 hane, 7 bekar. B) Kulu Kethuda Veledi Suhrub Cemaati 165 hane, 7 bekar. C) Kethuda Şah Ali Veled-i  Devletyar Cemaati, 285 hane, 15 bekar. (Türkmen)
--NİLKAZ TAİFESİ: 1.121 HANE, 95 BEKAR. (Türkmen)
--ŞAH KULU VELED-İ ŞEYH HACI EVLADI: 7 hane, 3 bekar.
--ŞEYH MACİD-İ KÜREVİ EVLADI : 8 hane, 2 bekar.

Tahrir defterinde Seyyidler ayrı bir başlık altında yer almaktadır. Ehli- Beyt mensuplarının nüfus ve hane dağılımı şöyledir:

--LASUN KÖYÜ: 3 hane, (Köy toplamı, 74 hane, 9 bekar). Türkmen köyü.
--BAURA KÖYÜ: İmam Zeynel Abidin evladı, 1 hane, üç bekar. (Köy toplamı, 61 hane, 10 bekar).
--NURE ZAVİYESİ KÖYÜ: 6 Hane. (Köy toplamı 221 hane, 6 bekar)
--BABA ZÜNNUN ZAVİYESİ KÖYÜ: Sadat-ı Haçtimal, 16 hane, 2 bekar. (Köy toplamı 206 hane)
--ŞUHUD KOMU KÖYÜ: 10 HANE. (Köy toplamı 43 hane, 5 bekar). Türkmen köyü.
--KETHUDA URYAN VE HOŞNAM CEMAATİ: 7 HANE. (Cemaat toplamı, 87 hane, 12 bekar.)

İlgili defterde Kerkük sancağının köy ve kasabalarla birlikte  nüfusunun etnik dağılımı ise şu şekildedir:
--Kerkük sancağı toplam nüfus: 7.320 nefer (erkek).
--Müslüman nüfus: 6.990.
--Hıristiyan: 180.
--Yahudi: 150.
--Türk Kökenli: 6.558.
--Kürt Kökenli: 54.
--Arap Kökenli 33.
--Etnik kimliği belirtilmeyen: 345.
Etnik temelde bakıldığında, Kerkük sancağında ikamet edenlerin yüzde doksanının Türk kökenli olduğu görülmektedir. Diğer bir nokta da, ehlibeyt mensuplarının  köylerde yerleşik olarak, cemaatlerle de konar-göçer bir şekilde yaşamasıdır. Bu da, ehlibeyt mensuplarının bölgede bulunanlara din hizmeti verdiklerini göstermektedir. Zaviyelerde ehli-beyt mensuplarının bulunması da bunu doğrulamaktadır.

Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu.
1.1.2020



Popular