BUYRUKLARIN ALEVİLİK’TEKİ YERİ VE ÖNEMİ
Alevi inanç ve kültürünün bugünlere taşınmasında
buyrukların önemi küçümsenemez. Zira buyruklar, Alevi inanç ve kültürünün
yaşatılmasında bir mihenk taşı olmuştur. Eğer o buyruklar olmasaydı, Alevilik de
Alevilik inanç sisteminin temsil ettiği değerler de kaybolup giderdi.
Bugünkü makalemizde, Alevilikte eğitici-öğretici bir
görev yapan buyrukların içeriği ve önemi üzerinde duracağız. Bu makalemizdeki
ana kaynağımız, Mehmet Yaman Dedenin derlediği ve CEM VAKFI YAYINLARI
tarafından 2. baskısı 2013 yılında yapılan “BUYRUK, ALEVİ İNANÇ-İBADET VE AHLAK İLKELERİ”
adlı eseri olacaktır.
Birinci baskısı iki bin yılında, Almanya Mannheim
Alevi Kültür Merkezince yapılan eserin Dedeler Kurulu tarafından kaleme alınan
ön sözünde şöyle denilmektedir:
“Aleviler sosyal yapı içerisinde insana değer verirler ve her gerçeği insanda ararlar. Demokratik toplumlarda yaşayan sosyal insan bu niteliklere sahiptir. Bu durum ile oluşacak sosyal yapı, gelenek birliği içinde eğitilirse, Alevi toplumu dejenere olmadan sahip olduğu hümanist felsefeyi yaşatabilir. Bu konuda en büyük görev Dedelere düşmektedir.”
Yukarıdaki görüşlere aynen katılıyorum. Çok doğru bir tespit yapılmış. Zira Aleviliği bütün baskılara, zulümlere ve katliamlara rağmen bugünlere taşıyanlar Dedeler, Babalar, Pirler ve talipleri olmuştur.
Bu görev, günümüz dünya koşullarında bilimsel
yöntemler kullanılarak devam ettirilmelidir. Zira Alevilik daha çok sözlü
gelenek yoluyla günümüze ulaşmıştır. Bu sözlü geleneğin kaynağı da Buyruklar
olmuştur. Dedeler, bu buyruklarda yer alan inançları, kültürleri, gelenekleri,
ibadetleri ve ahlak ilkelerini taşıma görevini yapmışlardır. Yaz-kış,
soğuk-sıcak demeden köy, köy, mezra, mezra dolaşarak bu inanç ve kültürü yaşatmak
için, hiçbir karşılık beklemeden ellerinden geleni yapmışlardır.
O halde, buyruklarda ne anlatılıyordu? İlk buyruğu
kimler kaleme almıştı, bunun üzerinde duralım.
Buyruk adıyla bilinen ilki, altıncı İmam Cafer-i Sadık
ismiyle, ikincisi ise, Şah İsmail Hatayi’nin büyük dedesi Şeyh Safiyeddin
Erdebilli adıyla anılmaktadır. Bu buyruklar, Alevi toplumunda İMAM CAFER
BUYRUĞU, ŞEYH SAFİ BUYRUĞU olarak tanınırlar. İçerikleri hemen hemen
aynıdır. Aralarında çok az fark bulunur. Her iki Buyruk da Alevi inanç, kültür,
ibadet ve ahlak ilkelerinin önemini anlatmaktadır.
Buyrukların Alevi toplumu için taşıdığı önemi en iyi
anlatan kişi, yazar Sefer Aytekin olmuştur. “BUYRUK” adlı yazma eseri ilk defa 1958
yılında yayınlayan yazar Sefer Aytekin, “Buyruk, adından da anlaşılacağı
üzere, bir yol ve süreğin içtüzüğü, programı, ilmi hali, daha doğrusu
anayasasıdır.” Şeklinde tanımlamıştır.
Buyrukların içeriğine geçmeden önce, Buyruk
kelimesinin anlamını kısaca belirtmemiz gerekecektir.
Buyruk, kelime anlamıyla yapılması ya da yapılmaması
emredilen kural ve davranışların toplamını kapsamaktadır. İçeriğinde Aleviliğin
inanç ilkelerini, ibadet biçimlerini, ahlak kurallarını ve geleneklerini anlatmaktadır.
