BAŞ ÖRTÜSÜ İSLAMİYET’DEN ÖNCE VAR MIYDI ?
Bu
soruya verilecek cevap; evet vardı, hem de İslamiyet’den iki bin
yıl önce, Sümerler’de, Asurlar’da, Hititler’de,
Urartular’da, Akadlar’da benzer uygulamalar bulunuyordu. Hatta
meşhur Babil İmparatoru “Hammurabi Kanunları” arasında “
Hür kadınlar sokağa çıkarlarken başlarını kapatacaklar”
maddesi bile vardı. Kanunun amacı, hür kadınlar ile köle
kadınları birbirinden ayırmaktı. Çünkü, köle kadınlar birer
mal-emtia gibi alınıp satılabiliniyordu. Dolayısıyla, köle
kadınların örtünmesi yasaktı. Örtündükleri zaman cezası vardı. Hür kadının örtünmesi ise, zorunluydu. Sümerlerde ise, tapınak rahibelerinin örtünmeleri zorunluydu. Diğer kadınların başı açıktı.
İlk
çarşaflı kadına da Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde yer
alan pişmiş tablet üzerindeki bir resimde rastlanılmıştır.
Hititler döneminden kalma toprak tablet’de, kadının üzerindeki
elbise, bugünkü çarşafla birebir aynıdır. Bu da şunu gösteriyor
ki, Çarşafın ana vatanı da Anadoluymuş, Arabistan değil.
Zira, Anadolu dünya medeniyetinin merkezi konumundaydı. İlk
yerleşik düzene bu bölgede geçilmiş, ilk tarım da bu
topraklarda yapılmıştı.
İslam’daki
örtünmeye gelince; Kur’an’ı Kerim’de konu ile ilgili en açık
ayetler Nur suresinin 31. ayeti ile Ahzab suresinin 59. ayetleridir.
İlgili ayetler şöyledir :
NUR
SURESİ 31. Ayet: “ İnanan kadınlara da söyle, gözlerini
haramdan sakınsınlar. Irzlarını korusunlar. Süslerini
kendiliğinden görünen kısım hariç açmasınlar. Başörtülerini
yakalarının üstüne çıkarsınlar. Süs yerlerini kocaları,
yahut babaları, yahut kayın pederleri, yahut oğulları, yahut
kocalarının üvey oğulları, yahut kardeşleri, yahut erkek
kardeşlerinin oğulları, yahut kız kardeşlerinin oğulları,
yahut kendi kadınları, yahut cariyeleri, yahut erkekliği kalmamış
hizmetçiler veya kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan
çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin
bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete
ermeniz için hepiniz tövbe ederek Allah’ın hükmüne dönün. “
*
Burada kastedilen süslerin, yani sürme, kına gibi şeylerin
bulunduğu baş, kulak, boyun, kol ve ayaklardır. ( Milliyet
Gazetesi Yayınları, Kuran’ı Kerim’in Türkçe okunuşu ve
Anlamı, 1982)
AHZAB
SURESİ 59. AYET: “ Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve
inananların kadınlarına dışarı çıkacakları vakit dış
elbiselerini giymelerini söyle. Bu onların tanınmasını ve bundan
dolayı incitilmemelerini temin eder. Allah suçları bağışlar ve
merhamet eder. “
Ayetlerden
de görüleceği gibi, köle ve cariyelere örtünme zorunluluğu
yoktur. Örtünme, sadece hür kadınları korumak
amacını taşımaktadır. Cinsellikle bir bağlantısı
bulunmamaktadır. "Bu onların tanınmasını ve incinmemelerini temin eder" denilerek hür kadın güvence altına alınmaktadır.
Bizim yaptığımız bu tespiti İlahiyatçı-yazar Salih Suruç'da yapmaktadır. Sayın Salih Suruç "KAİNATIN EFENDİSİ PEYGAMBERİMİZİN HAYATI" adlı eserinde şunları yazmaktadır:
"Bir kısım edepsiz münafıklar, köle kadınlara sataşırlardı. Zaman zaman Şair (diğer) kadınları da köle zannıyla rahatsız ederlerdi.
Bunların müminlerin hanımlarını da rahatsız ettikleri olurdu. Neden böyle yaptıkları sorulduğunda ise, "BİZ ONLARI KÖLE SANMIŞTIK" diyerek mazeret uydururlardı.
Bu hadiseler üzerine, müslüman kadınların örtünmelerini emreden şu ayeti kerime nazil oldu:
"Ey peygamber!.. Zevcelerine(eşlerine), kızlarına, müminlerin kadınlarına iç elbiselerinin üzerilerine cilbaplarını (örtülerini) giymelerini söyle! Bu onların tanınıp eza(eziyet) edilmemelerine daha uygundur. AHZAB SURESİ 59. AYET. " (SALİH SURUÇ, PEYGAMBERİMİZİN HAYATI, SAYFA,722, NESİL YAYINLARI)
Aynı konuda Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk hoca da şunları yazmaktadır:
"Bu ayetteki emir şartlı bir emirdir. Mümin kadınların tanınıp eza görmemelerini sağlamak için üzerlerine "Cilbab" (sokağa çıkıldığında kullanılan ve vücudu baştan aşağı örten dış giysi) almaları emrediliyor. Yani cilbab emri tanınmayı sağlamak ve tasallutu önlemek içindir. ...Demek oluyor ki, "Cilbab " örfi bir düzenlemedir. Belli şartların varlığına bağlıdır." ( Kur'an'daki İslam, sayfa, 529)
Örtünmeyle ilgili Prof. Dr. Hayrettin Karaman da şunları belirtmektedir:
"O devirde henüz köle ve cariyeler bulunduğu için çarşıda pazarda bunlara satşılır, el ve dil ile rahatsız edildikleri olurdu. İslam bir yandan bu gibi davranışları önlemeye çalışırken, diğer yandan, cariye sanılarak hür kadınların da rahatsız edilmelerini önlemek üzere tedbir almıştır." (İslami Araştırmalar Dergisi, ekim 1991)
Konuyu bugüne göre değerlendirirsek, hür-köle
kadın ayırımı olmadığına göre, kanunlar önünde bütün
kadınlar eşit tutulduğuna göre, örtünme tamamen kadınların
tercihine bırakılmalı ve kesinlikle müdahale edilmemelidir. Ne
giyilmesi için, ne de çıkarılması için. Zira baş örtüsünün
din ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Kadının örtünmesi,
gerek Yahudilik, gerekse de Hiristiyanlık da da yer almaktadır. O da
yukarıda anlattığımız nedenlere dayanmaktadır.
Saygılarımla.
Hamdullah Dedeoğlu
08.
01. 2019.