KUR'AN DA YOKSUL VE YETİMLERİN HAKLARI
Kur’an’da yoksul ve yetimlerle ilgili ayetler oldukça fazladır. Kur’an’ı Kerim, bir bütün olarak okunduğun da yoksulların ve yetimlerin haklarının gözetilmesi en önde yer almaktadır.
Hicaz bölgesinin (Arap yarımadası) o günkü toplumun ekonomik şartları incelendiğinde, en üstte tefeci-bezirgan sınıfı, onun altında küçük esnaf ve köylüler, onun altında hiç bir mülkü olmayan yoksullar ve en altta ise, köleler bulunmaktadır. Bugünkü deyimle söyleyecek olursak, orta sınıfı meydana getiren köylüler, esnaflar ve yoksul aileler tefecilerin baskısı altında yaşamaktaydılar.
Doğu’da gelen malların (Çin-Hindistan) Anadolu’ya, oradan da Akdeniz havzasına transferi ve oradan da Avrupa kıtasına sevkinde Mekke ve Medine önemli bir yol güzergahında bulunuyordu. Çünkü, Çin’den ve Hindistan’dan gelen malların kuzey ticaret yolu, göçebe olan Moğol ve Türk kavimlerinin kervanlara saldırması nedeniyle kapanmış durumdaydı. Tek çıkış noktası, güney ticaret yolu olan Yemen-Umman üzerinden Kızıldeniz’e açılan kapıydı.
Mekke’nin aynı zamanda bir inanç merkezi olması da bir ayrıcalık sağlıyordu. Şam coğrafyası (Suriye-Lübnan) ve Mısır, Roma İmparatorluğu’na bağlı eyaletlerdi. Doğudan gelen mallar (ipek, baharat,inci)) bu bölgeden Avrupa ve Kuzey Afrika’ya sevk ediliyordu.
Dolayısıyla, Mekke ve Medine’deki tefeci bezirgan (tüccar) sınıfı önemli bir sermaye birikimi sağlamıştı. Bu ticaretten elde edilen kazanç da azınlık durumunda olan tefeci-tüccar sınıfının elinde toplanmıştı. Bu tekelleşme nedeniyle, toplumdaki dengeler bozulmuş, nüfusun büyük çoğunluğu küçük üretimlerini ve topraklarını kaybetmişti.
Tefeci-bezirgan sınıfı tekel oluşturduğu için fiyatları kendisi belirliyordu. Yine bugünkü deyimle söyleyecek olursak, malları karaborsada iki, üç katına satıyorlardı. Esnaf ve köylüler hem yüksek fiyatlar, hem de yüksek faizler nedeniyle, işyerlerini ve topraklarını kaybetmişti.
Bölge inanç olarak da çok çeşitlilik arz ediyordu. Mekke’nin büyük çoğunluğu tek tanrıya inanmakla birlikte, her kabilenin “Tanrıya” ulaşmak için aracı olarak kullandığı putlar vardı.
Tanrı’ya şirk (ortak) koşmayan Hanifler ve Sabii’ler de vardı. Ancak bu inançta olanların sayısı çok azdı.
İslam dinini tebliğ etme görevi Hz. Muhammed’e verilmeden ve Kur’an’ın ayetleri inmeden önce Hicaz bölgesinin ekonomisi ve yaşamı kısaca yukarıda anlattığımız gibiydi. Yüce yaratan Hz. Muhammed’e Tanrıya şirk koşanlara (Müşrik) ve adaletsiz düzeni değiştirmesi için peygamberlik görevi vermişti. Bunu Kur’an’ı Kerim’de de görebiliriz. İlk inen sureden başlayabiliriz:
ALAK SURESİ: 1-5. Ayetler: “Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazı yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini belletendir.“
KALEM SURESİ: 8.ve 9. Ayet: “Ey Muhammed! Artık yalanlayanlara aldırma. Onlar senin yumuşak davranmanı arzu ederler. Sen öyle hareket etsen, onlar da yumuşarlar.”
48. Ayet: “Ey Muhammed! Sen Allah’ın hükmünü sabırla bekle.”
MÜDDESİR SURESİ. 1-5. Ayetler: “Ey örtüye bürünüp sarınan Muhammed! Kalk da (kafirleri) korkut. Rabbini büyük tanı. Elbiselerini temizle. Kötülüğün her çeşidinden çekin. Herhangi bir şeyi vermek için başa kakma. Rabbinin yolunda sabret. “
DUHA SURESİ: 5-11. Ayetler: “Rabbin sana dilediğini verecek. Sen de hoşnut kalacaksın. Rabbin seni bir yetim olarak bulup seni barındırmadı mı? Seni yolunu kaybetmiş buldu da doğru yola eriştirmedi mi? Seni yoksul bulup da zenginleştirmedi mi? O halde, yetime kötü davranma. Bir şey isteyeni sakın azarlama. Rabbinin nimetini anlat, bildir.“
YUNUS SURESİ: 47. Ayet: “Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında ADALETLE hükmedilir. Ve onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.”
