YENİ İDRİS-İ BİTLİSİ ABDULLAH ÖCALAN MI?
Türkiye Büyük Millet meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un Şırnak’ta yaptığı konuşmada Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisi ittifakını gündeme getirmesi Alevi dernek ve vakıflar tarafından tepki ile karşılandı.
Konuşmasının tepki çekmesi üzerine üzüntülerini dile getiren Numan Kurtulmuş, amacının bu olmadığını söylese de bilinç altındaki tortulardan kurtulamadığı da anlaşılmaktadır.
İdirs-i Bitlisi, Aleviler tarafından “katliamcı” olarak tanınmaktadır. Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında 1514 yılında yapılan Çaldıran savaşı öncesi ve sonrasında İdris-i Bitlisi’nin doğu Anadolu’da yaptığı katliam ve sürgünler herkesin malumudur. Bu nedenle İdris-i Bitlisi ismi Aleviler tarafından nefretle anılmaktadır. İdris-i Bitlisi Yavuz Selim’e ithafen yazdığı “ŞEHNAME” isimle kitabında kırk bin Alevi-Kızılbaşı katlettiğini övünerek anlatmaktadır. İdris-i Bitlisi konu ile ilgili eserinde Kızılbaş Şah İsmail’e karşı Osmanlı ile Sünni-İslam ittifakını kurduğunu da belirtmektedir. Numan Kurtulmuş’un bilinç altındaki bu sözleri de buradan gelmekte ve bu ittifakın güncellenmesini istemektedir.
Numan Kurtulmuş’un bu sözleri yeni değildir. Daha önce buna benzer sözler A. Öcalan, Ahmet Türk tarafından da tekrar edilmişti. Dolayısıyla daha önceki çözüm sürecinde beyan edilenler bugün yeniden gündeme getirilmektedir. Bu sözlerin elbette bir anlamı bulunmaktadır. Zira A. Öcalan, Numan kurtulmuş'un sozlerini daha önceden beyan etmiş, Ahmet Türk ise, yaptığı açıklamada “Irak Kürtleri de Suriye Kürtleri de Osmanlı’daki gibi Türklerle birlikte yaşamak istiyor” demişti. Tüm bu beyanların aynı amacı hedeflediği anlaşılmaktadır.
O halde bu sözlerin amacı nedir? Bunun üzerinde duralım. Gerek iktidar partisi gerekse PKK terör örgütü yaptıkları açıklama ve konuşmalarda Milli kurtuluş savaşı ile düşman işgalinden kurtulan topraklar üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi olan Lozan anlaşmasını hedef almaktalar. İktidar partisi Lozan'ı bir “hezimet” olarak kabul ederken, terör örgütü temsilcileri Lozan’ın Kürtler için bir “soykırım” olduğunu ileri sürmekteler. Dolayısıyla, her ikisi de Lozan’a ve bugünkü Misak-ı Milli sınırlarına karşı çıkmaktadırlar. Birisi bugünkü Misak-ı Milli sınırlarını yeterli görmeyip, Irak ve Suriye'nin bir kesimini bu sınırlara dahil etmek isterken, diğeri de bunun ancak bir “Türk-Kürt İslam” devleti ile sağlanabileceğini iddia etmektedir.
Ama ne yazık ki, bu her iki proje de yerli ve milli değildir. ABD ve İngiltere 1990’lardan beri “Türkiye himayesinde bir Kürdistan” devletinin kurulması için çaba sarf etmektedir. Irak’ın parçalanarak bir “Kürdistan” kurulması, yine aynı şekilde Suriye’de ABD desteğinde ikinci bir “Kürdistan” kurulması bu planın bir parçasıdır.
İşte emperyalistlerin bu projesi temelinde oltaya bir yem konularak, Türkiye’ye bir tuzak kurulmaktadır. Emperyalistlerin bu planlarında Türk-Arap, Türk-İran çatışma ve savaşları tezgahlanmaktadır. Zira kendilerinin bu ülkelerdeki iktidarlarla hem askeri iş birlikleri hem de milyarlarca dolarlık enerji anlaşmaları bulunmaktadır. Amaç bölge ülkelerini birbiriyle savaştırarak, zayıflatmak ve daha sonra da küçük parçalara ayırmaktır. Böylece Orta Doğu’daki enerji kaynaklarının denetimini ellerinde tutmaktır. Bunu anlamak için kahin olmaya gerek de yoktur. Emperyalistlerin ideologları olan Graham Fuller ve Paul Henze bu projeleri yıllardan beri tekrar etmektedirler. Merak edenler Graham Fuller’in ve Paul Henze’nin bu konudaki kitaplarına ve makalelerine bakabilirler.
Sonuç olarak, “sınırları genişletiyoruz” adı altında dile getirilen “Yavuz Selim-İdris-i Bitlisi ittifakı” bir aldatmacadan başka bir şey değildir. Bu politikaların devamında sonu gelmez çatışmalar ve savaşlar olacaktır. “Misak-ı Milli sınırlarımızı genişletiyoruz” derken bir de bakmışız ki, doğu ve güney doğu Anadolu’muzu kaybetmişiz. Emperyalistlerin dolduruşuna gelmemeliyiz. Yavuz Selim-İdris-i Bitlisi ittifakının bugünkü anlamı, emperyalistlerin bölgedeki politikalarına hizmet eden bir politikadır. Bunun yerine, bölgemizdeki tüm halkların birliğini, kardeşliğini ve barışı savunmalıyız.
Hamdullah Dedeoğlu
22.05.2025.