ARABİSTAN'IN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI:
EBU ZER GİFFARİ
Hz. Muhammed'in sahabelerinden, Alevilerin on yedi
Kemerbest olarak cemlerde saygıyla andığı isimlerden olan Ebu Zer Giffari
kimdir? Bu makalede bu konuyu inceleyeceğiz.
Ebu Zer Giffari, adından anlaşılacağı üzere
Arapların Giffar kabilesine mensuptu. Bu kabile, Mekke ile Medine arasındaki
bölgede yaşıyordu. Bu bölge Şam'a ve kuzeye giden kervan yolu üzerinde
bulunuyordu. Yaşadıkları alan çölle kaplıydı. Tarım yapılacak alan çok azdı.
Bedir su kuyularının kullanımı bu kabileye aitti.
Kuyulardan aldıkları gelir ve ektikleri toprak kendilerine
yetmiyordu. Bu nedenle, bazı kervanların mallarına el koymak zorunda
kalıyorlardı. Adları soyguncu ve yağmacı kabileye çıkmıştı. Peki gerçek böyle
miydi?
Giffar kabilesi gibi, çölde yaşam süren
kabilelerin büyük çoğunluğu aynı durumdaydı. Bu yoksul kabileler arasında
dayanışma vardı. Fakir ve yoksullara yardım etmeyen kervan sahiplerinin
mallarına el koyup, bunları ihtiyacı olanlara dağıtıyorlardı. Kervanlara el
koyma, bu kabilelerle yapılan ortak görüşmede belirleniyordu. Ele geçirilen
mallar kabileler arasında eşit dağıtılıyordu. Bu aşiretlerin içinde yasadışı
doğan çocuklar, siyahi renkte olan bireyler ve kabilelerinden dışlananlar da
yaşıyordu. Kısaca, Giffari kabilesi kimsesiz kalanlara kucak açan bir aşiretti.
İşte Ebu Zer Giffari de bu aşiretin
liderlerindendi. Yoksul aşiretlere yardım etmeyenlerin kervanlarına el koyma ve
soyma konularında çok uzman bir savaşçıydı. Bunlar kendilerine
“Saluklar-Suluklar” diyordu. Türkçeye çevirdiğimizde “ÖZGÜR İNSANLAR” anlamına
geliyordu. Yaptıklarını şu felsefeye dayandırıyorlardı:
“Cimri zenginlerden alınan mal helaldir. Çünkü,
bu mallar ALLAH tarafından, bütün insanlara sunulmuştur. Cimri zenginler
bunları insanların elinden zorla almıştır. Bu malların sahibi ALLAH'TIR. Mülk
de ALLAH'INDIR.”
Saluklar, bu düşünceyi İslamiyet'ten önce
savunuyordu. Hanif dinine mensuptular. Tek tanrıya inanıyorlardı. Hazreti
Muhammed'in tebliğ etmiş olduğu dinin, fakir ve yoksulları koruduğunu
duyduklarında Mekke'ye ilk giden Giffari kabilesi üyesi Ebu Zer olmuştu. O
dönemde Müslümanlar üzerinde çok ağır baskılar vardı. Ebu Zer Giffari'nin,
Hz. Muhammed'le görüşme talebi geldiğinde kuşku ile karşılandı. Zira
peygamberin güvenliği önemliydi.
Ebu Zer, Hz. Ali refakatinde Kabe önünden alınarak
Hz. Muhammed'le görüştürüldü. İlk görüşmeden sonra, kelime-i şehadet
getirerek Müslüman oldu. Kendisi de ilk Müslümanlar arasındaki yerini aldı. Hz.
Muhammed, Ebu Zer'i kabilesine göndererek haber verinceye kadar beklemesini ve
kabilesini İslam’a davet etmesini istedi. Fakat Ebu Zer, Kabe'nin önüne
geldiğinde, yüksek sesle kelime-i şehadet getirerek Müslüman olduğunu bağıra,
bağıra haykırdı. Bunun üzerine, orada bulunan bazı Mekkeliler onu feci şekilde
dövdü. Ebu Zer Giffariyi, Hz. Muhammed'in amcası Abbas müdahale ederek kurtardı
ve şöyle dedi:
“Saldırdığınız adam Giffar kabilesindendir.
Bütün kervanlarınız onların bölgesinden geçiyor. Bu kişi öldüğünde hiçbir
kervanınız oradan geçemeyecektir. Bunu bilerek davranın; Çok büyük zarar
görürsünüz.”
Bu sözler üzerine, saldırganlar geri çekildi. Ebu
Zer Giffari'nin kabilesine dönmesine izin verdiler.
Aynı Ebu Zer, Yıllar sonra Ebu Süfyan'ın oğlu
Muaviye Şam'da vali olunca oraya gittiğinde çok lüks bir yaşamla karşılaştı.
Muaviye kendisine saray yaptırmış, özel aşçıları ve hizmetçileri bulunuyordu.
Aykırı görüşleri ve asiliği değişmeyen Ebu Zer, Muaviye ile karşılaşınca şöyle
der:
“Bu sarayı halkın parasıyla yapmışsan haramdır.
Yok, kendi paranla yapmışsan israftır. İslam'a aykırıdır. “
Ebu Zer, Şam'da rahat durmaz. İslam dinini
çıkarları için kullanarak zengin olanların çok büyük mal biriktirdiklerini
görünce, halktan haklarını aramasını ve bu malların paylaşılmasını ister.
Olayları yakından izleyen Muaviye, Ebu Zer'i öldürmek ister. Ancak eski
Sahabelerden olduğu için çekinir. Halife Hz. Osman'a durumu bildirir.
Halife'de, Ebu Zer'in deveye bindirilerek Medine'ye gönderilmesini ister.
Halife'nin emri yerine getirilir. Fakat Ebu Zer, Medine'de de kendi
görüşlerinden taviz vermez. Şam'da söylediklerini burada da tekrar eder.
Sonunda, halife Hz. Osman'ın emriyle Rebeze
Çölüne sürgün edilir. Rebeze çölüne sürgüne giderken kendisinin yanında
sadece Hz. Ali bulunuyordu. Hz. Ali bu karara karşı çıkmasına rağmen, Ebezer
Giffari’nin Sürgün edilmesine engel olamadı. Ebuzer Giffari, çölde yoksul
bir hayat yaşamaya devam etti. Ve orada vefat etti. (M. 653)
Ebu Zer Giffar'nin hayatı kısaca böyleydi. O
Saluklardan gelen asi ve paylaşımcı ruhunu sonuna kadar devam ettirdi. Eline geçen
paraları ve malları yoksul olanlara verdi. Kendi görüşlerinden dolayı
kimseye taviz vermedi. Kendisine en yakın bulduğu Hz. Ali ve ailesine hep bağlı
kaldı. Aleviler de bu nedenle, kendisine çok büyük saygı duyarlar. Bütün
dualarda ve Cemler de anılmasının ve on yedi Kemerbest içinde yer
almasının nedeni budur. Biz de kendisini saygı ve hürmetle anıyoruz.
Hamdullah Dedeoğlu.
27.01.2024.
*Türkçedeki “salak” kelimesinin “Saluk”tan geldiği
belirtilmektedir.
Kaynaklar:
-Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
- M. Asım Köksal, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.