Yukarıdaki bilgileri verdikten sonra, yoksullar ve yetimlerle ilgili ayetlere geçebiliriz.
Ayetler dikkatle okunduğunda, tefeci-tüccar sınıfına karşı çok sert sözlerin bulunduğu görülecektir. İnsanların ahiret gününde Cennete gidebilmek için, imanın şartları olan Allah’a, Kur’an'a, Peygamberlere, Meleklere ve ahiret gününe imandan sonra, yoksula, yetime ve yolda kalmışlara yardım etmeleri gerektiği belirtilmiştir. Bunu yerine getirmeyenlerin azap çekecekleri bildirilmiştir. İlgili ayetler şöyledir:
MÜDDESİR SURESİ: 40-46. Ayetler: “ ... Günahkarların hallerini sorup konuşurlar. “Sizi cehenneme sokan nedir? “ derler. Günahkarlar derler ki: “ Biz, namaz (Allah’ı anmak-dua etmek) kılmazdık, yoksulu doyurmazdık. Biz boş laflara dalanlarla beraberdik. Ceza gününü yalan sayardık.”
FECR SURESİ: 17-20 Ayetler: “Hayır; siz ne yetimi doyuruyorsunuz ne de yoksulu beslemek için birbirinizi teşvik ediyorsunuz. Mirası hak gözetmeden, helal haram demeden yiyorsunuz. Serveti de pek çok seviyorsunuz.“
MAUN SURESİ: “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte öksüzü iten kakan odur. Yoksulu doyurmaya önayak olmayan odur. Vay haline o namaz kılanların ki, onlar gafildirler. Onlar riyakarlık yapanlardır. Onlar zekat vermeyi de men ederler.“
BELED SURESİ: 12-17. Ayetler: “Sarp yokuş nedir sen bilir misin? Bir köle azat etmek, açlık yahut kıtlık gününde akrabalardan bir öksüzü yahut yerlere serilmiş bir yoksulu doyurmak, sonra inanıp birbirlerine sabır ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır. İşte sağ taraf (Cennete gidecekler) ehli bunlardır. “
HÜMEZE SURESİ: 2-4. Ayetler: “O, mal yığıp, onu tekrar tekrar sayar. Malının gerçekten kendisine ebedi hayat vereceğini zanneder. Hayır, and olsun ki, o kırıp geçiren cehenneme atılacaktır. “
Ayetlerden de görüleceği gibi, Hz. Muhammed’in İslamiyet’i tebliğ etmesinden önce, fakir, yoksul ve yetimlerin çok kötü bir durumda oldukları anlaşılmaktadır. Hz. Muhammed’in tebliğine ilk cevap veren ve kabul eden kitlenin yoksul ve yetimlerden olması da bunu doğrulamaktadır.
Yine Medine’de tefeci-tüccar Yahudi hahamların ve kabile yöneticilerinin ekonomik baskı ve sömürüsünden bıkan Evs ve Hazreç kabileleri de kurtuluşu İslamiyet de görmüştü.
Zira, Museviliğe göre, Yahudilerin birbirlerine faizle mal alıp-satmaları ya da faizle para vermeleri haram sayılırken, yabancı bir inanca sahip olanlardan faiz almaları serbestti.
İslam dininin Medine’de hızla yayılmasının en önemli nedeni ekonomisiydi. Mekkeli tefeci bezirganları ile Medine’deki Yahudi haham ve kabile reislerinin, Hz. Muhammed’e şiddetle karşı koymalarının altında bu nedenler de bulunuyordu.
Sonuç olarak, Hz. Muhammed dini tebliğ etme görevinin yanında, adaleti esas alan bir paylaşma ve dayanışma görevini de üstlenmişti. Arabistan bölgesine yeni bir inanç sistemi ile birlikte, ekonomik bir sistem de getirmiş oldu.
İlahiyatçılara ve aydınlarımıza İslam dinine bu açıdan da bakmalarını öneriyorum.
Hamdullah Dedeoğlu.
* Kur’an’daki ayetler, Milliyet gazetesinin din ve dil uzmanlarına
hazırlattığı Kur’an’ı Kerim’in Türkçe çevirisinden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.