Bu inancın
ilkelerini ve ahlak kurallarını örnekler vererek, halkın anlayabileceği bir
dille sunmaktadır. Bu bilgilerin halka taşıyıcıları ise, Dedeler ve Babalar
olmuştur. Zira bu Buyruklar genellikle Dedelerin ve Babaların evlerinde
bulunuyordu. El yazması olan bu eserler çok titiz bir şekilde saklanıyordu.
Herkese de verilmiyordu. Çünkü bu eserleri bulundurmak suç sayılıyordu. Cezası
da çok ağırdı. İdama kadar gidebiliyordu. O nedenle, Dedeler bu buyrukları
taliplerine bile göstermiyordu.
Dede ve Babaların taliplerine anlattığı bu buyruklarda
yer alan bilgileri kısaca şöyle özetleyebiliriz:
--EHLİ BEYT VE ON İKİ İMAM ÖVGÜSÜ: Buyruklar da Ehli
Beyt ve On İki İmam övgüsü sık sık tekrarlanmaktadır. Bu övgülerden birisi
şöyledir:
“Hamd Allah’a, salat ve selam Hazret-i Muhammed
Mustafa’ya ve Ehli Beyti’ne olsun.”
“Ulu Tanrı buyurur ki:
“Ya Muhammed! Ululuğum ve Celalim hakkı için her kim
seni ve evladını sevip muhabbet eylerse, yerler ve gökler kadar günahı da olsa,
bağışlarım. Rahmetimi ona esirgemem. Ve her kim ki seni ve evladını sevmezse,
yerler ve gökler kadar ibadet etmiş olsa da onun yeri cehennemdir, sonsuza
kadar oradan çıkmaz.”
HAK İLE HAK OLMAK
“Server-i Kainat ve alemlere rahmet olan Hazret-i
Muhammed Mustafa (A.S.) vefatlarına yakın buyurdular ki;
“Müminler ölmezler, sadece yokluk (fena) yurdundan
ölümsüzlük (beka) yurduna taşınırlar. Bu, bir evden bir eve göçmeye benzer.”
“İşte o vakit Allah’ın Aslanı İmam Ali’yi (K.V.)
Kerem-Allahü Veche (Tanrı yüzünü kutlu eylesin) çağırıp dedik ki:
“Ya Ali, Hakk’a yürüme vaktim gelmiştir. Dünyadan
ahirete göçüyorum ve sana birkaç şeyi vasiyet ediyorum. Gerektir ki kabul
kılasın. İki cihanda aziz ve muhterem olasın. Çünkü TARİKAT içinde gerekli
şeylerdir ki Cebrail bana Allah’tan vahiy getirmiştir:
“İmdi (şimdi) Şeriat peygamberlerin, Tarikat Evliya’nındır-Erenlerindir.
Marifet, onların yoluna salik olup gitmektir. Hakikat, vuslat (kavuşma)
makamıdır. Hak ile hak olmaktır.”
MÜRŞİD VE TALİB HAKKI NEDİR?
“Bir soru üzerine;
“Seyyid Safi şöyle buyurdu:
“Talib hakkı şudur ki:
“1-Edeb bekleye. 2-inançsızdan uzak dura. 3-Mahremini
bile. 4-tüm kötülüklerini terk ede. 5-Erenleri her yerde hazır bile. 6- Hakk’a
ve halka yaramaz iş yapmaya. 7-Her nerede olursa olsun, Mürşidinin korkusunu
çeke. Yani ister gizli ister açık olsun, ben bu işi yaparsam, Mürşidim görür ve
bilir diye o işi yapmaya. Çünkü erenler, talibin gözüne ve gönlüne günde yetmiş
kez bakar.”
“İmdi (şimdi) Talip olan kişi gerektir ki akıl sahibi
ola ve yaptığı her işi aklının tasarrufuyla işleye, tüm davranışlarını
frenleye, aykırı davranmaya ve yanlış yola gitmeye. Yaptığı iş ve gittiği yol
mürşidinin rızasına uygun ola. Eğer mürşidinin emrine uygun olmazsa, o talibin
çektiği zahmet ve zorluk tümden boşa gitmiş olur. Ahirette şeytan gibi lanetli
ve kovulmuş olmaya, Ulu dergahtan sürülmeye. Yüz bin günahı dahi olsa, Adem
peygamber gibi yargılanması ve bağışlanması için çalışıp çabalaması gerektirir.
