28 Eylül 2022 Çarşamba

16. YÜZYILDA ALEVİ KÖYLERİNDEKİ CAMİLER BİZE NEYİ ANLATIYOR?










1530 İLE 1576 YILLARINA AİT AMASYA TAHRİR DEFTERİNDE TERZİ KÖY VE SAZDOĞMUŞ KÖYLERİNİN KAYITLARI, NÜFUS DURUMU VE ÖDEYECEKLERİ VERGİ MİKTARI


ANADOLU RUM EYALETİ DEFTERİ-1530-

16. YÜZYILDA ALEVİ KÖYLERİNDEKİ CAMİLER BİZE NEYİ ANLATIYOR?

Osmanlı döneminde Amasya sancağının bağlı olduğu Anadolu Rum Eyaletinin 1530 tarihli 387 nolu defterlerini incelerken, alevi olarak bilinen iki köyde cami bulunması dikkatimizi çekti. Kayıtlarda bu iki köyün dışında, Amasya sancağının kaza ve nahiyelerine bağlı hiçbir köyde cami yer almıyordu. Camilerin bulunduğu iki köy ise, Geldiklanabad (Doğantepe-Zara) nahiyesine bağlı Sazdoğmuş ile Terziköy  köyleriydi. Terziköy aynı isimini korurken, Sazdoğmuş köyün bugünkü ismi Devletoğlanı’dır.  Devletoğlanı Çorum ilinin Mecitözü ilçesine, Terziköy ise, Amasya’nın Göynücek ilçesine bağlıdır.

1530 yılındaki bu iki köye ait kayıtları daha iyi anlayabilmemiz için o yıllardaki cami, mescit, zaviye-tekke sayılarını incelememizin yararlı olacağı kanaatindeyim. Bu bilgileri verdiğimizde bu iki  köyün önemi ortaya çıkacaktır. Zira iki köydeki hane ve nüfus sayısının 16. yüzyıldaki köylere oranla çok büyük köyler olduğu anlaşılmaktadır. Terzi köy 123 hane, Doğmuş-Sazdoğmuş (Devletoğlanı) 67 hane olduğu görülmektedir. Bir haneyi ortalama altı nüfus olarak kabul edersek, Terzi Köy'de 738, Sazdoğmuş köyünde 402 kişinin yaşadığını tespit edebiliriz. 

Anadolu Rum eyaleti, 1530 yılında Rum-i Kadim ve Rum-i Hadis olmak üzere iki ayrı bölgeden meydana geliyordu. Rum-i Kadim, Amasya, Çorumlu, Tokat, Sivas, Karahisar-ı Şarki (Şebinkarahisar) ve Canik (Samsun) sancaklarını, Rum-i Hadis ise, Trabzon, Kemah, Bayburt, Malatya, Gerger, Kahta, Divriği ve Darende’yi kapsıyordu. Rum-i Kadim eyaletinde 133. 331 hane, Rum-i hadis eyaletinde ise, 82.367 hane yaşıyordu. Bir haneyi ortalama altı kişi sayarsak, her iki bölgede toplam bir milyon iki yüz doksan dört bin yüz seksen sekiz kişinin yaşadığı ortaya çıkmaktadır. Her iki eyaletteki cami, mescit, zaviye-tekke dağılımı da şöyledir:

Vilayeti Rum-i Kadim:

--Cami: 49

--Mescit: 155

--Zaviye-tekke: 134

 Vilayeti Rum-i hadis:

--Cami: 44

--Mescit: 61

--Zaviye-Tekke: 141

 Amasya merkez:

--Cami: 9

--Mescit: 36

--Zaviye-Tekke: 17

Yukarıdaki tablo incelendiğinde; Mescit, Zaviye-Tekke sayısının cami sayısından oldukça fazla olduğu görülmektedir. Bu da dini ibadetlerin daha çok mescit ve zaviyelerde yapıldığını göstermektedir. Camilerin ise, bugünkü kadar yoğun olmadığı anlaşılmaktadır. O halde, alevi olarak bilinen  Terziköy ve Sazdoğmuş köylerindeki camilerin kayıtlarda yer almasını nasıl yorumlamalıyız? Bizim tahmin ve yorumumuza göre, Alevi-Bektaşiler 1514 yılında başlayan Osmanlı-Safevi çatışmasına kadar Cami, mescit, tekke ve zaviyelerde namaz kılıyorlardı. Ancak kıldıkları namaz bugün kılınan namazdan farklıydı. Günde üç vakit ve iki rekat olarak kılınıyordu. Bunu doğrulayan iki örnek verebiliriz: Birincisi Hacı Bektaş Veli’nın velayetname adlı eserinde iki rekat namaz kılmasıdır. İkincisi, Cem törenlerinde iki rekat namaza devam edilmesidir. Buradaki namazı biraz açmak lazım. Namazda Kıyam (ayakta durma), Rüku (öne doğru eğilme), Ka’de (oturma) ve secde (yere kapanma) ritüelleri bulunur. Bu ritüellerin hepsi Cem ibadetindeki namazda da yer alır. Alevilerin Cem ibadetlerini gizlilik içinde yerine getirmesinin nedeni ise, haklarında verilen fetvalardı. Zira bu fetvalarda “Kızılbaşların katli vacip, kanı ve malı helal” deniliyordu. Can telaşına düşen Kızılbaşlar (Aleviler) Cami ve mescitleri terk ederek, korunması kolay yüksek dağ ve tepelere yerleştiler. Bu şartlar altında günlük ibadetlerini yerine getiremeyen Aleviler, haftada bir gün yapılan (perşembeyi Cuma’ya bağlayan gece) Cem ibadetini esas aldılar. Cem ibadetinin dayanağı ise, Hz. Muhammed’in Mekke döneminde müşriklerin baskısı nedeniyle, ibadetlerini gece yerine getirmesinden geliyordu. Ebul Erkam’ın evinde yapılan bu ibadet, Cem ibadetine benziyordu. Kur’an’ı Kerim’deki Müzemmil Suresinin 20. ayeti ile Nur suresinin 35. ve 36. ayetlerinde anlatılanlar da bu görüşümüzü doğrulamaktadır.

Tarihe not düşülmesi amacıyla böyle bir makalenin yazılması gerektiğini düşündüm. Aynı zamanda bizden sonraki nesillere yazılı bir belgenin bırakılmasında da yarar gördüm. Yararlı olması dileği ile…

Saygılarımla.

Hamdullah Dedeoğlu

28.09.2022.

 

 

 

Popular