AŞURE GELENEĞİ NEREDEN GELİYOR?
Aşure kelimesinin kökeni Arapça “Aşura’dan gelmektedir. Anlamı ise on
sayısını ifade eder. Aşure çorbasının yapılması çok eskilere dayanmaktadır.
Tarihi kaynaklara göre, Nuh peygamberin tufandan kurtulmak için gemiye aldığı
insanların elinde kalan tahıl ve baklagillerden arta kalanların karışımından
kaynatılarak elde edilen bir çorbadır. Bu çorbanın buğday, nohut, mercimek,
mısır, kuru incir olduğu ifade edilmektedir. Bu geleneğin daha sonra Orta Doğu
toplumlarınca devam ettirildiği görülmektedir. İslamiyet’ten önce Arap
yarımadasında Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği Hanif dinine mensuplar tarafından Muharrem
ayında oruç tutulduğu ve Aşure günü çorba kaynatılarak halka dağıtıldığı
kaynaklarda yer almaktadır.
Aşurenin Aleviler tarafından yapılması ise, Hz. Hüseyin’in Muharrem ayının
onunda Hicri 61, Miladi takvime göre 10 Ekim 680 yılında Kerbela’da, Yezidin ordusu tarafından şehit edilmesinden sonra bir
gelenek haline gelmiştir. Bu tarihten sonra tahıl ve baklagillere ilaveten
içine kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı, fıstık gibi yerel ürünler de ilave
edilmeye başlanmıştır. Muharrem ayı, hicri takvimin Ay’ın dünya etrafındaki
dönüş süresini esas aldığı için, Aşure günü de her yıl on gün öne çekilerek
yapılmaktadır.
Muharrem orucu sonunda pişirilen Aşure çorbasının yapılıp dağıtıldığı gün,
Aleviler tarafından bir yas, bir matem günü olarak anılır. Zira Hz. Hüseyin ve
yetmiş iki yoldaşının Kerbela’da şehit edilmesi nedeniyle tutulan orucun amacı,
onları anmak ve yasını tutmaktır. Dolayısıyla tutulan oruçların sonunda
pişirilip, komşulara dağıtılan Aşureler de bu yasın bir devamı niteliğindedir.
Aleviler tarafından tutulan Muharrem orucunun diğer bir adı da On iki
imamlar Orucudur. Bunun amacı Hz. Muhammed’in ve Hz. Ali’nin soyunu devam
ettiren ehlibeyt mensuplarını anmak ve onlara şükranlarını sunmaktır. Bu
oruçların diğer bir amacı da insan nefsini terbiye etmek, iyi ahlak sahibi
yapmak, kişiyi kötülüklerden uzak tutmak ve Tanrının rızasını kazanmaktır.
Alevi İslam inancı şekilciliğe takılıp kalmaz. Dinin özünü benimser. Önemli
olan İmam Hüseyin ve diğer Kerbela şehitlerinin çektiği acıyı, zorlukları
hissetmek, zihninde, kalbinde ve gönlünde bunu yaşamaktır. Onlar gibi düşünüp,
onlar gibi yaşamak, onlar gibi inanmaktır. Zalime karşı çıkıp, mazlumlardan
yana olmaktır. Eline, diline ve beline sahip olup, onuruyla yaşamak ve onlara
layık olmaktır. Ölmeden önce ölmek, öldükten sonra yaşamaktır. Hakkın huzuruna
alnı açık, yüzü pak çıkmaktır. Ehlibeytin bıraktığı onurlu mirasa sahip
çıkmaktır.
Aşure gününün kutsal bir gün olduğu tarihi kaynaklarda sıkça ifade
edilmektedir. Bu kaynaklarda Aşure günü hakkında şu bilgiler verilmektedir:
--Hz. Adem’in tövbesi Aşure günü kabul edilmiştir.
--Hz. Nuh’un gemisinin kırk gün kırk gece su içinde kaldıktan sonra
tufandan kurtulduğu gündür. İşte bugünde Hz. Nuh’un gemide kalan yiyecekleri
karıştırıp, pişirdiği gün Aşure günüdür.
--İdris Peygamberin göğe çıkması bugünde olmuştur.
--Hz. İbrahim’in ateşte yanmaktan kurtulduğu gündür.
--İsmail peygamber o gün doğmuştur.
--Hz. Yakup’un oğlu Hz. Yusuf’un hasretinden dolayı gözleri o gün görmeye
başlamıştır.
--Hz. Eyüp hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.
--Hz. Musa Aşure gününde denizi yararak, Firavunun ordusundan kurtulmuştur.
--Yunus peygamber balığın karnından Aşure günü kurtulmuştur.
--Hz. İsa Aşure günü dünyaya gelmiş ve o gün semaya yükselmiştir.
Aleviler, geçmişi çok eskilere dayanan Aşure'yi ehlibeyt mensuplarını anmak ve onların anılarını taze tutmak için yapmaya devam ediyorlar.
Kurban bayramından yirmi gün sonra başlayacak olan Muharrem orucunun bitiminde yapacağınız Aşurelerinizin Cenabı hakkın
huzurunda kabulü dileğiyle…
Hamdullah Dedeoğlu
23.05.2025
Kaynaklar:
-Hüseyin Dedegargınoğlu, Muharrem ve Aşure, Alevilik-Bektaşilik Akademik
Araştırmaları Dergisi, Haziran 2014,
--Kadim Polat, Başkent Üniversitesi öğretim üyesi, Aşure adlı makalesi,
2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.