Talip gerektir ki bir iş yapacağı zaman iyi düşüne, o iş hayırlı ise yapa, kötü
ise terk ede.”
İMAN NEDİR?
İman, Beynamaz ve Namaz ile ilgili sorular üzerine,
Şeyh Safi şöyle cevap verir:
“İmanın anlamı sıdk (doğruluk) ve itikad ile
(içtenlikle) inanmaktır. Bir kişinin ikrarı saf ve inancı dürüst-sağlam
olmazsa, o kişinin imanı dürüst olmaz.”
BEYNAMAZ KİMLERDİR?
“Beynamaz şu kişilerdir ki Hak sevgisini ve peygamber
mihrini ve evliya muhabbetini gönlünden çıkarır, bunların yerine dünya tamahı,
kin, kibir, kıskançlık ve kötü düşünceler doldurur ve gönlünde büyüklük taslar.
Hakk’a baş eğmez ve haklı söze karşı gelir, baş indirmez.”
NAMAZ NEDİR?
“Namazdan kastedilen NİYAZ’dır. Bu da Hakk’a baş
indirip SECDE kılmaktır. Bir kişi SECDE’yi terk etse, Tanrı’ya kulluk etmemiş
olur. Şeytan gibi lanetli olmuş olur.”
Yukarıda
Buyruk’ta yer alan bazı konulara yer verdik. Bu soru ve cevaplardan da
görüleceği gibi, Şeyh Safiyeddin talibinin ahlaklı olmasını, yapacağı işlerde
aklını kullanmasını, hasetten, kinden, kıskançlıktan uzak durmasını, kötü
işlerden kaçınmasını öğütlemektedir.
Buyrukta, inanç, ibadet ve ahlak kuralları hakkında
verilen öğütlerin Kur’an’daki ayetlerle paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır.
Yani, Şeyh Safiyeddin, Kur’an’da yer alan ayetleri ve Hz. Muhammed’in sözlerini
halkın anlayacağı bir dille açıklamakta ve onları bir okulda eğitim gören bir
öğrenci, kendisini de bir öğretmen olarak görmektedir.
Buyruklar Alevi inancında çok önemli olduğu için,
konuya duyarlı ya da meraklı olan arkadaşlara okumalarını öneriyorum. Onları
özendirmek amacıyla Buyruklarda yer alan bazı konuların başlıklarını da
vermekte fayda gördüm. O konulardan bazı başlıklar şöyle:
Secde Nedir? Zikir Nedir? Erenlerin 12 kavli Nedir? Talipler
birbiriyle nasıl oturup durmalı? Tanrının insana verdiği emanetler Nelerdir? Bir
Talip yol içinde nasıl olmalıdır? Münafık kimlere denir? Halka-i Tevhid Nedir? Halka-i
Sohbet nedir? Hak ehli kimlerdir? Yedi yön Nedir?
On iki şart Nedir? Musahipliğin şartları Nedir? On
yedi Kemerbest kimlerdir? Üç sünnet ve yedi farz Nedir? Gerçek Hac ve Kabe Nedir?
On iki hizmet Nedir? Mürşid-i Kamil Kimdir? Cem’de Abdest ve ibadet Nasıl
Yapılır?
Yukarıdaki başlıklardan da anlaşılacağı gibi
Buyruklarda, Alevi inanç ilkeleri, ibadetler, ahlak kuralları, insan ilişkilerinin
çok geniş bir şekilde ele alındığı görülmektedir. Bu inanç ve ilkeleri öğrenip,
benimseyen bir kişinin topluma ve çevresine zarar vermesi düşünülemez.
Alevi toplumu bu kültür neticesinde barışçı, dürüst, hümanist
ve dayanışmacı özelliklerini koruyarak bugünlere gelmiştir. Bu kültürü günümüze
taşıyan, yaşatan tüm Dedelere, Babalara, Pirlere ve onların taliplerine saygı,
sevgi ve hürmetlerimizi sunuyoruz.
Hamdullah Dedeoğlu
25.07.2025.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.